Bağlı olan, bağlanmış. Vazifesine mukayyet olsun. Bizi düşünmesin. (Z. Lüle)
Bir şart veya kayıtla bağlı (veya sınırlı) olan. Türk milletinin hürriyetini , istiklâlini , bütünlüğünü müdafaa hususundaki kararı hiçbir şartla mukayyet değildir. (Ayın tarihi)
Yazılmış, yazılı, kayıtlı. Her şahıs sicilli nüfusta mukayyet bir aile ismi takınacaktır. (İlgili cümle kaynağı: T. Z. Tunaya)
Mukayyet olmak:
Kayıtlanmak, bağlanmak.
Dikkat, alaka ve üstüne düşerek gözetmek ve korumak. Çocuğa mukayyet ol, ben hemen geliyorum.