Kadı nedir ne demektir? Kadı ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Kadı bir mahkemede dinlerken
Kadı
  1. İslâm hukukuyla yönetilen devletlerde halk arasında çıkan anlaşmazlıkları, her türlü davayı halletmek üzere devlet tarafından tayin edilen memur.
  2. (tarih) İslam devletlerinde, kendilerine ayrılmış bölgelerde örfi ve şeri hukukun uygulanmasından sorumlu olan din görevlisi.
  3. Osmanlı Devletinde örfi ve şeri hukukun uygulanması yanı sıra, idari ve mülki işlerde merkezin temsilcisi ve askeri görevliler üzerindeki denetleyicisi, ayrıca ticaret ilişkilerinin ve belediye işlerinin yöneticisi olarak görev yapan din görevlisi. Tanzimat'tan sonra yalnız boşanma, miras, nafaka vb. konulara bakmış, 1917'de Adliye nezaretine bağlanıp 1924'de kaldırılmışlardır.

Kadı ile ilgili deyim ve birleşik kelimeler

  • Kadı asker: Kazasker.
  • Kadı beratı: Osmanlı Devleti'nde, birinin kadılıkla görevlendirildiğine ilişkin ve şeyhülislamın verdiği belge.
  • Kadı boğan: Kuru, yutulması güç, susuz yemek.
  • Kadı kadı: Bilgiç bilgiç, akıllı akıllı: Bülent doğunca o üç yaşında idi. Fakat o yaşta kadı kadı ve gayet fasih konuşurdu (H. Z. Uşaklıgil)
  • Kadı kassamı: (tarih) Kadıların yanında çalışıp, mirasın şeri hukukun kurallarına göre bölüştürülmesi işiyle uğraşan kimse: Edirne vilayeti askeri kassamı.
  • Kadı leşker: Kazasker.
  • Kadı naibi: (tarih) Osmanlı devletinde, bir kadının kendi görev alanı içinde gitmediği yerlere gönderdiği vekili olup yaptığı işlerden, elde ettiği gelirlerden, vekili olduğu kadıya hisse veren görevli.
  • Kadı yoran: Dik kafalı, inatçı, sözünde ısrar eden: Dırdırıyyat ile dolar lisanı / Kimseyi söyletmez pek sıkar canı / Avukatlık eder kırar insanı / Böylelere kadı yoran demişler (D. Dilçin)
  • Selamünaleyküm kör kadı: (deyim) (Gerek yok iken) Doğruyu çekinmeden söylemeyi anlatır: Başıma gelenlerin hepsi: "Selamünaleyküm kör kadı" diyen dik sesimden geldi, geliyor, gelecek...

Kadı ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "kadı" kelimesi geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Kadı anlatışa göre fetva verir (Anlatışa göre verirler fetvayı)*: Bir olay nasıl anlatılırsa yargısı ona göre verilir.
  • Kadı davacı, muhzır şahit olunca, iş Allah'a kalır: Yargılamayı yapan kişi aynı zamanda davacı, tanıklar da onun tarafını tutuyorsa adil bir karar beklemek mümkün olmaz. Böyle bir durumda adaletin tecellisini yalnız Allah'tan ummak gerekir (muhzır: Eskiden şer'i mahkemelerde dava ile ilgili olanların duruşmada hazır bulunmasını sağlamakla görevli kimse, mübaşir).
  • Kadı ekmeğini karınca yemez*: Bazı kadılar, mallarını, paralarını uygunsuz yollardan sağladığından, karınca bile, haram saydığı için böyle kadıların ekmeğini yemekten çekinir.
  • Kadı kızı Kadire, geldi çıktı sedire*: Kendini beğenip bir iş görmüyor, yalnız baş köşeye kurulmasını biliyor.
  • Kadı kızında bile kusur olur (O kadar kusur kadı kızında da olur)*: En mükemmel görünen kişilerde bile kusurlar bulunabileceğini ifade eder. Kimse tamamen kusursuz olmadığından, insan ilişkilerinde hoşgörülü olunması gerektiğini anlatır.
  • Kadıya yalnız giren sakalın sığayıp çıkar: Tanıksız ve elinde hiçbir kanıt olmadan, kendisine haksızlık yapıldığını iddia eden kişi haklı olduğunu ispatlayamaz.
  • Kadıyla mı iyisin, kapıyla mı? Kapıyla:
    1. Kadının makamına ve sağlamakla yükümlü olduğu adalete uygun davranmanın kadıyla iyi geçinmeye çalışmaktan daha iyi olduğunu vurgular (kapı: Osmanlı Devleti'nde resmi görev yeri).
    2. İnsanın işini görmek için sadece yüksek yetkiliyle değil, o yetkilinin görevini yürüten kişilerle de iyi ilişkiler kurmasının önemli olduğunu ifade eder. Çünkü asıl işlemi yapan ve kararları hazırlayan o görevli olabilir (kapı: Hizmetçi, uşak, ahçı vb.nin çalıştığı ev).
  • Asi yara ile, kadı para ile avlanır: İsyankar kişiler ancak kendilerine yaşatılacak zorluklarla kontrol altına alınırken adaletsiz kadılar da rüşvetle etkilenir.
  • Bekri Mustafa kadı olunca, dünya (da) ne olacağı anlaşılır: Kendini yönetmekten aciz, sorumsuz kimseler önemli mevkilere getirilirse düzen bozulur ve işler çıkmaza girer. Yöneticilik, ehil ve sorumluluk sahibi kişilere verilmelidir (Bekri Mustafa, IV. Murat zamanında yaşamış, sarhoşluğu ve güzel nükteleri ile tanınmış zattır).
  • Camızı kadı etmişler, samanlığı kendine ayırmış: Bencil kişi mevkii sahibi olduğunda önce kendi çıkarlarını düşünerek hareket eder (camız: Su sığırı, manda, kömüş).
  • Dava için bir kadı, iki şahit lazımdır: Adaletin yerini bulması için birden fazla şahit ve davanın yürütülmesi için adli bir makam gerekir.
  • Dava için bir kadı, ispat için bin şahit: Bir sorunu çözmek veya yargıya taşımak kolaydır, ancak doğruluğu kanıtlamak oldukça zordur. Hak yerini bulsun diye sağlam deliller ve güçlü şahitler gerekir.
  • Davacın kadı olursa, yardımcın Allah olsun (Davacısı kadı olanın yardımcısı Allah olsun)*: Senden davacı olan, seni yargılayacak kişiyse elbette kendisini haklı çıkaracak ve sana ağır bir ceza verecektir.
  • Delilsiz dava, kadısız mahkeme (olmaz): Kanıt olmadan bir davanın sonuçlanamayacağını ve yargılama sürecinin adil bir şekilde yürütülemeyeceğini ifade eder. Hem delilin hem de hakimin adalet için vazgeçilmez olduğunu vurgular (?).
  • "Kör kadı" diyecek kadar doğru söz de işe yaramaz: Gerçek de olsa söz söylenmeden önce sonuçları düşünülmelidir.
  • Mahkeme kadıya mülk değil*:
    1. Hiçbir makam veya görev kalıcı değildir. Güç ve yetki geçicidir, bu nedenle kimse bulunduğu mevkiye güvenmemelidir.
    2. Devlete ait bir makama gelen o makamı kendi çıkarları için kullanamaz.
  • Zalim kadıdan munsif (insaflı) subaşı yeğdir: Adaletin sağlanmasında, zalim ve adaletsiz bir kadıdan, daha düşük bir pozisyonda olsa da adil ve hakkaniyetli bir görevli daha iyidir (subaşı: Eskiden kadıya bağlı bir güvenlik görevlisi).