İçinde "bir" kelimesi (bir sayısı) geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Bir abam (postum) var atarım, nerede olsa yatarım*: Tek başına yaşayan bir kimsenin nerede olsa barınıp rahat edebileceğini anlatan söz.
- Bir adama kırk gün deli dersen deli, akıllı dersen akıllı olur*: Sürekli telkinlerle bir kişinin bilinç altına birtakım inançlar, duygular yerleştirilebilir.
- Bir adım gelene iki adım varılır: İnsan kimden yakınlık görürse ona karşı daha dostça davranır.
- Bir adım geri giden, iki adım ileri atılır: Bazen geri çekilmenin veya sabır göstermenin daha büyük bir ilerleme sağlamak için gerekli olduğunu ifade eder. Küçük bir fedakârlık veya duraksama, gelecekte daha büyük kazançlar getirebilir.
- Bir ağacın dibinde bir sürü, koyun yatar/barınır: Bir kişinin ürettiği şeylerden pek çok kişi yararlanabilir.
- Bir ağaçta gül de biter, diken de*: "Bir aileden iyi adam da çıkar, kötü adam da" anlamında söylenen bir atasözü.
- Bir ağızdan çıkan bin ağıza (dile) yayılır (Bir ağızdan çıkan bir orduya yayılır)*: İnsan, yayılmasını istemediği şeyi söylememeli; söylerse dilden dile dolaşmaya başlayacağını bilmeli.
- Bir akça ile dokuz kubbeli hamam yapılmaz: Önemli işlerin başarılması için yeterli parasal güç olmalıdır.
- Bir akçanın bitirdiğini eller bitirmez: Nakit paranın çalışmaktan daha hızlı ve etkili bir şekilde hedefe ulaştıracağını ifade eder. İnsan ne kadar çalışkan olursa olsun, paranın sağladığı olanaklar birçok sorunu çözmede daha güçlüdür.
- Bir aldanan bir aldanır, iki aldanan her zaman aldanır: Aynı hatayı bir kez yapan kişinin bundan ders alarak bir daha aynı hatayı yapmaması gerektiğini, ancak aynı hatayı tekrar tekrar yapan kişinin sürekli yanılmaya ve zarar görmeye devam edeceğini ifade eder.
- Bir anaya bir kız, bir kafaya bir göz*: Bir başa bir göz ne kadar gerekli ise bir anneye bir kız da o denli gereklidir.
- Bir arzuya bin altın feda olur: Güçlü bir arzu veya istek uğruna büyük miktarda maddi değerlerin harcanabileceğini ifade eder.
- Bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun*: İnsanlığa sağladığı faydalar göz önüne alınırsa, toprak, diğer mal varlıklarıyla mukayese edilemez.
- Bir ayak gelene, iki ayak giderim: Bize karşı iyi niyetli davranan kimselere biz de aynı şekilde karşılık vermeliyiz.
- Bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez*: Bir baba, çocukları ne kadar çok olursa olsun hepsine bakar da çocuklar, babalarına bakmayı hep kardeşlerinden bekledikleri için, babaları ortada kalabilir.
- Bir bakmaktan, bir tatmak yeğdir: Gözlemlemek, yüzeysel bir anlayış sağlarken, denemek ve tatmak, gerçek bir tecrübe kazandırır ve konuyu daha derinlemesine anlamayı mümkün kılar.
- Bir baş soğan bir kazanı kokutur*: Kötü bir kişi, kötü bir davranış, kötü bir söz büyük bir topluluğun huzurunu bozmaya yeter.
- Bir başa bir gömlek yeter: İnsanın temel ihtiyaçlarının aslında çok fazla olmadığını ifade eder. Kanaatkâr olmak ve gereksiz isteklerden kaçınmak huzurlu bir yaşam sağlar.
- Bir başa bir göz yeter*: "Azla yetinmek gerekir" anlamında söylenen bir atasözü.
- Bir başa iki yumruk vurulmaz: Zaten zor durumda olan birine daha fazla zarar verilmemesi gerektiğini ifade eder. Zayıf ya da çaresiz durumdaki kimseye tekrar tekrar zarar vermek, insanlıkla bağdaşmaz.
- Bir bilir, bin satar: Azıcık bilgisi olduğu hâlde bunu abartarak sanki çok şey biliyormuş gibi ortaya koyanların durumunu anlatır.
- Bir, bine küsemez / Birli binliye küsmez: Küçük, az veya güçsüz olanın büyük veya çok olana darılamayacağını, cephe alamayacağını anlatır. Gücü yetmeyen kişinin gücünü aşanlara karşı kırgınlık göstermesi yersizdir.
- Bir buldu iki ister, akçe buldu çıkın ister*: İnsanoğlunun doyumsuzluğunu ve elindekilerle yetinmeyip sürekli daha fazlasını isteme eğilimini ifade eder. İnsan, kazandıkça daha büyük hedeflerin ve arzuların peşine düşer (çıkın: İçine öteberi, para vb. şeyler konup uçlarından düğümlenmiş ufak bez bohça, çıkı).
- Bir bulutla kış olmaz: Küçük bir belirti veya işaretten, beklenen büyük sonucu kesin olarak elde edemeyeceğimizi ifade eder. Tek bir küçük işaret, büyük bir değişiklik ya da sonuç için yeterli olmayabilir.
- Bir çıplağı bin zırhlı soyamaz: Hiçbir şeyi olmayan, güçsüz düşmüş birinden çıkar sağlamaya çalışanlar boşuna uğraşırlar.
- Bir çiçekle bahar (yaz) olmaz* (Bir kırlangıçla yaz gelmez): Küçük bir belirtiyle, beklenen güzel günler hemen gelmiş sayılmaz.
- Bir çöplükte iki horoz ötmez: Aynı mekanda, makamda veya aynı durumda birden fazla lider veya yetkili kişinin bulunamayacağını, birden fazla kişinin aynı konuda etkili olamayacağını ifade eder.
- Bir dala basınca bin dal sallanır: Yapılan bir hareketin veya alınan bir kararın geniş çapta etkiler yaratabileceğini ifade eder. Küçük görünen bir olay bile, birçok kişiyi veya durumu etkileyebilir.
- Bir dalda dokuz ceviz görmeyince taş atmaz: İnsan, işine yaramayan bir şey için boşuna çaba harcamaz ve masraf etmez.
- Bir dalın gölgesinde, bin koyun eğlenir: Küçük bir şeyin çok kişiye fayda sağlayabileceğini anlatır. Bir kişinin veya bir şeyin sağladığı küçük bir imkan, birçok kişi için büyük bir rahatlık ve huzur kaynağı olabilir.
- Bir defa görmek bin defa okumaktan yeğdir: Gözle görerek edinilen bilginin daha kalıcı ve etkili olduğunu anlatır. İnsan, deneyimle öğrendiğini kolay kolay unutmaz.
- Bir değirmene iki taş ister, bir haneye bir baş ister: Bir evde sözü geçen biri, yani aile reisi olmazsa o evde geçimsizlik ve başı boşluk çok olur.
- Bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramaz*: Kimi zaman bir kişi öyle ters bir iş yapar ki, birçok akıllı bir araya gelerek düşünüp uğraşsa o terslik kolay kolay düzeltilemez.
- Bir deliği olan fare çabuk tutulur (Bir delikten işleyen fare elbet yakalanır): Kaçacak fazla seçeneği olmayan kişinin veya varlığın tehlike karşısında kolayca yakalanacağını ifade eder. Tehlikelere karşı yeterli önlem almayan veya plan yapmayan kimselerin zarar görmesi kaçınılmazdır.
- Bir denmeden iki denmez: İşlerin aşama aşama ilerleyeceğini anlatır. İnsan bir anda hedefine ulaşamaz, önce ilk adımı atması gerekir.
- Bir dirhem ana aklı, bir okka imam aklı eder: İmamın öğrettiği sadece dini konularla sınırlıdır. Anne ise, elinden geldiğince çocuğunu her konuda iyi bir insan olarak yetiştirir.
- Bir dirhem çiçek takar, iki dirhem güzel olur (?): Küçük bir dokunuşun veya eklemenin bir şeyin güzelliğini veya çekiciliğini büyük ölçüde artırabileceğini ifade eder.
- Bir dirhem et bin ayıp örter*: Biraz kilo alınca buruşuklukları kapanarak insan güzelleşir.
- Bir dokun bin ah işit*: İnsanları konuşturmak için biraz dertlerini deşmek yeter.
- Bir dost kırk yılda kazanılır: Gerçek dostluğu kazanmak çok zordur; gerçek dost güvenilir, yalansız olmalıdır.
- Bir dostum, bir postum: İnsanın hayatta en çok güvenebileceği şeyin gerçek bir dost ve temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar varlık olduğunu ifade eder. Mal mülk yerine sadık bir dostun ve yeterli geçimin daha değerli olduğu vurgulanır.
- Bir dostun bin düşman kadar kahrı olur: Dostluğun yürüyebilmesi için yeri geldiğinde fedakarlıklar yapılır, sıkıntıya düşülür, ama önemli olan dostluğun devam etmesidir.
- Bir dönüm güzlük on dönüm yazlığa bedeldir*: Sonbaharda ekilen bir dönümlük yerden, yazın ekilen on dönümlük yerin ürünü kadar ürün alınır.
- Bir dönümün verdiğini, bir bey veremez: Bir dönüm toprağın sağladığı daimi kazancı herhangi birinin devamlı olarak veremeyeceğini ifade eder. İnsan kendi emeğiyle çalışmalı ve kendi işinin patronu olmalıdır.
- Bir edene, bir eden bulunur: Kötülük yapan ya da haksızlık eden kişinin er ya da geç karşılığını bulacağını anlatır. Her davranışın bir bedeli vardır ve yapanın karşısına mutlaka bir yaptırım çıkar.
- Bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar*: Küçük büyük diye düşünmeden yapılan işbirliği, sonunda temiz ve başarılı sonuçlara ulaştırır.
- Bir el ile iki karpuz tutulmaz: İnsan aynı anda iki işi birden yapamaz, birinde karar kılması gerekir.
- Bir elin nesi var iki elin sesi var (Bir elin sesi çıkmaz)*: Herhangi bir şeyin, işin, hareketin tek bir kişi tarafından yapılması, yeterince etkili olmaz, işbirliği yapılırsa daha etkin olunur.
- Bir elinin verdiğini öbür elin duymasın*: Yapılan bir iyiliğin gizli tutulması, onunla övünülmemesi gerçek yardımseverliğin bir ölçüsüdür.
- Bir elle eker, iki elle biçer: Küçük bir çaba veya maliyetle başlayan işin, sonunda büyük bir kazanç veya karşılık getirebileceğini ifade eder. Az masrafla ya da emekle başlanan işler, sonuçta daha fazla kazanç veya çaba gerektirebilir.
- Bir emin iki yeminden evlâ: Güvenilir bir kişinin sözünün, yeminle söylenen ancak söyleyenin doğruluğundan emin olunamayan iki sözden daha çok itibarlı olacağını anlatır. Asıl değer, doğruluk ve güvenilirliktedir.
- Bir ev donanır, bir kız donanmaz*: Bir kızı donatmak, bir ev düzmekten daha güç, daha masraflıdır.
- Bir evde iki kız, biri çuvaldız biri biz*: Bir evde iki kız olursa her biri bir taraftan aileyi sıkıştırıp giyim kuşam ister, çeyiz ister. Onlar istemese bile aile kendini böyle bir sorumluluk altında bilir ve bunun sıkıntısını çekerler.
- Bir evde iki kız, biri çuvaldız biri biz, bir evde iki oğlan, biri devlet, biri mihnet: Çocukların ihtiyaçlarının ve taleplerinin aileye farklı yükler getirdiğini ifade eder. Kız çocukları süslenme ve giyimle, erkek çocukları ise sorumluluk ve sorunlarla ebeveynlerini zorlayabilir.
- Bir eve bir baca, bir kıza bir koca: Karı ve koca başlarında ana baba olmadan yuvalarında daha mutlu olurlar.
- Bir fena kırk iyiyi bozar, kırk iyi bir fenayı düzeltemez: Kötü bir kişinin birçok iyi insanı olumsuz etkileyebileceğini ifade eder. Ancak, çok sayıda iyi insan bile tek bir kötüyü düzeltmekte yetersiz kalabilir.
- Bir fincan (acı) kahvenin kırk yıl hatırı vardır*: En ufak bir iyiliğin bile unutulmaması gerekir.
- Bir gönüllü iki gönülsüzden iyidir: Bir işte isteyerek çalışan kimse gönülsüz çalışan birkaç kişiden daha verimli olur.
- Bir göz ağlarken öbür göz gülmez*: Keder veya sıkıntı varken dostlar, akrabalar eğlenmezler, eğlenmemelidirler.
- Bir gül için bin dikene katlanılır: İnsan çok sevdiği ve arzuladığı şeylere sahip olmak için çok büyük sıkıntılara bile yılmadan karşı koyar.
- Bir günlük beylik beyliktir: Hoş bir durum, kısa da sürse çekici görülür.
- Bir günlük ölüye üç günlük yiyecek gerek: Cenaze evine komşuların yemek götürmesinin önemini ifade eder. Ölü evinde yakınları yas tuttuğundan, yemek yapmaya vakit bulamazlar; bu yüzden çevredekilerin yardımı büyük bir önem taşır.
- Bir günlük rızık için iki gün çabalamalıdır: Çalışmadan hiç bir şey kazanılmaz. Bazen bir günlük ihtiyaç için birkaç gün çalışmak gerekebilir.
- Bir hatır, iki hatır, üçüncüsünde vur yatır: Bir kimsenin davranışlarına hatır için bir kaç kez göz yumulabilir ama yine devam ederse hak ettiği dersi verirler.
- Bir içim suyun, yedi adım yolun hakkı var: En küçük bir yardıma veya dostluğa vefa gösterilmesi gerektiğini anlatır.
- Bir iğnenin yokluğu yokluktur: Değersiz veya küçük görülen şeylerin bile büyük bir ihtiyaç haline gelebileceğini ve bazen hayati önem taşıyabileceğini vurgular.
- Bir inat, bir murat*: İnatçı kişi, her inadında istediği bir şeyi elde eder.
- Bir ipte iki maymun oynamaz: Aynı alanda veya konumda iki kişi bir arada var olamaz. İki güçlü veya iddialı insanın aynı yerde bulunması genellikle çatışmaya yol açar.
- Bir iş bin laftan evladır (iyidir): Konuşarak vakit kaybetmek yerine bir şeylerle uğraşmak daha iyidir.
- Bir işi bitirmeyince bir işe başlama: Başladığı bir işi yarım bırakıp başka bir işe koşmayı alışkanlık edinen insanlar hayatta başarılı olamazlar.
- Bir kararda bir Allah*: "İnsanın talihi, durumu, sağlığı her an değişebilir" anlamında bir atasözü.
- Bir karıyla bir koca, dırdır eder her gece*: Sıkıntı veya yalnızlık yüzünden iki dost bile birbiriyle dalaşır, anlamsız konuşur.
- Bir kaşıkla dokuz çoban yemişler, birinin ağzı boş kalmamış: Gözü tok insanlar küçük şeylerle yetinmeyi bilirler.
- Bir katarda iki deve kükremez: Aynı yerde iki güçlü kimsenin birden söz sahibi olamayacağını anlatır. Bir toplulukta ya da işte otorite tek elde olmalıdır.
- Bir kere aldanışta kabahat aldatanın, iki kere aldanışta kabahat aldananın: Bir kere aldandığı kişiye güvenip tekrar aldanan kimse aldanmayı hak etmiş sayılır.
- Bir kız bir oğlanındır: Bir kadının bağlılık ve sadakat göstermesi gereken tek bir eşinin olması gerektiğini ifade eder. Toplumsal değerler açısından kadın ve erkek ilişkilerinde sadakatin önemine vurgu yapılır.
- Bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır*: Bir şeyi herkes ister ancak onu bir kişi elde edebilir.
- Bir kişinin rızkı/azığı iki kişiyi aç kor: Bir kişilik yiyeceği iki kişi paylaşırsa ikisi de doymaz.
- Bir koltuğa iki karpuz sığmaz (İki karpuz bir koltuğa sığmaz/taşınmaz)*: Bir kişinin aynı anda iki farklı ve zor işi yapamayacağını ifade eder; aynı anda birden fazla büyük sorumluluk üstlenmenin zorluğunu ve imkansızlığını vurgular.
- Bir korkak bir orduyu bozar*: Savaşta veya zorlu bir mücadelede bir grup insanın yapacağı bir işi yaparken birisi korkup, telaşlanırsa, diğerleri de paniğe kapılır.
- Bir koyundan iki post çıkmaz: Birinden, gücünün yetmediği ikinci bir fedakarlık beklemek anlamsızdır.
- Bir koz için taş atılmaz: Küçük ve önemsiz bir şey için büyük bir çaba ya da risk harcamaya değmeyeceğini ifade eder. Uğruna zahmete girilen şeyin değerli olması gerektiğini vurgular (koz: ceviz).
- Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır (dokunur)*: Bir kötünün, yalnızca yakın çevresine değil daha geniş çevrelere de zararı dokunur.
- Bir kuş bir dala kırk yılda bir konar; bir daha konuncaya kadar ya dal kurur, ya kuş ölür: Fırsat insanın eline geçtiği zaman değerlendiremezse, bir daha da yakalayamayabilir.
- Bir küllükte bir horoz olur: Otorite ve liderlik gerektiren bir yerde birden fazla söz sahibinin olmasının karışıklık ve çatışmaya yol açacağını ifade eder. Düzenin sağlanabilmesi için her topluluğun tek bir yönlendirici güce ihtiyacı vardır.
- Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır*: Herhangi bir olayı, bir işi, bir ödevi küçümsememek, önemle ele almak gerekir.
- Bir mum al da derdine yan*: Başkalarının işleri veya sorunlarıyla uğraşmak yerine, kendi sorunların ve durumunla ilgilenmen gerektiğini ifade eder.
- Bir mumdan, bin mum yanar: Bir kişinin bilgisinin, deneyiminin veya iyiliğinin birçok insana aktarılmasının ve yayılmasının mümkün olduğunu ifade eder.
- Bir ok ile iki kuş vurulmaz (Bir taş ile iki kuş vurulmaz): Aynı anda birden fazla işi başarmanın zor olduğunu ifade eder. Bu deyim, dikkat ve çabanın tek bir hedefe odaklanmasının önemini vurgular, çünkü birden fazla amaca ulaşmak genellikle daha zor ve karmaşıktır.
- Bir olan iki olur, iki olan üç: Küçük şeylerin zamanla büyüyüp çoğalacağını anlatır. Azdan çoğa gidileceğini ve sabırla birikimin artacağını ifade eder.
- Bir selam bin hatır yapar*: Selam, dostluk ve sevgiyi belirten bir davranıştır. Güler yüzle ve selam vererek tanımadığımız birinin bile gönlünü alabiliriz.
- Bir sıçrarsın (atlarsın) çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüsünde avucuma düşersin çekirge*: Birkaç kez saklanabilen bir suç eninde sonunda ortaya çıkarak suç işleyeni kötü duruma düşürür, suçlu eninde sonunda cezasını bulur.
- Bir suçla adam asılmaz: Her insan bir kez hata yapabilir. Bir kişi aynı suçu sürekli işlemiyorsa ona karşı biraz daha insaflı davranmak gerekir.
- Bir sürüye bir kurt yeter: Zararlı insanlar çevrelerine de zarar verirler. Kötü bir kimse bütün toplumu huzursuz etmeye yeter.
- Bir söyle on dinle*: Konuşmaktan çok dinlemenin daha faydalı olduğunu anlatır. İnsan, başkalarını dinleyerek daha çok bilgi ve tecrübe kazanır.
- Bir söz ara bozar, bir söz ara düzer: Yanlış bir sözün insanlar arasındaki ilişkiyi bozabileceğini anlatır. Aynı şekilde, doğru ve yerinde söylenen bir söz de kırgınlıkları giderip barışı sağlayabilir.
- Bir söz söyler ki dirhemini yiyen köpek kudurur: Öyle sözler vardır ki dinleyeni çileden çıkarır.
- Bir söz yola getirir, bir söz yoldan çıkarır: Sözün insan üzerindeki etkisinin çok güçlü olduğunu anlatır. Yerinde söylenen söz insanı doğruya yöneltirken, kötü söz onu yanlış yola sürükleyebilir.
- Bir sürçen atın başı kesilmez*: Şimdiye kadar sizi memnun etmiş olan kişi bir kez yanlış iş yaptığında kendisine hemen ağır ceza verilmemelidir.
- Bir şehre iki hakim hükmedemez: Bir yerde iki otoritenin aynı anda söz sahibi olamayacağını anlatır. Yönetimde düzen ve adalet için tek karar verici gerekir.
- Bir tahta iki padişah sığmaz: Bir ülkeyi aynı yetkilere sahip iki kişi birden yönetemez.
- Bir tahtta iki şah olmaz: Bir yerde iki yönetici veya liderin olamayacağını ifade eder. Bir toplulukta otorite tektir; ikilik kargaşa doğurur.
- Bir tane az, iki tane karar, üç tane zarar, dört tane çingeneye yarar: Az çocuğun bakımı kolay, istekleri az olur. Çocuk fazla olunca hepsiyle aynı anda ilgilenmek güç olur.
- Bir taş attı, iki kuş vurdu: Tek bir hareket veya eylemle beklenmediği halde birden fazla fayda elde etmeyi ifade eder. Bir çabayla iki ayrı hedefe ulaşmayı ya da iki sorunu aynı anda çözmeyi anlatır.
- Bir taşla duvar yapılmaz: İnsan başkalarının yardımı olmadan tek başına önemli ve büyük bir iş başaramaz.
- Bir tepe yıkılır bir dere dolar*: Zengin birisi yoksullaştığı zaman onun kaybettikleriyle başkaları zenginleşir.
- Bir tilkinin derisi iki defa soyulmaz (yüzülmez): Bir kişiden ya da bir kaynaktan aynı şekilde ve tekrar tekrar fayda sağlamanın mümkün olmadığını ifade eder. Aynı şeyi tekrar kullanarak daha fazla çıkar elde edilemeyeceğini vurgular.
- Bir topal bit, bir gecede yedi yastık dolaşır (Bir topal bit erindiği gece elli yastık gezer): Küçük bir sorunun bile büyüyerek daha fazla yere yayılabileceğini ifade eder. Küçük bir problem, eğer çözülmezse hızla büyüyüp çevresini etkileyebilir.
- Bir tutam ot deveye hendek atlatır*: Ufak bir para veya iyilik insana güç işler yaptırır.
- Bir uyuz keçi bir sürüyü b*klar (pisler)*: Kötü yaradılışlı, kötü huylu kişi, çevresine hep kötülük aşılar, bir toplulukta huzursuzluk çıkmasına sebep olur.
- Bir ver, bin yalvar: Bazı insanlar borcunu hemen ödemez, alacaklısını bir çok kez ayaklarına getirirler.
- Bir vuruşla ağaç devrilmez*: Bir sonuca varmak için tek bir atılım yetmez, işin arkasını bırakmamak gerekir.
- Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden*: Oturmayacağını belirten konuk yatıya kalır, yemeyeceğini söyleyen de bir türlü doyurulamaz.
- Bir yiğit kırk yılda meydana çıkar (Bir yiğit kırk yaşında kamilleşir): Gerçek bir kahramanın veya değerli bir insanın yetişmesinin uzun zaman aldığını ifade eder. Böyle özel insanlar nadir bulunur ve yetişmeleri zordur.
- Bir yiğit ne kadar kahraman olsa sevdiğine yenilir: Aşık olan kişi başkalarına diz çöktüren bir kişi de olsa, sevdiğinin karşısında uysallaşır, onun isteklerine boyun eğer.
- Birde tay, ikide yay, üçte hamur, dörtte demir, beşte at, dokuza kadar bin, onda sat: Bir mal alındıktan sonra kullanıla kullanıla yıpranır. Bir süre tamir edilerek tekrar kullanılabilir ama sonunda işe yaramaz hale gelir ve elden çıkarmak zorunda kalınır.
- Birer birer bin olur, damlaya damlaya göl olur: Küçük birikimlerin zamanla büyük sonuçlar doğuracağını anlatır. Az da olsa sürekli yapılan birikim veya çabalar, zamanla güçlü ve etkili bir duruma dönüşür.
- Biri bilmeyen bini hiç bilmez*: Küçük bir iyiliğin değerini bilmeyen kişi, daha büyük iyiliklerin de değerini bilmez.
- Biri yarar, ikisi karar, üçü zarardır: Herhangi bir şeyin faydalı ve verimli olabilmesi için kararında bırakılması gerektiğini ifade eder. Aşırılık ve fazlalık, fayda yerine zarar getirir.
- Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmek: Kamı aç olan insan çok yemek ister, ama yemeye başladığında düşündüğünün yarısını bile yiyemez.
- Adam adamı bir kere (defa) aldatır*: Hile ve düzenle işlerini sonuna dek yürütebileceğini sanan kimse aldanır.
- Adam olana bir söz yeter*: Onurlu ve anlayışlı kimseler uyarıları tekrarlatmaz, onları dikkate alırlar.
- Adalet olmayınca bir yerde, insan düşer o yerde her derde: Adaletsizliğin olduğu bir ortamda insanların çeşitli sorunlarla karşılaşabileceğini ifade eder. Adaletin eksik olduğu yerlerde huzur ve denge sağlanamaz, bu da çeşitli sıkıntılara yol açar.
- Ağzına bir zeytin verir, altına tulum tutar*: Yaptığı küçük iyiliklere karşılık büyük çıkar bekler.
- Akıl bir attır, dizgini arifin elinde gerek: Akıl ve bilgeliğin önemli olduğunu, ancak bu gücün doğru şekilde kullanılabilmesi için bilge bir rehberliğin gerekliliğini anlatır.
- Akıl için yol (tarik) birdir*: Doğru düşünen herkes ayrı yollardan da gitse aynı sonuca varır.
- Aklın yolu birdir*: İyi düşünüldüğünde ayrı ayrı kimselerce varılacak sonuç hep aynıdır.
- Aldığı bir iğne, demirini yoklar (Alacağın bir iğne, çeliğin okkasını ne sorarsın?): Bazı insanlar alacakları şeyin maddi değeri çok düşük olduğu halde sağlam mı, değil mi diye her tarafını inceler, bu da satıcıyı sinirlendirir.
- Alim olmak istersen, günde bir kelime öğren: Bіlgili, kültürlü biri olmak isteyen bol bol okuyup her gün yeni bir şeyler öğrenmelidir.
- Allah bir kapıyı kaparsa bin kapıyı açar: İnsan, işleri kötü gittiği zaman karamsarlığa kapılmamalı. Çünkü Allah insana her zaman başka kısmetler de gönderir.
- Allah bir karıncasından bile geçmez: Allah yarattığı hiçbir varlıktan rahmetini esirgemez.
- Allah bir peygamber hak, pekmez kara yoğurt ak: Pekmezin kara ve yoğurdun ak oluşu gibi kesin ve bilinen gerçeklere dayanarak Allah'ın birliği ve peygamberlerin doğruluğu gibi kesin bilgilerin doğruluğunu vurgular. Dolayısıyla, bu atasözü, üzerinde konuşulan bir durumun kesinliğini ve doğruluğunu vurgulamak için kullanılır.
- "Allah bir" dediğinden gayrı sözüne inanılmaz: Birinin çok yalancı olduğunu anlatmak için söylenir: "Şaşılacak ne var ki? Allah bir dediğinden gayrı sözüne inanılmaz." "Çok yalancının biri desene şuna." (A. Püsküllüoğlu)
- Allah insana bir ağız iki kulak vermiş, bir söyleyip iki dinlemeli: İnsanların sadece konuşmaları değil, karşı tarafın söylediklerini anlamaya ve dinlemeye de önem vermeleri gerektiğini ifade eder.
- Allah isterse bir kulun işini, mermere geçirir dişini; istemezse işini, muhallebi yerken kırar dişini: Allahü Teâlâ kişinin şansını açık tutarsa o kişinin elinden her iş gelir, ama açık tutmazsa en ufak işlerde bile zarara uğrar.
- Ağzına bir zeytin verir, altına tulum tutar*: Yaptığı küçük iyiliklere karşılık büyük çıkar bekler.
- Anlamadan bir işe başlarsın, sonra başını taşlarsın: İnsan bilmediği, bir işi yapmaya kalkışırsa sonuçta pişmanlık duyacağı durumlar ortaya çıkabilir.
- Anlayana bir söz yetişir, görmek isteyene bir göz: Akıllı ve algıları açık insanların ve anlamak isteyenlerin, söylenenleri ve görülenleri hemen kavrayabileceğini ifade eder.
- Arkanı ya bir dağa ver, ya bir beye: İnsan birinin himayesi altında yaşayacaksa o kişi varlıklı ve güçlü biri olmalıdır.
- Arsıza bir sille, iki sille kâr değil: Utanmak, sıkılmak bilmeyen görgüsüz kimseler birkaç kez uyarmakla yola gelmezler.
- Aşk her zaman kendine bir yol bulur: Gerçek aşkın engellerle karşılaşsa bile sonunda mutlaka bir çözüm ve yol bulacağını ifade eder. Aşkın gücünün ve kararlılığının, her durumda bir yol bularak kendini gösterdiğini vurgular.
- At bir dizginde, öküz bir çizide belli olur: Bir kişinin iş ve becerilerinin, iş başına geçer geçmez hemen ortaya çıkacağını ifade eder. Tıpkı atın dizginle kontrol edilebilmesi ve öküzün toprak işleme gücüyle anlaşılabilmesi gibi, insanların yetenekleri de ancak görevde olduklarında belirginleşir (çizi: Saban demirinin toprakta bıraktığı iz).
- At boş torbaya bir kez tutulur: Birinin aynı hataya bir kere düşebileceğini, ancak ikinci kez aynı hatayı tekrarlamayacağını ifade eder. İnsanlar bir kez aldatılsalar da, aynı tuzağa tekrar düşmemeyi öğrenirler.
- Ata binmek bir ayıp, inmek iki ayıp: Bir işe başlamanın zor olduğunu, ancak bir kere başladıktan sonra geri adım atmanın veya vazgeçmenin daha da zor ve utanç verici olduğunu ifade eder.
- Ataların bir sözü bin öğüde geçer: Büyükler deneyimleri sonunda her şeyin doğrusunu bilirler.
- Ateşle barut bir arada olmaz (durmaz)*: İlişkilerde veya durumlarda uyumsuzluğun, anlaşmazlığın ve tehlikenin önlenmesi için dikkatli olunması ve bir arada bulunması tehlikeli olan şeyleri ya da kişileri birbirinden uzak tutmaya özen gösterilmesi gerektiğini vurgular.
- Ayda bir gel dostuna, kalksın ayak üstüne; günde bir gel dostuna, yatsın sırtı üstüne: Dost ziyaretlerinde ölçülü olmanın önemini anlatır. Çok sık gidildiğinde değer azalır, arada bir gidildiğinde ise özlem ve saygı artar.
- "Ayı" deyip geçme, o da bir dağın şenliğidir: Kaba saba bulup beğenmediğimiz kişiler, kendi çevrelerinde aranılan kişilerdir.
- Baba kırk oğlu beslemiş, kırk oğul bir babayı beslememiş*: Babalar, kaç tane olursa olsun çocuklarına bakar da çocuklar babalarına bakıp gereksinimlerini karşılamaz.
- Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş*: Babalar çocukları için büyük özverilerde bulunurlar, ama çocuklar babaları için küçük bir özveride bulunmazlar.
- Babayla oğlanın pabucu bir olunca, evde kavga eksik olmaz*: Ortak mal, babayla oğul arasında bile anlaşmazlık çıkarabilir.
- Bak bana bir gözle, bakayım sana iki gözle: İnsan kimden dostluk ve iyilik görürse ona karşı daima sevgi ve saygı duyar.
- Beş paraya bir kaz al da, sen de lakırdıya karış: Bir gruba veya topluluğa katılmak ve konuşmalara dahil olabilmek için küçük de olsa bir katkıda bulunmak gerektiğini ifade eder (?).
- Beş parmak bir olmaz* (El beş parmaktır, hangisi bir boyda): İnsanların nitelikçe birbirine benzememesi doğal bir durumdur.
- Beş tavuğa bir horoz yeter*: Birçok kadını yönetmek veya korumak için bir erkek yeter.
- Bin ağız bir ağızı hiç eder (Çok ağız bir olunca bir ağız hiç olur): Herkes ağız birliği ederse bir kişinin söyledikleri doğru da olsa geçersiz sayılır.
- Bin akçalık kılıcı çek, bir akçalık yayı çekme: Güçlü önlemleri gereksiz yere kullanmaktan kaçınılması gerektiğini ifade eder. Kişi, sahip olduğu koruyucu veya caydırıcı gücü yalnızca gerçekten ihtiyaç duyduğunda kullanmalıdır.
- Bin âlimin bilmediğini bir arif bilir: İlmin sadece kitaplardan öğrenilen bilgiyle sınırlı olmadığını, hikmet ve sezgi sahibi ariflerin daha derin kavrayışlara sahip olabileceğini anlatır. Âlim akıl ve bilgiyle, arif ise kalp ve irfanla hakikati idrak eder.
- Bin atın varsa inişte in, bir atın varsa yokuşta bin: İnsanlara sahip oldukları varlıkları doğru bir şekilde kullanmalarını öğütler. Özellikle zorluklarla karşılaşıldığında, sahip olunan kaynakların, deneyimlerin veya yardımcıların en iyi şekilde kullanılması gerektiğini, feraha erişildiğinde de gereksiz yere kullanılmamasını vurgular.
- Bin atmak bir vurmaya muhtaçtır: Ne kadar çok deneme yapılırsa yapılsın esas sonucun tek bir isabetle alınacağını anlatır. Çok emek harcamak gerekse de başarıyı belirleyen kritik hamledir.
- Bin baş ne isterse bir baş da onu ister: Toplu halde yapılan bir işte herkes çoğunluğun kararlarına uymak zorundadır.
- Bin bilsen de bir bilene danış*: Bilgisi çok olanın bile deneyim sahibinden faydalanması gerektiğini anlatır. İnsan, başkasının tecrübesini dinleyerek kendi yolunu daha güvenli çizer.
- Bin dost az, bir düşman çok (Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur)*: Dostlarını olabildiğince çoğalt. Düşmanlarını olabildiğince azalt. Dostun ne denli çok olursa olsun onlardan zarar gelmez ama bir tek düşmanın olsa hep zarar görme tehlikesi içerisinde yaşarsın.
- Bin gönülü yıkmak kolay, fakat birini yapmak zordur: İstediğiniz her insanı kolayca üzebilir, kalbini kırabilirsiniz. Ama birinin kahini ve sevgisini kazanmak o kadar kolay olmaz.
- Bin işçi, bir başçı (Bin işçiye bir başçı lazımdır)*: "Her işe, baş olacak bir kimse gerekir" anlamında bir atasözü.
- Bin kargaya bir sapan taşı yeter: Korkan kimselerden meydana gelmiş bir topluluğu korkutup kaçırmak için küçük bir müdahale yeterlidir.
- Bin kere söyle eşeğe, bir kere inmez aşağa: İnatçı kimseler kim ne derse desin, kendi bildiklerini yaparlar.
- Bin kişiye ne gerekse, bir kişiye de o gerek: İnsanın temel ihtiyaçlarının veya toplum kurallarının herkes için aynı olduğunu anlatır. Zengin ya da fakir, kalabalık ya da yalnız olsun, hayatın gereklilikleri değişmez.
- Bin nasihatten bir musibet yeğdir* (Bir felaket bin nasihatten yeğdir): Yaşanmış olayların insanı uyarma gücü, öğütlerden çok daha etkilidir.
- Bin ölçüp bir biçmeli*: Yapılacak iş iyice hesaplanmalı, ayrıntılar düşünülmeli sonra yapılmalıdır.
- Bin tasa bir borç ödemez*: Üzüntüyle, tasayla hiçbir borcun altından kalkılmaz. Borçtan kurtulmanın tek yolu o borcu ödemektir.
- Bin yıl günahkar, bir gün tövbekar: Hayatını kötü işler yaparak kazanan kimseler bazen pişmanlık duyduklarında vicdanlarını rahatlatmak için arada bir hayırlı bir iş için uğraşırlar.
- Binde bir gelinen yere gül döşerler, her gün gelinen yere kül döşerler: Bir yere misafirliğe gittiğin zaman güler yüz ve şefkatle ağırlarlar. Ama bunu her gün tekrarlarsan artık eskisi gibi hoş karşılanmazsın.
- Borca beylik bir aylık: Alınan borçla gelen rahatlığın veya sürülen sefanın kısa süreceğini ve geçici olacağını anlatır.
- Borçlunun derdi bir, alacaklının derdi bin: Borçlu sadece ödeyeceği borcu düşünürken, alacaklı hem kendi alacağı parayı hem de ödemelerini düşünmek zorundadır.
- Bu dünya bir değirmendir, öğütür bir gün bizi: Her canlı zamanı gelince ölerek, yeryüzünden kaybolur.
- Bu dünya bir köprüdür, gelenler geçer: Sonsuz yaşamımızda Dünya'nın geçici bir yer olduğunu ve herkesin bir gün bu dünyadan ayrılacağını ifade eder. İnsanların bu geçici hayatta yaşadıkları süre boyunca yaptıklarıyla anılacaklarını hatırlatır.
- Büyüklerde söz bir olur: Güçlü, mert kimseler verdikleri sözü mutlaka yerine getirirler.
- Cömerdin bir akçası, cimrinin hazinesinden bereketlidir: Cömertlikle yapılan küçük bir katkının insanlara faydası olmayan büyük zenginlikten daha çok işe yarayabileceğini anlatır.
- Çay bir olur, çeşme bin: Bir kaynağın pek çok yere yetebileceğini veya bir şeyin birçok farklı yoldan paylaştırılabileceğini ifade eder. Bir kaynaktan gelen bolluk, birçok farklı ihtiyaç için kullanılabilir (?).
- Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, sonunda yakalanır/üçüncüsünde ele girer*: Kurnaz kimse bir gün mutlaka yakayı ele verir; yaptığı hileler ortaya çıkar.
- Çirkinin var bir sevdirecek yeri, güzelin var bir yerdirecek yeri: Çirkin kişiler bazı huy güzellikleriyle kendilerini sevdirmeye çalışırlar. Güzellerin ise kendilerinden uzaklaştıracak bir huy özelikleri bulunur.
- Çocuğu olanın bir, olmayanın bin derdi var: Çocuğu olan çocuğun yaramazlıklarından, isteklerinden yakınır. Olmayan ise çocuk sahibi olamamaktan yakınır ve diğer çocukları gördükçe üzülür.
- Çok gün ağlamanın bir gün gülmesi vardır: İnsan bazen peş peşe büyük sıkıntılar yaşasa da hemen hayata küsmemeli. Çünkü böyle olayların arkasından çok sevindirici olaylar gelir.
- Çok konuşanda var bir yalan, çok zenginde var bir haram: Çok konuşmayı alışkanlık haline getirenler anlatacak gerçek hikayeleri kalmayınca yalana baş vurabilirler. Çok zengin kimseler de kazançlarına hile karıştırmış olabilirler.
- Dağ doğura doğura bir fare doğurmuş*: Büyük şeyler beklenen bir işten önemsiz bir sonuç alınınca söylenir.
- Dağdaki kuşun kırkı bir akçeye:
- Doğada bol miktarda bulunan şeylere sahip olabilmek için fazla harcama gerekmez.
- Edinmek için çabalamadığınız, henüz bize ait olmayan şeylere fiyat biçemeyiz.
- Dava için bir kadı, iki şahit lazımdır: Adaletin yerini bulması için birden fazla şahit ve davanın yürütülmesi için adli bir makam gerekir.
- Denizdeki balığın bini bir paraya*: Daha ele geçmemiş olan, birçok güçlükler yenildikten sonra ele geçirilebileceği umulan nesnenin alım satımı üzerine konuşulmaz.
- Deli odur ki bir düştüğü çukura bir daha düşer: Tehlikeli bir işten daha önce zarar gördüğü halde aynı hatayı tekrar yapıyorsa o kişinin aklı zayıf demektir.
- Dert bir olaydı ağlamak kolaydı: Dert çok olduğunda başa çıkılmasının zor olduğunu anlatır.
- Deve bir akçeye (götür, hani akçe), deve bin akçeye (getir, hani deve)*:
- Görünüşte aynı olan şeyler bazı özelliklerinden dolayı birbirlerinden daha değerli olurlar.
- İnsan, parası yoksa almak istediği şeyi yok pahasına da satsalar alamaz. Parası varsa, değerinden kat kat fazlasını da isteseler onu satın almak ister, ama bulamaz.
- "Deve bir pula" "Bırak gitsin." "Deve bin pula" "Çek gelsin": Bazen uygun bir fırsatla karşılaştığımızda, ondan yararlanmak için uygun durumda olmayabiliriz; aynı şekilde bir fırsat tekrar karşımıza çıkabilir ve bu defa bizim durumumuz da ondan yararlanmak için uygun olabilir.
- Deve büyüktür amma beşini bir eşek yeder (Kırk deveye bir eşek)*: İnsan görünüşte büyük olmakla aklı büyük olmaz, bir akıllı birçok az akıllıyı arkasından sürükler (yedmek: Çekerek peşinden götürmek).
- Deveye "Bir çömlek yapıver" demişler, yedi kazan sütü devirmiş "Çok şükür bir işten kazasız çıktım" demiş: Beceriksiz, sakar kimseler en basit işi bile her şeyi kırıp dökerek yaparlar. Buna aldırış etmedikleri gibi işi başarıyla bitirdiklerine inanıp sevinirler.
- Deveye "kalk evine git demişler", bir çam bir çardak yıkmış: Birine verilen basit bir görevin, beklenmedik büyük sonuçlar doğurabileceğini ifade eder. Küçük bir talebin bile, eğer dikkatsizce yerine getirilirse, ciddi zararlara yol açabileceğini gösterir.
- Deveyi yardan uçuran (düşüren) bir tutam ottur*: Küçük bir açgözlülük, kimi zaman çok büyük zarara yol açabilir.
- Devlet kuşu başa bir defa konar: Kişinin hayatında büyük bir fırsatın veya şansın nadiren karşısına çıkabileceğini, bu fırsatın bir daha tekrarlanmayabileceğini ve bu yüzden bu tür fırsatları iyi değerlendirmek gerektiğini vurgular.
- Doğmaz doğurmaz bir Allah: Bütün canlılar nesillerini doğurarak devam ettirirler. Varlığının devamı için buna ihtiyacı olmayan sadece Allah'tır.
- Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek*: Doğru sözlü olan kişi, sevilmeyen, istenmeyen kişi olacağı, orada barınamayacağı için bulunduğu yerden ayrılmaya hazır olmalıdır.
- Dokuz abdal bir kilimde uyur, iki padişah bir iklime (ülkeye) sığmaz: Genellikle birçok insanın sade ve mütevazı koşullarda bir arada barış içinde yaşayabileceğini, ancak güçlü ve otoriter kişiliklerin aynı çatı altında barınmasının zor olabileceğini ifade eder.
- Dokuz at bir kazığa bağlanmaz*: Bir işin başına, tanınmış kişiliği bulunan birçok kimse birden getirilmemelidir, bunlar anlaşamaz ve birbirlerine düşerler.
- Dokuz katırın yedemediği katarı bir eşek yeder: Güçten çok, akıl ve stratejiyle zorlukların aşılabileceğini ifade eder. Yetkililer güçleri ile değil akılları ile topluluğu yönetirler (yedmek: Çekerek peşinden götürmek, katar: Birbiri arkasına sıralanmış hayvan dizisi).
- Dolu tüfek bir adam korkutur, boş tüfek iki adam: Silah öldürücü bir araç olduğu için çok tehlikelidir. Dolu silahı taşıyan kazayla ateş almasından korkar. Öte yandan silah boş bile olsa herkesi korkutmaya yeter.
- Dört göz bir evlat içindir*: Anne ve babanın bütün emek ve didinmesi evlat içindir.
- Dünya bir, işin bin*: Bu dünyada insanın önceden düşünemediği, türlü türlü durumlar ortaya çıkar.
- Dünya bir kararda durmaz: "Dünya devamlı değişmektedir" anlamına gelen bir atasözü.
- Dünya bir kervansaray, konan göçer: Dünyaya gelen her canlı, dünyada misafir gibidir, sonunda ölüm nedeniyle dünyadan ayrılırlar.
- Dünya bir yağlı kuyruktur; yiyebilene aşk olsun: Dünyada kazanç yolları çoktur. İş becerip yararlanabilenleri övgü ile anmak gerekir.
- Dünya dört kulplu bir kazan, bir kulpundan tut da kazan: Bu dünyada herkes için kazanç yolu vardır. Ancak bunlardan birini izleyip yürümeyi bilmek gerektir.
- Dünyada bir iki dinliden, bir de iki donludan korkmalı: Dini inançlarını terk eden veya sadakatsiz davranan iki yüzlü insanlardan her türlü kötülüğün beklenebileceğini ifade eder.
- Düşman bir değil bindir: İnsanın karşılaştığı düşmanların ve zorlukların tek bir yerden gelmeyeceğini, birçok farklı kaynak ve yönden gelebileceğini ifade eder.
- Düşmez kalkmaz bir Allah*: "İnsanların talihsizliklere uğraması olağandır" anlamında söylenen bir atasözü.
- Eğrinin iki yakası bir araya gelmez: Hırsızlıkla, kumarbazlıkla, sahtekarlıkla geçinen insanlar hep sıkıntı içinde yaşarlar.
- Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver*: Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her iş uzmanına yaptırılmalıdır.
- Ekmeğini katığına denk eden, bir vakit aç kalmaz: Kişilerin yaşamlarında israf etmeden ve tasarruflu bir şekilde hareket etmeleri gerektiğini anlatır.
- El beş parmaktır, hangisi bir boyda: İnsanların aynı grup içinde olmalarına rağmen farklı yeteneklere, becerilere veya rollerde bulunduklarını vurgular.
- Elmanın okkası bin kuruşa ise yine soy, armudun bini bir paraya ise yine soyma (Bir elma bin akçaya, soy; bin armut bir akçaya, soyma): Elmayı soyarak yemeli, çünkü kabuğunun hazmı güçtür. Armudu soymaya gerek yoktur.
- Eldeki bir kuş, daldaki iki kuştan iyidir: Elimizde kesin olarak bulunan az sayıdaki bir şeyin, elimizde olmayan ama daha fazla olabilecek şeylerden daha değerli olduğunu, eldeki olan bir şeyin belirsizlik içindeki birden fazla şeye tercih edilmemesi gerektiğini vurgular.
- Eline geçti bir koyun, ye doyum doyum: Elde edilen bir imkanı veya kaynağı en iyi şekilde kullanmanın ve ondan faydalanmanın önemini vurgular.
- Er sözü bir, eyer bağı üç: Dürüst insan verdiği sözü mutlaka yerine getirir.
- Erkeğin nefsi birdir, kadınınki dokuz: Kadın güzel ve alıcı şeylere aldanmaya daha meyillidir. Bu nedenle yanılması çok kolay olur. Böyle konularda erkekler daha mantıklı davranırlar.
- Eşeğe binmek bir ayıp, düşmek iki ayıp: Kişinin zaten zor ve utandırıcı bir durumda olduğunda, bu durumun daha da kötüleşmesinin, itibarını ve saygınlığını daha fazla zedeleyeceğini vurgular.
- Ev sahibinin (evlinin) bir evi, kiracının bin evi var*: Evi olan yalnızca kendi evinde oturur, evi olmayan ise beğendiği evde oturur.
- Ev satan bir yıl bey olur, ev alan bir yıl züğürt: Para bulmak için evini satan kimse, o parayla ancak bir süre rahat yaşar, ama borçlanarak ev sahibi olan kimse belli bir süre sıkıntı çeker.
- Evinde ölüsü olan bir defa, delisi olan her vakit ağlarmış: Bir yakını ölen kişi ne kadar üzülse de bir süre sonra unutur ve üzüntüden kurtulur. Ama bir evde bir toplulukta cahil ve akıl noksanlığı olan kişiler varsa oradakiler onun yaptıklarına ömür katlanmak zorundadırlar.
- Evlenmesi bir alaca kuş, geçinmesi bora ile kış: Evlenmenin başta çekici ve kolay görünebileceğini, ancak evliliğin devamında karşılaşılan zorlukların ve geçim sıkıntılarının fırtınalı ve zor olabileceğini ifade eder; evliliğin sorumluluk ve zorluklarına dikkat çeker.
- Fakir zenginin malını hesap ederken bir kutu çıra yakmış: Başkalarının servetiyle ilgilenmenin, insanın kendi kaynaklarını boşuna tüketmesine neden olacağını ifade eder. Kişi, başkalarının zenginliğiyle uğraşacağına kendi işine odaklanmalıdır.
- Fakiri bir kahve ile savarsın, ya zengine ne ikram edersin?: Misafir gelen kimse yoksul biriyse onu ağırlamak için fazla masraf gerekmez ama varlıklı biriyse onu hoşnut etmek için epey masraf gerekir.
- Fukara tavuğu bir yumurtlar*: Talih, fakire hiç gülmez; aynı sermaye zengine daha çok, fakire daha az gelir getirir.
- Garibe bir selam bin altın değer*: Yabancı yerde tek başına kalan kimseye karşı gösterilecek küçük bir ilgi, en büyük iyilik yerine geçer.
- Gel bir adım varayım iki adım: Dostluk ve yardımlaşmada karşılıklı adımların önemini vurgular. Bir kişi samimiyetle yaklaştığında, ona daha büyük bir karşılık vermek gerektiğini ifade eder.
- Gençlik bir kuştur, uçtu mu tutamazsın: Hayatın en verimli dönemi gençliktir, tekrar yaşanamayacağı için iyi değerlendirilmelidir.
- Gerek gerekmezken bir gün gerek olur: Değersiz görülen şeylerin bir gün ihtiyaç haline gelebileceğini ifade eder. Elindekilerin kıymetini bilmek ve gereksiz yere israf etmemek önemlidir.
- Gökten deve yağsa, bir tüyü bize düşmez: Bir kişinin sürekli olarak şanssızlık yaşadığını ve bu yüzden en olağanüstü iyi durumlarda bile kendisine hiçbir faydanın dokunmadığını vurgular. Bolluk ve bereket içinde dahi kişinin nasibinin olmadığına işaret eder.
- Güçlük içinde bir kolaylık vardır: Her zorluğun içinde bir çıkış yolu veya kolaylaştırıcı bir unsurun bulunduğunu ifade eder. İnsan, sabır ve azimle hareket ederse, en çetin durumlarda bile bir rahatlama ve çözüm yolu bulabilir: Her zorlukla beraber elbette bir kolaylık vardır. Gerçekten de her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. (İnşirah Suresinden)
- Hak yoluna vermeyiz bir mangır, şeytan yoluna gider tangır tangır: İnsanların hayırlı işlere para harcamakta cimri davrandıklarını, ancak kötü veya yanlış işlere kolayca para harcayabildiklerini ifade eder.
- Her akıl bir olsa Bilecik'te pazar olmaz: Her insanın zekası kolay kazanmayı bilecek şekilde yaratılsaydı dünyada zor iş olmazdı.
- Her akıl bir olsa, deveyi yeden, koyunu güden bulunmaz:
- Herkesin aklı bir olsaydı iyi ve rahat işleri herkes yapmak isterdi. O zaman da zor fakat yapılması zorunlu işleri yapacak insan bulunmazdı.
- İşler sadece düşünmekle halledilemez, fiili olarak bir şeyler yapılması gerekir.
- Her derdin bir devası vardır: Her sorunun veya sıkıntının mutlaka bir çözümü veya çaresi olduğunu ifade eder. Umutsuzluğa kapılmamak gerektiğini ve her problemin üstesinden gelebilecek bir yol bulunduğunu vurgular.
- Her düşüş, bir öğreniş*: Hataların ve başarısızlıkların insan için birer öğrenme fırsatı olduğunu ifade eder. Kişi, her yanlışının sonucunda edindiği tecrübeyle kendini geliştirir ve daha iyiye ulaşır.
- Her evde bir deli bizim evde hep deli: Genellikle kötü bir durumu hafifletmek veya espri yapmak amacıyla kullanılır, özellikle aile içinde yaşanan alışılmadık veya mantıksız durumları tanımlamak için.
- Her firavunun bir Musa'sı çıkar: Her zalimin hakkından gelecek bir kurtarıcı çıkar.
- Her gecenin bir gündüzü vardır: Her zor veya karanlık dönemin ardından mutlaka aydınlık ve iyi bir dönemin geleceğini ifade eder. Zor zamanların geçici olduğunu, umutsuzluğa kapılmamak gerektiğini ve sonunda daha iyi günlerin geleceğini vurgular.
- Her gönülde bir aslan yatar (Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar)*: Herkesin kendine göre büyük bir emeli vardır.
- Her gün gezen kırda, bir gün uğrar kurda: Tehlikeli veya sakıncalı işlerle sürekli uğraşan birinin, bir gün bu tehlikeye yakalanacağını ifade eder.
- Her gün humar ölmez bir akçeye dokuz köfte olsun: Şansımız her zaman bizden yana olmayabilir.
- Her gün tavuk yaşamaktan, bir gün horoz yaşamak iyidir: Sürekli olarak düşük bir konumda veya emir altında yaşamaktansa, bir kez olsun daha yüksek bir pozisyonda veya liderlik rolünde olmanın tercih edilir olduğunu ifade eder.
- Her günün bir gecesi vardır: Her iyi zamanın sonunda bir zorluk, her mutluluğun ardından bir sıkıntı olabileceğini anlatır. Hayatta her şeyin geçici olduğu, inişler ve çıkışların bir döngü şeklinde devam ettiği vurgulanır.
- Her günün bir önemi vardır: Yaşamda her günün kendine özgü bir değeri ve anlamı olduğunu ifade eder. Zamanın kıymetini bilmek ve her günü değerlendirerek yaşamak gerekir.
- Her güzelin bir kusuru vardır*: Her iyi şeyin hoşa gitmeyen bir yönü, her güzelin kusurlu bir tarafı vardır.
- Her işte bir hayır vardır*: Başında kötü gibi görünen bir iş iyilik ile sonuçlanabilir; Allah bilir biz bilmeyiz.
- Her tarladan bir tahıl (çakıl/nakil), her adamdan bir akıl (al): Her fırsattan ve her kişiden bir şeyler öğrenmek gerektiğini ifade eder. Her deneyim ve her insanın kendine özgü bir bilgi veya öğretisi olabilir. Bu nedenle, çeşitlilikten ve farklı bakış açılarıyla zenginleşmekten yararlanmak önemlidir.
- Her sakaldan bir tel çekseler köseye sakal olur*: Herkes biraz fedakarlık etse bir yoksul perişanlıktan kurtulur.
- Her safanın bir cefası, her cefanın bir safası vardır: Hayatın zorlukları ve rahatlıklarının birbirine bağlı olduğunu ifade eder. Her mutluluğun, huzurun bir bedeli olduğu gibi, her sıkıntının da sonunda bir ödülü veya rahatlık dönemi vardır.
- Her şeyi bilen bir şey bilmez (Her şeyi bilirim diyen hiçbir şeyi bilmez): Her konuda söz sahibi olduğunu iddia eden kişinin aslında hiçbir konuda derin bilgiye sahip olmadığını anlatır. İnsan, uzmanlaştığı alanda değer kazanır; yüzeysel bilgi ise kişiye fayda sağlamaz.
- Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır*: Herkesin kendine özgü bir görüş, anlayış, çalışma yolu, yöntemi vardır.
- Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar*: Herkesin kendine göre büyük bir emeli vardır.
- Her yokuşun bir inişi vardır (Her inişin bir yokuşu vardır): Her iş yolunda gitme evresinden sonra sarpa sarma evresine girebilir, sarpa sardıktan sonra da düzelebilir.
- Her zararda bir hayır vardır: Olumsuz durumların bile bazı olumlu sonuçlar doğurabileceğini ifade eder. Kötü görünen olaylar, zamanla bazı hayırlı sonuçlara veya hayat derslerine dönüşebilir.
- Her ziyan bir öğüttür*: Kişinin, uğradığı her zarardan bir ders alacağını ifade eder.
- Herkesin aklı bir olsa koyuna çoban bulunmaz*: Herkes aynı şeyi bilse ve yapabilseydi, geri kalan işleri yapacak kimse bulunamazdı.
- Herkesin bir derdi var, değirmencininki su*: Herkesin kendi yaşayışı ile ilgili bir derdi vardır, bir kişinin derdi ötekininkine benzemez.
- Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten*: Hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz, nitekim kadının namusunu satmış sayılması için bir öpücük vermiş olması yeter.
- İki aslan bir posta sığmaz*: Bir ülkede iki baş egemen olamaz, biri diğerini ortadan kaldırır.
- İki at bir kazığa bağlanmaz*: Başına buyruk olmak isteyen iki kişi aynı yerde bir arada bulundurulamaz, aralarında anlaşmazlıklar, kavgalar olur.
- İki baş bir kazanda kaynamaz*: Ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kişi bir arada yaşayamaz, bir işi birlikte yapamazlar.
- İki bülbül bir dala konmaz: Yetenekli veya güçlü iki kişinin aynı alanda ya da durumda birlikte var olamayacağını ifade eder. Bir ortamda iki iddialı kişi genellikle birbirine karşı üstünlük kurmaya çalışır.
- İki cambaz bir ipte oynamaz*: İki hilekâr ya da kurnaz bir yerde barınamaz. İkisi de birbirini aldatmaya kalkar ve aralarında sorun çıkar.
- İki çıplak bir hamama yakışır*: Yuva kuracak çiftten hiç olmazsa birinin biraz varlıklı olması gerekir.
- İki çuval bir harar, herkes menfaatini arar: Herkesin kendi çıkarını gözettiğini anlatır. İnsanlar, paylaşımlarda veya işlerde genellikle fayda sağlayacak tarafı tercih eder.
- İki deliye bir uslu koymuşlar*: İki kişinin arasındaki anlaşmazlığı çözmede aklı başında biri aranır.
- İki dinle (Bin işit) bir söyle*: Çok konuşan, gereksiz ve yanlış sözler söyler; dinlemek, söylemekten yeğdir.
- İki eğriden bir doğru çıkmaz: İki yanlışın bir doğruyu oluşturamayacağını ifade eder. Yanlış yöntemler veya hatalı yaklaşımlar bir araya geldiğinde, doğru bir sonuç elde edilemez.
- İki el bir baş içindir*: Başkalarına muhtaç olmadan yaşamak için çalışmak gerekir.
- İki emini bir yemin yaralar*: Boş yere edilen yemin iki arkadaş arasındaki güveni sarsar.
- İki fındık bir olsa bir kozun başını yarar: Küçük şeylerin bir araya gelerek daha büyük bir etki yaratabileceğini ifade eder; birleşmenin gücünü ve iş birliğinin önemini anlatır.
- İki göç bir bozgun yerini tutar: İnsan sürekli ev değiştirmek zorunda kalırsa taşınırken eşyaları da kırılır dökülür ve kullanılamaz hale gelir.
- İki gönül bir olunca padişah bile ayıramaz: Birbirini gerçekten seven iki insanın arasına yeryüzünde hiçbir güç giremez.
- İki gönül bir olunca (olursa) samanlık seyran olur*: Birbirini seven çiftler için her yer güzeldir.
- İki gün birbirine uymaz: Her yeni günde karşımıza yeni yeni, başka başka şeyler çıkacağını anlatır.
- İki güreşenden biri yıkılır: Bir mücadeleye girildiğinde mutlaka bir tarafın kaybedeceğini anlatır. Her çekişmenin sonunda galip ve mağlup ortaya çıkar.
- İki hımhım, bir burunsuz, birbirinden uğursuz: Görgüsüz, cahil ve kötü huylu kişiler ancak kendi huylarından olan kişilerle arkadaşlık ederler.
- İki kamçı bir kuyruk, herkes başına buyruk: Denetim ve otoritenin eksik olduğu yerde herkesin kendi bildiğini yapacağını anlatır. Kuralsızlık veya zayıf yönetim, bireysel özgürlükleri ve disiplinsizliği artırır (?).
- İki kaptan bir gemiyi batırır*: Aynı anda birkaç yerden gelen buyruklarla bir iş yürütülemez.
- İki kardeş bir evde geçinememiş, yedi bacanak bir çavdar sapının gölgesinde geçinmiş: Kardeşler aynı evde geçim sağlayamazken, uzak akrabalar çok iyi geçinebilirler.
- İki karpuz bir koltuğa sığmaz: Aynı anda iki iş birden görülemez.
- İki kedi bir aslana pes dedirir: Birkaç kişinin veya güçlerin bir araya gelerek, daha büyük veya güçlü bir rakibe karşı başarılı olabileceğini anlatır.
- İki kılıç bir kına girmez: İki güçlü veya yetkili kişinin aynı alanda, aynı anda etkili olamayacağını ifade eder. İki lider veya egemen kişinin, aynı anda aynı mekânda veya görevde bulunması genellikle sorun yaratır ve uyumsuzluk oluşturur.
- İki kişi dinden olursa bir kişi candan olur*: İki kişi yalan yere yemin ederlerse dinden sapmış olurlar ama onların yalancı tanıklığı bir kimsenin ölümüne yol açabilir.
- İki kişi yerinden kımıldarsa bir üçüncüye yer açılır: Dostlarının küçük küçük yardımları ve destekleri zorda kalan birini sıkıntıdan kurtarabilir; bu da dayanışmanın ve birlikte hareket etmenin önemini vurgular.
- İki kişiye bir börek, üçüncüye ne gerek: İki kişiye ancak yetecek bir yiyeceği üç kişi paylaşırsa üçü de doymaz.
- İki koç başı bir tencerede pişmez: İki güçlü veya inatçı kişinin bir arada uyum içinde çalışamayacağını ifade eder. Aynı ortamda iki baskın karakterin çatışması kaçınılmaz olur.
- İki köpek bir kemiğe düşerse, davaları eksik olmaz: Aynı dalda çalışan insanlar geçimsiz ve aynı yerde iş yapıyorlarsa geçinemezler ve kavga ederler.
- İki köpek bir kemiği paylaşamaz: İki geçimsiz ve inatçı kişi aynı şeyden çıkar sağlamaya kalkışırsa aralarında mutlaka anlaşmazlık çıkar.
- İki kulak bir dil için*: Çok dinleyip az söylemeli.
- İki (dokuz) ölç, bir biç*: Önce iyi düşünüp taşınmalı, sonra karara varmalı.
- İki su, bir ekmek yerini tutar: Yemek arasında su içmek açlığı, daha çabuk yatıştırır.
- İki şahin bir yerde yuva yapmaz: Güçlü ve iddialı iki kişi, aynı ortamda uzun süre uyum içinde bulunamaz. Rekabet ve üstünlük mücadelesi, birinin diğerini dışlamasına neden olur.
- İki testi tokuşunca biri elbet kırılır*: Çarpışan taraflardan biri elbette zarara uğrar.
- İki tımar bir yem yerine geçer*: Atı sık sık tımar etmek de at bakımının önemli bir kısmıdır.
- İki yemin bir emin: Elle tutulur bir kanıt ya da varsayım bir çok iddiadan daha iyidir, eylem sözden güçlüdür.
- İkisini bir kazana koysalar kaynamazlar*: Aralarındaki anlaşmazlık o kadar büyüktür ki onları uzlaştırma çaresi bulunamaz.
- İnsan anasından bir kere doğar: İnsanların dünyaya gelme sürecinin tek bir defa olduğunu, bu nedenle hayatın her anının değerli ve eşsiz olduğunu ifade eder. Hayatın geri döndürülemez olduğunu ve her anın kıymetini bilmek gerektiğini vurgular.
- İnsan gurbete bir dilim ekmekle çıkar da, bir torba ekmekle dönemez: Kişinin zorluklarla yola çıkıp, büyük beklentilerle dönmesinin her zaman mümkün olmadığını ifade eder. Gurbet, emek ve mücadele gerektirir; fakat her zaman umulan kazanç elde edilemeyebilir.
- İnsanın gözünü bir avuç toprak doyurur*: Kişinin bitmek bilmeyen istek ve arzuları ancak öldüğünde son bulur.
- İnsanın soyu bir, huyu bindir: İnsanın ailesinden gelen soya bağlı özelliklerinin sabit olduğunu, ancak zamanla farklı huylar edinebileceğini ifade eder. Soydan gelen nitelikler değişmezken, kişinin edindiği huylar zamanla çeşitlenebilir.
- İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü*: Birisinden bir istekte bulunan kimse bunu utanarak ister, kendisinden bir şey istenen kimse eğer bu isteği karşılamazsa daha çok utanmalıdır.
- Kadının biri âlâ, ikisi beladır: Kadınlarla başa çıkmanın zorluğunu anlatır.
- Karı koca bir sözle yakın, bir sözle uzaktır: Karı kocayı birbirine bağlayan hoş söz ve sevgidir.
- Kartala bir ok değmiş, yine kendi yeleğinden* [Kartala bir ok değmiş, yine kendi teleğinden (bir de bakmış ki, teleği kendi kanadından)]: Bir kimseye yönelik en büyük kötülük ve sıkıntılar, çoğu zaman en yakınlarından veya ona en fazla yakınlık gösteren kişilerden gelir. (yelek: Kuşların kanadındaki uzun tüy olup okun havada düzgün uçması için okun kuyruğuna takılır, telek: Kuşların gövdelerinde, kanat ve kuyruklarında bulunan büyük tüy).
- Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur*: Gözü doymayan hırslı insanlar küçük bir çıkar için bütün varlığını tehlikeye atar.
- Kedi olalı bir fare tuttu: Kendisinden beklenen işlerden birini sonunda yapabildi ya da başarabildi: Bu defa başarıyı yakalamış, kedi olalı bir fare tutmuştu nihayet. (O. Baydar)
- Kırk derviş bir sofrada yemek yer, iki padişah bir iklime (ülkeye) sığmaz: Genellikle birçok insanın sade ve mütevazı koşullarda bir arada barış içinde yaşayabileceğini, ancak güçlü ve otoriter kişiliklerin aynı çatı altında barınmasının zor olabileceğini ifade eder.
- Kırk deveye bir eşek (Devede de boy var ama kırkını bir eşek çeker): İnsan görünüşte büyük olmakla aklı büyük olmaz, bir akıllı birçok az akıllıyı arkasından sürükler.
- Kırk gün (yıl) günahkar, bir gün tövbekar*: Sürekli kötü işler yaptıktan sonra iyi bir iş yapan insan için kullanılan söz.
- Kırk gün taban eti, bir gün av eti*: İyi ve güzel şeyler çok zahmet sonunda elde edilebilir. Avcılar bir av avlayabilmek için dağ demez, taş demez, günlerce taban teperler.
- Kırk gün tavuk olmaktansa bir gün horoz olmak daha iyidir: Önemli bir şey başarmanın veya dikkat çekici bir rol üstlenmenin, uzun süre boyunca düşük bir profilde kalmaktan daha tatmin edici olabileceğini öğütler. Aynı zamanda, kişinin potansiyelini göstermek ve yeteneklerini sergilemek için fırsatların değerlendirilmesi gerektiğini de vurgular.
- Kırk hırsız bir çıplağı soyamamış*: Sömürücüler, sömürülecek bir şeyi bulunmayan bir insandan hiçbir şey elde edemezler.
- Kırk kurda bir aslan ne yapsın: Bireyin gücü veya yetenekleri ne kadar büyük olursa olsun, büyük ve kalabalık zorluklar veya düşmanlar karşısında çaresiz kalabileceğini anlatır. Sayısal üstünlüğün bazen bireysel güçten daha etkili olabileceğini vurgular.
- Kırk nasihatten bir el vermek iyidir: Maddi desteğe ihtiyacı olanlara yol göstermek yerine direkt yardım etmek daha iyidir.
- Kırk yılda bir çıracı oldu, ay akşamdan doğdu: Bir kişinin uzun süredir beklediği fırsatı yakaladığında, koşulların onun aleyhine gelişmesi durumunu ifade eder. Çıra satacakken ayın doğup ortalığı aydınlatması, beklenen kazanç fırsatının elden gitmesine neden olur; bu da talihsizlik ve fırsat kaçırmayı simgeler.
- Kırk yılda bir hırsızlığa çıktı, ay akşamdan doğdu: Nadiren kötü bir eylemde bulunan birinin, şanssızlığı nedeniyle beklenmedik bir durumla karşılaşarak bu eylemi de gerçekleştirememesini anlatır.
- Kırk yılda bir namaz, onu da günahlar (şeytanlar) komaz: "Hayır yapmaya alışık olmayan kimse iyi bir işe niyet de etse karşısına engeller çıkar" anlamında söylenir.
- Kırk yılda bir ölet olur, eceli gelen ölür (Kırk yılda bir kıran olmuş eceli gelen ölmüş)*: Salgında ve felakette bile yalnız eceli gelen ölür, ömrü olan sağ kalır.
- Kız bir sevgi ile doğar, bin sevgiye çıkar; oğlan bin sevgi ile doğar, bir sevgiye iner: Kız çocuğu, oğlan çocuğundan daha sevimli olur. Kız ve erkek çocuklarına yönelik sevgi ve ilginin toplumdaki farklı yaklaşımlarını ifade eder.
- Kız çocuğu bir koz ağacı, yüz taş atarlar, bir taşa düşer: Pek çok erkeğin bir kızı istemesine rağmen sonunda sadece birinin onunla evlenebileceğini anlatır. Çok talip olsa da bir kişiye nasip olur.
- Kızı kızken görmeyeyim; bir beşik, iki beşik, üç beşik, dört beşik sonra göreyim: Bir kızın asıl karakterinin ve sorumluluklarla başa çıkabilmesinin ancak evlenip çocuk sahibi olduktan sonra ortaya çıkacağını ifade eder. Kızın olgunluk ve becerileri, aile kurduktan sonra anlaşılır.
- Kimi inci ayıklar, kimi bir lokma ekmek sayıklar: Bazı insanlar bolluk içinde yüzerler, bazıları da yoksulluk içinde kıvranırlar.
- Kişinin ayıbını bir avuç toprak örter: İnsanın yaşarken kınanmış kötü yönleri öldükten sonra unutulur gider.
- Komşunu iki inekli iste ki, kendin bir inekli olasın* (Komşunun eşeğini iki iste ki, Allah sana bir versin): Durumunun iyi olmasını istiyorsan başkalarının da iyiliğini iste.
- Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz*: "İstenilen şey fazlasıyla elde edildi" anlamında söylenen bir atasözü.
- Körün istediği bir göz, iki olursa ne söz*: İnsanların küçük bir isteği gerçekleştiğinde fazlası olursa daha da memnun olacaklarını anlatır. İhtiyacın üzerinde verilen şey, kişiye büyük sevinç ve mutluluk katar.
- Körün yanına varırsan, sen de bir gözünü kapa*: Birtakım eksiklikleri bulunan bir kimsenin yanında ona eksikliğini sezdirip onu mutsuz edecek davranışlardan kaçınılmalıdır.
- Kul kullanan, bir gözünü kör, bir kulağını sağır etmeli*: İşçi çalıştıran kimse, işin aksamaması için işçinin yaptığı yanlışları her zaman görmemeli, söylediği uygunsuz sözleri işitmemelidir.
- Kurbağaya bir vurursan iki sıçrar: Çok korkak kişiler en ufak bir müdahaleden bile normal insandan daha çok etkilenir.
- Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır*: Misafirin ev sahibine fazla bir yük yüklemeyeceğini, Allah'ın misafirin yediğinden kat kat fazlasını ev sahibine vereceğini anlatır.
- Nasihat bin olursa biri sinmez*: Nasihat olur olmaz ve çok fazla verilmemelidir, az ve öz olmalıdır ki dikkate alınsın.
- Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi: Dünyanın hiçbir zenginliği sağlık kadar değerli değildir.
- On derviş bir kilim üzerinde uyur da, iki bey bir posta/iklime (ülkeye) sığmaz: Genellikle birçok insanın sade ve mütevazı koşullarda bir arada barış içinde yaşayabileceğini, ancak güçlü ve otoriter kişiliklerin aynı çatı altında barınmasının zor olabileceğini ifade eder.
- Ortaklık iyi olsaydı iki adam bir avrat alırdı: Bir işin, malın veya mülkün yalnız bir kişiye ait olmasının daha faydalı olduğunu ifade eder. Kadın da olacağı gibi kıymetli mal gibi değerli şeylerin paylaşılmasının sorunlar doğurabileceğini vurgular.
- Ölüm bir gün, figan iki gün: Ölenler için bir süre çok üzülünür ama bir süre sonra üzüntü hafifler.
- Ölüm bir kara devedir ki herkesin kapısına çöker*: Herkes istese de istemese de bir gün mutlaka ölecektir.
- Ölüm ne bir soluk evvel, ne bir soluk sonradır: İnsanın ölümünün erken ya da geç olamayacağını, ecel vaktinin Yüce Allah tarafından (eğer Kendisi değiştirmeyecekse) değişmez bir biçimde belirlendiğini anlatır.
- Sana bir yumurta pişireyim; ama ev bağda, bağ da dağda: Mallarına düşkün bazı kişiler birine bir şey ikram etmek gerektiğinde hem verecekmiş görünürler, hem de vermemek için bahane uydururlar.
- Sana vereyim bir öğüt, kendi ununu kendin öğüt*: Gönlümüze göre olması için kendi işimizi kendimiz yapmalıyız.
- Sarımsak da acı ama evde lazım bir dişi*: Hoşlanılmayan veya zorlayıcı şeylerin bile gerektiğinde önemli ve faydalı olabileceğini ifade eder. İstenmeyen şeyler bazen gerekli olabilir ve yaşamda değerli bir işlev görebilir.
- Soğuk "Kırk kat keçe, ben ondan geçe; bir kat deri, ben ondan geri" demiş: Deri giysiler, yünlü giysilerden çok daha sıcak tutar; bunun için kat kat yünlü giymektense tek kat deri giyinmek kafidir.
- Söz bir, Allah bir*: Verilen sözden hiç dönülmeyeceğini anlatır.
- Şaire lazım olan bir söz bir sazdır: Şairlerin etkili ve güzel eserler ortaya koyabilmesi için hem sözün hem de müziğin uyum içinde olması gereklidir.
- Tencere tava herkeste bir hava*: Kimsenin kimseyi dinlemediğini, herkesin bildiğini okuduğunu anlatır.
- Terazi var, tartı var; her şeyin bir vakti var*: Her şeyin bir ölçüsü ve zamanı vardır.
- Ummadığın keçiden bir batman yağ çıkar: Beklenmedik veya değerli bir şeyin, umulmadık bir kaynaktan gelebileceğini ifade eder. Yani, bir şeyin ya da kişinin beklenmedik bir şekilde faydalı veya değerli sonuçlar verebileceğini belirtir (batman: yaklaşık 7,5 kilogramlık bir ağırlık ölçüsü).
- Üç göç, bir yangın yerini tutar*: Üç kez taşınma sonunda eşya, kırıla döküle yangından kurtarılmışa benzer.
- Üç sabah erken kalkan, bir gün kazanır: Düzenli ve erken çalışma alışkanlığının uzun vadede hem zaman hem de maddi açıdan büyük kazançlar sağlayacağını ifade eder. Disiplinli bir şekilde çalışmak, başarıya ulaşmanın anahtarıdır.
- Vaktine göre bir sıçan deliği bin altın olur: Tehlike anında işimize yarayan nesnelerin değerine paha biçilmez.
- Yâr beni ansın bir koz ile, o da çürük çıksın (Yâr seni ansın da bir çürük elma ile olsun / An beni bir kozla o da çürük çıksın)*: Bir dostun verdiği armağan küçük ve değersiz olsa bile verilen kişinin hatırlandığını göstermesi bakımından çok değerlidir (koz: ceviz).
- Yedi adım yolun, bir yudum suyun hakkı vardır: İki insanın tanışıp kaynaşması ve aralarında bir dostluk bağı oluşması için özel bir kurala, yola, yönteme gerek yoktur, kısa bir yolculuk, küçük bir ikram bile bu yakınlığı sağlayabilir.
- Yerini bilmeyen, yılda bir kat urba eskitir*: Hayatta çalışacağı işi belirlemeyen kişi, oradan oraya sürüklenir.
- Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer*: Ömrü boyunca, insanın eline, kaçırılmaması gereken çok önemli bir iş yapma fırsatı ancak bir kez geçer.
- Yiğitlik bir odtur, sakın seni yakmasın: Gönlü yüksek duygular ateşi ile kavrulmayanda yiğitlik yoktur.
- Yüz koyunlu babam kalmaktan, bir yüksüklü anam kalmak yeğdir: İnsanın varlıklı ama şefkat göstermeyen babasından, yoksul ama sevgi dolu annesi daha iyidir.
- Zemheride yoğurt isteyen cebinde bir inek taşır*: Olmadık zamanda canı bir şey çeken kimse, onu sağlayacak şeyi hazırlamak zorundadır.
- Zenginliğinle övünme bir kıvılcım yeter, güzelliğinle övünme bir sivilce yeter: Zenginlik de, güzellik de kalıcı değildir. Kalıcı olan gönül güzelliğidir ve bununla övünülmelidir.
Ayrıca bkz.: Bir ile ilgili deyimler ve anlamları
Soru/Yorum Gönder