Vahiy |
Kur'an'a göre peygamberler vahiyle onurlandırılmışlardır. Bunu Kur'an'ın "Şüphesiz biz, Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik" (4. Nisa, 163) ifadesinden anlıyoruz.
Vahyin oluş keyfiyeti konusunda ise Kur'an da şöyle buyruluyor: "Allah bir insanla ancak vahiy sureti ile veya perde arkasından yahut vahyedilmesini dilediği şeyi kendi izni ile vahyeden bir elçi göndermek sureti ile konuşur. Doğrusu O, yücedir, hakimdir." (42. Şura, 51)
Demek ki Allah ile insan arasında doğrudan doğruya görüşme imkanı yoktur. Bu durumda bir vasıtaya ihtiyaç vardır. Bu vasıta da yerine göre vahiy, perde ve melek olmaktadır.
Ayetten de anlaşıldığına göre vahiy insanlara üç yoldan birisi ile gelmektedir:
- Yüce Allah dilediği şeyleri insanlardan seçtiği elçisinin kalbinde bilinir hale getirir. Genel manada "ilham" denen bu gizli vahiy, kelimeler halinde söylenmeden gelen vahiydir.
- Ayete göre diğer bir vahiy türü de bir "perde arkasından" duyulan sözlerdir. Bu vahyi alan kişi Yüce Allah'ı görmeden O'nun vahyini almaktadır: "Ve Allah Musa ile konuşmuştu" (4. Nisa, 164)
- Ayette bildirilen vahyin üçüncüsü de vahiy meleği Cebrail (a.s.)'in peygamberlere kelimeler halinde getirdiği vahiydir. Bu tür vahiy, okunarak kelimeler halinde indirilen vahiy manasında "vahy-i metlüv" olarak tabir edilir. Gerek daha önceki kitaplar gerekse Kur'an-ı Kerim bu şekilde indirilmiştir. İlahi kitaplar bu şekildeki ilahi vahiyle oluşmuşlardır. Bundan dolayı vahiy deyince genel olarak bu manada vahiy anlaşılır.
Soru/Yorum Formu
»