![]() |
| Façalı bir adam |
- (argo) Yüz, surat, çehre: Baksana bir kere, herifin façasında meymenet yok (O. C. Kaygılı). Sürücüsünün façası tanıdık geldi.
- (argo) Yüzdeki bıçak yarası: Uzun boylu yakışıklı sayılabilecek bir adamdı. Sol kaşının üstünden başlayıp şakağına doğru inen bir faça vardı yüzünde. (E. Yıldırım)
- (argo) Kılık kıyafet, elbise, genel görünüş: "Façayı düzmüşsün, keyfin gıcır" (F. Develioğlu). Façaya çekidüzen verip, hiç erinmeden sinekkaydı tıraşı da çeker öyle giderim yanına (F. Özkurt). "Faça ne demek?" "Yani elbise, kolalı yaka, kravat, zıt zıt eden ayakkabılar..." (O. Kemal)
- İskambil kağıtlarının en altındaki kağıt (pişti oyununda destenin en altında açılan kağıt): İlhan'a gösteriyor kağıtlarını. "Façaya bak be!" diyor (A. Özyalçıner). Façayı gösterme, avanta avantadır. (F. Deviloğlu)
- (denizcilik) Yelkenlinin geriye doğru gitmesi hareketini sağlayan bir yelken manevrası.
- (denizcilik) Bir geminin boş ve doluyken bordasındaki su hatları arasında kalan kesimi.
Faça ile ilgili deyimler, birleşik kelimeler ve anlamları
İçinde "faça" kelimesi geçen deyimler, birleşik kelimeler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Faça açmak: Kesici bir şeyle birini yüzünden yaralamak.
- Faça çekmek: Boyama sırasında façanın üst bölümünün sınır çizgisini düzgün bir biçimde çekmek.
- Faça façaya: Karşı karşıya, yüz yüze olarak: Herifle birden faça façaya gelerek durakladı. (O. Kemal)
- Faça etmek: (denizcilik) Düzey serenleri başa ya da geriye doğru çevirerek yelkenlerini sarmak: Bir süre sonra faça edip durmalarını, aksi takdirde onları denizin dibine gömeceğini söyleyen bir ses duyuldu.
- Faça vermek: (argo) Kim olduğunu belli etmek, çevreden tanınmak: Bizi görünce ürktü, faça verdi yani. Huylanmasa mesele yoktu. (C. Kavukçu)
- Façası olmak: (argo) Havalı, gösterişli olmak: Bu devirde cebinde mangırın olmasın isterse. Yeter ki façan olsun. (Orhan Kemal)
- Façasını almak (al aşağı etmek): (argo) Utandırmak, fiyakasını bozmak, mahcup etmek: Alırım façanı aşağıya, amorf olursun. (F. Develioğlu)
- Façasını bozmak: Döverek hırpalayarak birinin görünüşünü, kılığını bozmak: Bizim çocuklardan birinin bozmuş façasını. Çocuğun sol göz iptal. (C. Adıgüzel)

Soru/Yorum Gönder