Baba ile ilgili deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Baba bebek sevgisi, babasının burnunu ısıran çocuk
Babalık işte
İçinde "baba" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Baba adam: Ağırbaşlı, temiz yürekli, iyiliksever, yaşlıca, olgun adam: Baba adamdır, garibanları kollar. (A. Soysal)
  • Baba bir: Aynı babadan, ayrı annelerden dünyaya gelen kardeşler için kullanılır: Baba bir kız kardeşi olan Havvâ'da kendisi gibi vakarlı ve mücadeleci olan bir Müslüman hanımdı. (M. E. Yıldırım)
  • Baba değil tırabzan (iskele) babası!: (deyiminin anlamı) Hayırsız, ilgisiz, duygusuz, acımasız babalar için söylenir: —Paramızı babam alıyor. Baba değil, tırabzan babası herif, diye Erdal söylenince çocuk kızarak müdahale etti: — Hop hop, öyle deme. O hasta, hasta. Çalışamıyor. (B. Çakıroğlu).
  • Baba evi: Bir kimsenin ailesiyle birlikte çocukluğunu geçirdiği ev, baba ocağı: Yuvasını bırakıp baba evine dönse evini ocağını ne yapacak? İyi kötü benimsemişti yeni hayatını... (E. Sarı)
  • Baba hindi gibi kabarmak: Hiddetlenmek, böbürlenmek, gururlanmak, kabarmak: Nuri Baba, baba hindi gibi kabararak kızarıyordu. Bu halinden korkuyordum. Çünkü bu hale geldi mi ondan öte ne yaptığını bilmezdi (A. Rasim). "Başkan mı ne olmuş; sümüklünün yürüyüşü değişti, baba hindi gibi kabarması beni çileden çıkarıyor." (M. Niyazi)
  • Baba nasihati: Kendinden daha küçük ya da daha deneyimsiz birine verilen öğüt: Sana baba nasihati olsun, bakma arkana! Sonra üzülürsün! (B. Baykara)
  • Baba olmak: Erkek evlenip çocuk sahibi olmak: Anne baba olmak, artık "ben" değil "biz" olmak demektir. (S. Buharalı)
  • Baba tarafı: Ailenin baba yönünden akrabaları: Mihri Hanım'ın gerek baba, gerek ana tarafı güzellikleriyle tanınmış ailelerdendi. (M. Tuna)
  • Baba yarısı:
    1. Amca: Baba yarısıydı çünkü amca, babamdan sonra en çok güvenebileceğim adamdı (N. Koç). Teyze, anne yarısı; amca, baba yarısıdır. (Altınoluk)
    2. Çok sevilen ve sayılan, baba yerine konulan kimse: Ülen hoca baba yarısıdır. Hocanın vurduğu yerde gül biter! Seni gönderiyorum emme, etin onun, kemiğin benim! Aklın başında oku... (R. Ş. Yeşim)
  • Babadan kalma: Babadan veya diğer bir aile ferdinden kalmış olan veyahut aile yadigârı gözüyle bakılan (şey): Ev babadan kalma. Babadan kalma bir de maaş var. Ne işim olur diyordum babamla, çok işim oldu, çok hayırduam oldu (O. Orhan). Babadan kalma inci ve yakutlarla bezeli tahtını korumaya aldı ve özenle saklanmasını emretti. (M. A. Sinan)
  • Babaları tutmak (babası üstünde olmak):
    1. (Sinirlenerek bağırıp çağırma huyundakiler için) Öfkelenmek: Mukaddes'in babaları tuttu gene, ortalığı karıştırmaya başladı. Hasta bu kadın. (M. Buyrukçu)
    2. (Eskiden zenciler için) Fazla duygulanınca sara nöbetine benzer bir kriz geçirmek: Zeynep kadın, babası tutmuş bir zenci karısı gibi, kaç kere çocuğun üstüne saldırdı. (Y. K. Karaosmanoğlu)
  • Babalık fırın has işler: Babasının parası ile geçinenlere sitem olarak kullanılan bir söz.
  • Babam!:
    1. Teklifsiz bir seslenme sözü: Sen bildiğini söyle babam, alt yanını ben getiririm.
    2. Tekrarlanan iki buyurma kipi arasına getirilerek eylemin sürekliliğini anlatır: Git babam git, yol bitmez ki... Çalış babam çalış. Koş babam koş.
  • Babam sağ olsun: Yaptığı yardımlardan dolayı takdir amacıyla bir evladın babasına söylediği bir deyim: Kıskananlar olursa, de ki "babam sağ olsun!" / Kulak ver sözlerime, beni dinle ey oğul, / Boğulacaksan eğer büyük sularda boğul! (C. Odabaş)
  • Babana (babasına) rahmet: "Allah senden razı olsun" gibi, hoşnutluk anlatan bir deyim. Bir söze ya da işe olumlu bir yolda karışan kimseye söylenir: Hay babana rahmet... Doğru söze kim ge der.
  • Babana yuttur: (argo) Sen onu külahıma anlat, kimi kandırıyorsun: "Sen bu masalı babana yuttur, yalancı!" (N. Kirişçioğlu)
  • Babanın canı (ruhu) için: Babanın ruhunu şâd etmek için: Babanın canı için merhamet et, evlâdım, Pek harabım, bana bir parçacık olsun yardım (M. A. Ersoy). Sana bütün gücümle babanın ruhu için yardım edeceğim. Bu kadar üzülme Allah büyük, ondan kuvvet alarak bu işi hallederiz. (M. İlhan)
  • Babanın malı mı?: Bir şeyi haksız ve hoyratça kullananları uyarıp kınamak için söylenir: Oteli babanın malı mı sandın ha! Sende herkes gibi camdan atsana.
  • Babanın oğlu mu? (babasının oğlu mu?): Bir kimseyle ilgilenmenin gereksizliğini anlatır: Televizyon yapımcıları babanın oğlu mu ki her dediklerine körü körüne inanıyorsun. (E. Sezer)
  • Babanın şarap çanağına (aşık kemiğine): Hoşnutsuzluk belirten kötü söz: — Rahat mı orası? — Vay babanın şarap çanağına... Ulan kuyu dibi rahat olur mu? (H. R. Gürpınar). — Bununla olmaz, fazla isterim. — Başlatma şimdi babanın şarap çanağına... Buldun da bunuyorsun. (K. Öke)
  • (Biri ötekinin) Babasına rahmet okumak: Biri, kötü bir kimseden daha kötü çıkmak. Kötü olan babasını dahi aratacak davranışlarda bulunmak, kötülükte babasını geçmek: Gelen gideni aratıyor. Beterin beteri var diye durup dururken söylememişler. Başkanın babası kefen soyardı, oğlu babasına rahmet okutuyor, ölülerimizi kazıklıyor. (K. Yedekçioğlu)
  • Babasının çiftliği: Bir malı veya kuruluşu yalnızca kendi çıkarlarına araç yapanlar için kullanılan bir söz: Almış olduğu destekle, orayı babasının çiftliği gibi idare ediyordu (R. R. Denktaş). "Yarım saattir burada bekliyoruz. Nerededir bu adam? Babasının çiftliği mi burası, basıp gider!" (K. Korcan)
  • Babasının hayrına: (deyiminin anlamı) Salt iyilik olsun diye, hiçbir çıkar gözetmeksizin: Herkes babasının hayrına mı çalışıyor?
  • Babasının malı gibi kullanmak (yemek): Kullanılmasında bir kısıntı ya da sakınca bulmamak: Hazine arazisini tel örgülerle çeviriyor ve babasının mali gibi, bedavaya kullanıyor. (T. Ural)
  • Babasının oğlu (kızı): Her bakımdan babasına benzeyen evlat, hık demiş babasının burnundan düşmüş: Babasının oğlu derler ya, babam, dedemin oğlu olduğunu yaşama biçimiyle kanıtlamış. (İlgili cümle kaynağı: H. Bektaş)
  • Babasız oğlan doğurmak: Bir işte aşırı zorluk, büyük güçlük çekilmesine rağmen başarılı olmak: Bir leğen hamur yoğurdum. / Konu komşuyu doyurdum. / Babasız oğlan doğurdum... (E. Kızıldağlı)
  • Babasız oğlan doğurtmak: (argo) Bir şeyde zorluk çıkartmak: Adama babasız oğlan doğurtuyor. (A. Özerdem)
  • Ana baba bir: Hem annesi hem de babası üvey olmayan. Aynı anne ve babadan olan (kardeşler): O benim ana baba bir kardeşimdi ama kafaca ruhça yabancımdı. (İ. H. Baltacıoğlu)
  • Ana baba duası almış: Annesini babasını memnun etmiş, onların manevi desteğini kazanmış: Anne-babanın duası, bütün duaların önündeydi. Allah, anne babanın duasını mutlaka kabul ederdi. (A. Saraç)
  • Ana baba eline bakmak: Kendisinin kazancı olmadığından, anne ve babasının vereceği parayla geçinmek: Artık bir maaşı olacak; ana baba eline bakmayacak... (E. Atasü)
  • Ana baba günü: (deyiminin anlamı)
    1. Mahşer günü: Ana baba günü, sanki kıyamet kopmuş millet oraya üşüşmüştü. Patırtı, gürültü, bağırtı had safhada idi. (Ş. S. Şirazi)
    2. Kalabalık, sıkıntılı, telaşlı, tehlikeli zaman ya da durum, kargaşa: Hastanenin önü tam bir ana baba günü hâline dönüşmüştü (İ. Özkarabulut). Tam bir can pazarı. Kimin kime ateş ettiği belli olmayan bir ana baba günü... (H. Adıgüzel)
  • Ana baba yavrusu: Nazlı büyütülmüş evlat: "Bunlar, Anadolu çocukları değil, hepsi ana baba yavrusu, kırda, bayırda harp etmeğe, boğuşmaya alışmamışlardır." dedikse de kimse dinlemedi. (M. Ş. Esendal)
  • Ana bir, baba ayrı: Anneleri bir, babaları ayrı olan (kardeşler): Sultan, Cefakâr'ın kardeşiydi, bacısıydı. Ana bir baba ayrı kardeştiler. (Ü. Kaftancıoğlu)
  • Anam babam: İçtenlik bildiren bir deyim: Biz ne güne duruyoruz, anam babam, evelallah vebalimizi çekmeye hazırız kardeşim. (K. Bilbaşar)
  • Anan yahşi baban yahşi: (halk dilinde) Birine çok yalvarıldığı başkasına aktarılırken kullanılır: Anan yahşi baban yahşi; nihayet otelin sahibini bulduk. (Ç. Altan)
  • Anasının eğirdiği, babasının dokuduğu: Anasından babasından gördüğü, ailesinden görüp öğrendiği gibi davranan; aile geleneğini izleyen/sürdüren.
  • Ha babam de babam: Durmaksızın, sürekli: Ha babam de babam diyerek, iki adımı bir adıma sığdırıp kuşluk olmadan vardım kirvamların köyüne. (Ö. Polat)
  • Ha babam (ha):
    1. Karşısındakinin çabasını ve gayretini artırmak için kullanılan bir söz: Nereden bulduklarını bilmediğim halatları direklere kanca atmak suretiyle, sanki balıkçılar gibi "ha babam ha" demek suretiyle direkleri yıktılar. (E. Gürsoy-Naskali)
    2. Sürekli olarak, durmadan: Karanlığına dek dinlenmemecesine çalışırlar. Ha babam ha... De babam de... (İ. Kuyumcu)
  • Her gördüğü sakallıyı babası sanmak: (şaka yollu) Görünüşe aldanmak: Her gördüğün sakallıyı baban mı sanırsın? İnsan bu! İyisi de bulunur, fenası da... (N. Hikmet). Yok yok, suç sende değil bende... Her gördüğün sakallıyı baban, her gördüğün bıyıklıyı oğlun sanırsan böyle olur işte... Sen misin her karşına çıkıp, boynunu kıranın karnını doyuran... Böyle olur işte!.. (R. Ilgaz)
  • Öp babanın elini: (teklifsiz konuşmada) Beklenmedik, elverişsiz bir durum karşısında "Hadi bakalım, şimdi ne yapacağız?" anlamında söylenen bir deyim: Şimdi oraya kadar taban tep, bir de bak ki evde yoklar, öp babanın elini!.. (M. Yesari). — Siz seyahat edemezsiniz. Benimle beraber karaya çıkacaksınız ve tutuklusunuz, dedi. — Öp babanın elini! (H. İ. Dinamo)


Ayrıca bakınız: Baba ile ilgili atasözleri
( 0 soru/yorum )