Bin ile ilgili atasözleri, deyimler ve anlamları

Güncellenme: 5 Ekim 2025 Soru/Yorum: 1

Bin ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "bin" kelimesi (bin sayısı) geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Bin bela: Büyük bir güçlükle: Evin beş kat merdivenini bin bela çıkar. (A. Bezirci)
  • Bin beter: Çok daha kötü: Ölüm saatini bilerek yaşamak, ölmekten bin beter değil midir? (Y. Mizmari)
  • Bin bir: Pek çok: Gül bahçesindeki gülleri bin bir çeşit, bin bir renk görebilmektir öğretmenlik. (M. Yılmaz)
  • Bin bir ayak bir ayak üstüne: Çok kalabalık, herkesin ayakta olduğu bir kalabalık: Oluşan izdihamın, öyle ufak bir arazi üzerinde geceleyin toplanmaları, bin bir ayak bir ayak üstüne deyimine uyuyordu. (T. Bey)
  • Bin can ile: Çok isteyerek, gönülden: Ona olan muhabbeti o denli büyüktü ki her ne dese bin can ile yerine getiriyordu.
  • Bin defa (kere): Çok fazla, defalarca: Sana bin defa dedim böyle yapma. Cesur bir korkak bin kere ölür.
  • Bin derde deva: Her şeye iyi gelen: Dediler ki, bin derde deva bu mübarek sudur. (Y. K. Karaosmanoğlu)
  • Bin dereden su getirmek: Birini kandırmak ya da bir işi üşengeçlikten dolayı yapmamak için bir sürü neden ileri sürmek: Terzi kadın esvabın o gün yetişemeyeceğini hissettirmek için bin dereden su getiriyor, işçi kızlardan birinin hastalandığını, ötekisinin nişanlandığını ileri sürüyor, elinde fazla iş olduğunu... (İlgili cümle kaynağı: P. Safa)
  • Bin kalıba girmek: Birbirine benzemeyen bir çok iş ya da düşünce değiştirmek: İcap ettiğine göre bin kalıba giren, tekmil hakikatleri kendi safsatasına uydurmaya çalışan, bütün manasıyla bir meleksiz idi. (H. R. Gürpınar)
  • Bin kat: Pek çok, kıyaslanamayacak ölçüde: Şüphe yok ki benden bin kat daha zeki, bin kat daha vatanperver kimselerdir. (C. Çetintaş)
  • Bin pişman olmak: Çok üzülmek ve pişman olmak: Bin pişman oldum, "Keşke söylemeseydim," diye düşündüm. (C. Özer)
  • Bin renge girmek: Pek çok düzene başvurmak.
  • Bin tarakta bezi olmak: Bir çok işle uğraşmak: Bin tarakta bezi var Bahar'ın. Belki de şu anda birilerine telefon ediyordur. (Türk dili)
  • Bin türlü: Pek çok, çeşit çeşit: Babası bin türlü deniz görmüştü, bin türlü ışık, bin türlü çiçek, bin türlü gökyüzü görmüştü de büyülenmişti. (Y. Kemal)
  • Bin yaşa!: (Memnunluk bildirmek için kullanılan söz) Çok yaşa: Sen çok yaşa, bin yaşa Sultan anam... (T. Akansu)
  • Bin yılın bir başı: Pek seyrek, uzun zaman aralığıyla: Bin yılın bir başı görüşebildik.
  • Binde bir: Pek seyrek, çok ender: Ah binde bir rastlanılmaktadır olgun insana. (Karabatak)
  • Bini aşmak: Çok fazla olmak: İşlediğin suçlar bini aştı.
  • Bini bir para:
    1. Pek çok ve ucuz
    2. Pek çok yapılan, pek çok olan: Türlü dedikodular, dolap çevirmeler, bini bin para ayak oyunları, beyinlerde dönen tilkiler üstelik kuyrukları bile birbirine değmeden fink atıyor... (S. Kaynaş)
  • Binin yarısı beş yüz: Çok düşünceli görünen birine şaka yollu "aldırma!" anlamında söylenir: Ne düşünüyorsun binin yarısı beş yüz.
  • Aklınla bin yaşa!: Akla uygun bir şey söyleyeni övmek için, ya da akla yatkın görülmeyen bir düşünce ileri sürene, alay yollu söylenir: —Hay aklınla bin yaşa!.. Neden düşünemedik biz bunu? (K. Tahir). —İlahi Safa Bey... Hay aklınla bin yaşa emi... Yahu, ne söylüyorsun sen Safa Bey? (A. Nesin)
  • Bir ayak üstünde bin yalan söylemek: Çok kısa sürede pek çok yalan söylemek: Bir de sanıyorsun ki, anlattıklarını yutuyorum. Bir ayak üstünde bin yalan uydurursun sen. (Akıl Çağı)
  • Bir tat, bin feryat: Mutluluktan çok, sıkıntısı olan: Yaşarken başına gelen imtihanlar ile bir tat bin feryat olan insanların hayırlı ve tez bir zamanda bu imtihanlarını tam bir teslimiyetin ardından başarı ile sonuçlandırmaları duası ve temennisiyle... (Kiremit D.)
  • Bir yiyip bin şükretmek: Kötü durumda olanlara bakarak kendi durumunun değerini bilmek: Ben zenginlere, kibarlara bakıyorum da bir yiyip bin şükür ediyorum. Üç gün evvel şu tarlanın öte tarafındaki tek mezarlıkta süslü, genç bir hanım yere kapanmış hüngür hüngür ağlıyordu. (S. Sezai)
  • Bire bin (beş) katmak: Çok abartmak: Bire bin katarak beni babalarına şikâyet ediyorlardı (M. İ. İsmetoğlu). Avcı başından geçenleri / Bire beş katar anlatır / Herkesi hayretler içinde bırakır (E. Kılıç)
  • Borç bini aşmak: Borcu pek çok olmak: Yine borç bini aştı. Ödemek için yeni borçlanmalar ardındayız! (O. Akbal)
  • Burnundan düşen bin parça: Çok asık suratlı olmak: Ne o gene nesi var? Burnundan düşen bin parça oluyor! (H. F. Gözler)
  • Fare deliği bin altın: Herkesin kaçacak yer aradığı durumlarda saklanılacak bir yer bulmanın ne kadar güç olduğunu anlatır: Fare deliği bin altın olduğu bir zamanda artık insan arkadaşına mı bakar? (A. Mithat)
  • Kırdığı koz (ceviz) bini aşmak: Sürekli yakışıksız davranışlarda bulunmak: Kimse ile geçinemiyor. Kırdığı ceviz bini aştı. Kendisine yol vermekten başka çaremiz kalmadı. (N. Muallimoğlu)
  • Sıçan deliği bin akçe: "Kaçıp saklanacak yer yok" anlamında kullanılan bir söz: Harbe gideceğimiz zaman abdestimizi alıp da "Allah Allah" diye narayı basınca Yunanlılar için sıçan deliği bin akçe olurdu. (O. Köse)
  • Suratından düşen bin parça (olmak): Öfke, küskünlük ya da can sıkıntısı nedeniyle yüzü asık ve somurtkan olmak: Cemile, arkadaşındaki durgunluğu fark etti: – Hayırdır, suratından düşen bin parça. (A. Ü. Çam)
  • Yüzünden düşen bin parça olmak: Öfke, sıkıntı ya da küskünlükten ileri gelen can sıkıntısıyla suratı asık olmak: "Hayrola, yüzünden düşen bin parça, canını sıkan bir şey mi var," diyerek nazikçe sağ tarafımdan yanıma sokulmuştu dostum. (M. Çapa)

Bin ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "bin" sözcüğü (bin sayısı) geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • Bin ağız bir ağızı hiç eder (Çok ağız bir olunca bir ağız hiç olur): Herkes ağız birliği ederse bir kişinin söyledikleri doğru da olsa geçersiz sayılır.
  • Bin akçalık kılıcı çek, bir akçalık yayı çekme: Güçlü önlemleri gereksiz yere kullanmaktan kaçınılması gerektiğini ifade eder. Kişi, sahip olduğu koruyucu veya caydırıcı gücü yalnızca gerçekten ihtiyaç duyduğunda kullanmalıdır.
  • Bin âlimin bilmediğini bir arif bilir: İlmin sadece kitaplardan öğrenilen bilgiyle sınırlı olmadığını, hikmet ve sezgi sahibi ariflerin daha derin kavrayışlara sahip olabileceğini anlatır. Âlim akıl ve bilgiyle, arif ise kalp ve irfanla hakikati idrak eder.
  • Bin atın varsa inişte in, bir atın varsa yokuşta bin: İnsanlara sahip oldukları varlıkları doğru bir şekilde kullanmalarını öğütler. Özellikle zorluklarla karşılaşıldığında, sahip olunan kaynakların, deneyimlerin veya yardımcıların en iyi şekilde kullanılması gerektiğini, feraha erişildiğinde de gereksiz yere kullanılmamasını vurgular.
  • Bin atmak bir vurmaya muhtaçtır: Ne kadar çok deneme yapılırsa yapılsın esas sonucun tek bir isabetle alınacağını anlatır. Çok emek harcamak gerekse de başarıyı belirleyen kritik hamledir.
  • Bin baş ne isterse bir baş da onu ister: Toplu halde yapılan bir işte herkes çoğunluğun kararlarına uymak zorundadır.
  • Bin bilsen de bir bilene danış*: Bilgisi çok olanın bile deneyim sahibinden faydalanması gerektiğini anlatır. İnsan, başkasının tecrübesini dinleyerek kendi yolunu daha güvenli çizer.
  • Bin dost az, bir düşman çok (Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur)*: Dostlarını olabildiğince çoğalt. Düşmanlarını olabildiğince azalt. Dostun ne denli çok olursa olsun onlardan zarar gelmez ama bir tek düşmanın olsa hep zarar görme tehlikesi içerisinde yaşarsın.
  • Bin gönülü yıkmak kolay, fakat birini yapmak zordur: İstediğiniz her insanı kolayca üzebilir, kalbini kırabilirsiniz. Ama birinin kahini ve sevgisini kazanmak o kadar kolay olmaz.
  • Bin işçi, bir başçı (Bin işçiye bir başçı lazımdır)*: "Her işe, baş olacak bir kimse gerekir" anlamında bir atasözü.
  • Bin işit bir söyle*: Çok konuşan, gereksiz ve yanlış sözler söyler; dinlemek, söylemekten yeğdir.
  • Bin kargaya bir sapan taşı yeter: Korkan kimselerden meydana gelmiş bir topluluğu korkutup kaçırmak için küçük bir müdahale yeterlidir.
  • Bin kere söyle eşeğe, bir kere inmez aşağa: İnatçı kimseler kim ne derse desin, kendi bildiklerini yaparlar.
  • Bin kişiye ne gerekse, bir kişiye de o gerek: İnsanın temel ihtiyaçlarının veya toplum kurallarının herkes için aynı olduğunu anlatır. Zengin ya da fakir, kalabalık ya da yalnız olsun, hayatın gereklilikleri değişmez.
  • Bin nasihatten bir musibet yeğdir* (Bir felaket bin nasihatten yeğdir): Yaşanmış olayların insanı uyarma gücü, öğütlerden çok daha etkilidir.
  • Bin ölçüp bir biçmeli*: Yapılacak iş iyice hesaplanmalı, ayrıntılar düşünülmeli sonra yapılmalıdır.
  • Bin tasa bir borç ödemez*: Üzüntüyle, tasayla hiçbir borcun altından kalkılmaz. Borçtan kurtulmanın tek yolu o borcu ödemektir.
  • Bin yarımdan bir bütün iyidir: Eksik veya tamamlanmamış birçok şeyden, tam, sağlam veya kusursuz bir şeyin daha değerli olduğunu ifade eder.
  • Bin yıl günahkar, bir gün tövbekar: Hayatını kötü işler yaparak kazanan kimseler bazen pişmanlık duyduklarında vicdanlarını rahatlatmak için arada bir hayırlı bir iş için uğraşırlar.
  • Binde bir gelinen yere gül döşerler, her gün gelinen yere kül döşerler: Bir yere misafirliğe gittiğin zaman güler yüz ve şefkatle ağırlarlar. Ama bunu her gün tekrarlarsan artık eskisi gibi hoş karşılanmazsın.
  • Allah bir kapıyı kaparsa bin kapıyı açar: İnsan, işleri kötü gittiği zaman karamsarlığa kapılmamalı. Çünkü Allah insana her zaman başka kısmetler de gönderir.
  • Ataların bir sözü bin öğüde geçer: Büyükler deneyimleri sonunda her şeyin doğrusunu bilirler.
  • Avradın yıkmadığı ev bin yıl dikili kalır: Kadın evine ve ailesine düşkün olursa kocasıyla iyi geçinebilirse o yuva kolay kolay bozulmaz.
  • Bana dokunmayan yılan bin yaşasın (Beni sokmayan yılan bin yaşasın)*: İnsanın kendine zarar vermeyen kişilerle veya durumlarla ilgilenmediğini veya uğraşmadığını ifade eder. Başkalarının sıkıntıları karşısında duyarsız kalmayı ve sadece kendi çıkarlarını gözetmeyi anlatır.
  • Bir ağızdan çıkan bin ağıza (dile) yayılır*: İnsan, yayılmasını istemediği şeyi söylememeli; söylerse dilden dile dolaşmaya başlayacağını bilmeli.
  • Bir arzuya bin altın feda olur: Güçlü bir arzu veya istek uğruna büyük miktarda maddi değerlerin harcanabileceğini ifade eder.
  • Bir bilir, bin satar: Azıcık bilgisi olduğu hâlde bunu abartarak sanki çok şey biliyormuş gibi ortaya koyanların durumunu anlatır.
  • Bir, bine küsemez / Birli binliye küsmez: Küçük, az veya güçsüz olanın büyük veya çok olana darılamayacağını, cephe alamayacağını anlatır. Gücü yetmeyen kişinin gücünü aşanlara karşı kırgınlık göstermesi yersizdir.
  • Bir çıplağı bin zırhlı soyamaz: Hiçbir şeyi olmayan, güçsüz düşmüş birinden çıkar sağlamaya çalışanlar boşuna uğraşırlar.
  • Bir dala basınca bin dal sallanır: Yapılan bir hareketin veya alınan bir kararın geniş çapta etkiler yaratabileceğini ifade eder. Küçük görünen bir olay bile, birçok kişiyi veya durumu etkileyebilir.
  • Bir dalın gölgesinde, bin koyun eğlenir: Küçük bir şeyin çok kişiye fayda sağlayabileceğini anlatır. Bir kişinin veya bir şeyin sağladığı küçük bir imkan, birçok kişi için büyük bir rahatlık ve huzur kaynağı olabilir.
  • Bir defa görmek bin defa okumaktan yeğdir: Gözle görerek edinilen bilginin daha kalıcı ve etkili olduğunu anlatır. İnsan, deneyimle öğrendiğini kolay kolay unutmaz.
  • Bir dirhem et bin ayıp örter*: Biraz kilo alınca buruşuklukları kapanarak insan güzelleşir.
  • Bir dokun bin ah işit*: İnsanları konuşturmak için biraz dertlerini deşmek yeter.
  • Bir dostun bin düşman kadar kahrı olur: Dostluğun yürüyebilmesi için yeri geldiğinde fedakarlıklar yapılır, sıkıntıya düşülür, ama önemli olan dostluğun devam etmesidir.
  • Bir gül için bin dikene katlanılır: İnsan çok sevdiği ve arzuladığı şeylere sahip olmak için çok büyük sıkıntılara bile yılmadan karşı koyar.
  • Bir iş bin laftan evladır (iyidir): Konuşarak vakit kaybetmek yerine bir şeylerle uğraşmak daha iyidir.
  • Bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır*: Bir şeyi herkes ister ancak onu bir kişi elde edebilir.
  • Bir koyuna ve bin koyuna dahi bir çoban gerek (Bir koyuna da bin koyuna da bir çoban gerek): Her büyüklükteki toplumun, işin ya da varlığın korunması ve yönetilmesi için mutlaka bir yöneticinin, gözeticinin olması gerektiğini belirtir.
  • Bir mumdan, bin mum yanar: Bir kişinin bilgisinin, deneyiminin veya iyiliğinin birçok insana aktarılmasının ve yayılmasının mümkün olduğunu ifade eder.
  • Bir selam bin hatır yapar*: Selam, dostluk ve sevgiyi belirten bir davranıştır. Güler yüzle ve selam vererek tanımadığımız birinin bile gönlünü alabiliriz.
  • Bir ver, bin yalvar: Bazı insanlar borcunu hemen ödemez, alacaklısını bir çok kez ayaklarına getirirler.
  • Birer birer bin olur, damlaya damlaya göl olur: Küçük birikimlerin zamanla büyük sonuçlar doğuracağını anlatır. Az da olsa sürekli yapılan birikim veya çabalar, zamanla güçlü ve etkili bir duruma dönüşür.
  • Biri bilmeyen bini hiç bilmez*: Küçük bir iyiliğin değerini bilmeyen kişi, daha büyük iyiliklerin de değerini bilmez.
  • Borç bini aştıktan sonra baklava börek ye: Kişi borçlanırken fazla aşırıya kaçmamalı. Aksi halde gereksiz masraflarla borç ödenmeyecek hale gelir.
  • Borçlunun derdi bir, alacaklının derdi bin: Borçlu sadece ödeyeceği borcu düşünürken, alacaklı hem kendi alacağı parayı hem de ödemelerini düşünmek zorundadır.
  • Cahil günde bin hatır yıkar, alim yapar: Bilgisiz ve düşüncesiz kişilerin insanları kırarak zarar verdiğini, bilgili ve bilge kişilerin ise ilişkileri düzelttiğini ifade eder. Cahillik yıkıcı, bilgelik ise yapıcıdır.
  • Çay bir olur, çeşme bin: Bir kaynağın pek çok yere yetebileceğini veya bir şeyin birçok farklı yoldan paylaştırılabileceğini ifade eder. Bir kaynaktan gelen bolluk, birçok farklı ihtiyaç için kullanılabilir (?).
  • Çocuğu olanın bir, olmayanın bin derdi var: Çocuğu olan çocuğun yaramazlıklarından, isteklerinden yakınır. Olmayan ise çocuk sahibi olamamaktan yakınır ve diğer çocukları gördükçe üzülür.
  • Denizdeki balığın bini bir paraya*: Daha ele geçmemiş olan, birçok güçlükler yenildikten sonra ele geçirilebileceği umulan nesnenin alım satımı üzerine konuşulmaz.
  • Deve bir akçeye (götür, hani akçe), deve bin akçeye (getir, hani deve)*:
    1. Görünüşte aynı olan şeyler bazı özelliklerinden dolayı birbirlerinden daha değerli olurlar.
    2. İnsan, parası yoksa almak istediği şeyi yok pahasına da satsalar alamaz. Parası varsa, değerinden kat kat fazlasını da isteseler onu satın almak ister, ama bulamaz.
  • "Deve bir pula" "Bırak gitsin." "Deve bin pula" "Çek gelsin": Bazen uygun bir fırsatla karşılaştığımızda, ondan yararlanmak için uygun durumda olmayabiliriz; aynı şekilde bir fırsat tekrar karşımıza çıkabilir ve bu defa bizim durumumuz da ondan yararlanmak için uygun olabilir.
  • Doğruya zeval yoktur, çekseler bin divana: Doğru olanın zamanla zayıflamadığı veya yok olmadığı vurgulanır. Doğru olduğuna inanılan bir durum veya gerçek, ne kadar sorgulansa da doğruluğunu korur. Binlerce mahkemeye veya tartışmaya rağmen doğruluk değişmez kalır.
  • Dünya bir, işin bin*: Bu dünyada insanın önceden düşünemediği, türlü türlü durumlar ortaya çıkar.
  • Düşman bir değil bindir: İnsanın karşılaştığı düşmanların ve zorlukların tek bir yerden gelmeyeceğini, birçok farklı kaynak ve yönden gelebileceğini ifade eder.
  • Elmanın okkası bin kuruşa ise yine soy, armudun bini bir paraya ise yine soyma (Bir elma bin akçaya, soy; bin armut bir akçaya, soyma): Elmayı soyarak yemeli, çünkü kabuğunun hazmı güçtür. Armudu soymaya gerek yoktur.
  • Ev sahibinin (evlinin) bir evi, kiracının bin evi var*: Evi olan yalnızca kendi evinde oturur, evi olmayan ise beğendiği evde oturur.
  • Evinden çıkan deli olur, başında bin hali olur: Ev değiştirmenin ve taşınmanın zorluklarını anlatır.
  • Evladın varsa bin derdin var, evladın yoksa bir derdin var: Çocuk sahibi olanlar onu yetiştirmek için bir sürü sıkıntıya katlanmak zorundadır. Çocuğu olmayanların da bir tek üzüntüsü vardır, o da çocuk özlemi.
  • Garibe bir selam bin altın değer*: Yabancı yerde tek başına kalan kimseye karşı gösterilecek küçük bir ilgi, en büyük iyilik yerine geçer.
  • Güzellik bin bir türlüdür, hepsinin başı huy güzelliğidir: Güzellik çok çeşitli olabilir, ama önemli olan insanın huy güzelliğidir.
  • İnsanın soyu bir, huyu bindir: İnsanın ailesinden gelen soya bağlı özelliklerinin sabit olduğunu, ancak zamanla farklı huylar edinebileceğini ifade eder. Soydan gelen nitelikler değişmezken, kişinin edindiği huylar zamanla çeşitlenebilir.
  • Kız bir sevgi ile doğar, bin sevgiye çıkar; oğlan bin sevgi ile doğar, bir sevgiye iner: Kız çocuğu, oğlan çocuğundan daha sevimli olur. Kız ve erkek çocuklarına yönelik sevgi ve ilginin toplumdaki farklı yaklaşımlarını ifade eder.
  • Koyunu yüze yetir, el onu bine yetirir*: Başkaları insanın kazancını abartarak anlatırlar.
  • Nasihat bin olursa biri sinmez*: Nasihat olur olmaz ve çok fazla verilmemelidir, az ve öz olmalıdır ki dikkate alınsın.
  • Ustanın çekici bin altın*: Ustanın, işinin ehli kimsenin en küçük emeği, büyük değer taşır.
  • Vaktine göre bir sıçan deliği bin altın olur: Tehlike anında işimize yarayan nesnelerin değerine paha biçilmez.
  • Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer*: Ömrü boyunca, insanın eline, kaçırılmaması gereken çok önemli bir iş yapma fırsatı ancak bir kez geçer.

Soru ve Yorumlar: 1

Anonim:
Güzel
15/10/18 20:52