Aslan için saldırgan bir durum alıp, bağırmak. Aslan kızmıştı; tilkiyi görünce öyle bir kükredi ki yer gök titredi. (E. Sarı)
Öfkeyle kabarıp etrafı titreten inleten sesler çıkarmak. Hz. Ömer insan aklını bir bez gibi yırtan eda ile kükredi: — Her kim, Allah'ın Resûlü öldü, derse onun boynunu vururum!!! (M. N. Bursalı)
Deniz, nehir, sel gibi sular için yükselip kabarmak, taşmak. Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım (İstiklal Marşı).
Coşmak: Kükreyerek dışarı taşan duygular, beni bu andan sürükleyerek uzaklaştırmaya çalışıyor. (İlgili cümle kaynağı: A. Bracken)
Hamur için mayalanıp kabarmak. Üzerine çıkacak kadar su konduktan sonra kükremesi için ılıkça bir yere konur. (M. Yapıcı)