(mecazi) Birini ya da bir şeyi bir yerden ayrılmaz duruma getirmek, sabitlemek. Bakışlarının ağırlığı o kadar fazlaydı ki beni oturduğum yere mıhladı.
Kuyumculukta, değerli taşları yüzük, küpe vb.nin taşevine yerleştirmek.
Birini silahla vurmak.
Mıhlanmak:
Mıhlamak işine konu olmak.
(mecazi) Olduğu yerde kalıp bir yere kımıldamamak. İlim ve irfan nesli, süfliyat bataklığında asla mıhlanıp kalmaz; aksine mıhlanıp kalanları ve bataklıkta boğulmak üzere olanları kurtarmaya çalışır. (İlgili cümle kaynağı: V. Yıldız)