![]() |
Tepe |
- Bir şeyin en üstteki bölümü, doruk: Dağın tepesi, ağacın tepesi vb.
- Bir yerin bir nesnenin vb.nin üstü, hizası: Güneş tamda tepelerindeydi...
- (mecazi) Birinin yanı başı, baş ucu: Sorularından sıkıldığı için "tepemden çekil" diye azarladı. (kelime ile ilgili cümle)
- (coğrafya) Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, genellikle tek başına, yamaçları yatık yer, küçük dağ: Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! (Y. K. Beyatlı)
- (anatomi) Başın üst, kafatasının iki kulak arkasında kalan bölümü: Kambur külahını çıkardı, uzun bir süre tepesini kaşıdıktan sonra kızın yanına çöktü. (Y. K. Karaosmanoğlu)
- (matematik)
- Çokgende ya da çok yüzlüde köşegenlerden her biri.
- İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası.
- Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin ya da yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri.
Tepe ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "tepe" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Tepe sersemi olmak: Sersemleşmek, çok sersem ve şaşkın duruma gelmek: Tepe sersemi olmuştu. Bir rüyanın içerisinde başka bir rüyaya uyanıp başka bir rüyaya dalmak gibi bir şeydi yaptıkları. (B. Bayar)
- Tepeden bakmak: Küçümsemek: Kendisini diğer insanlardan üstün görüyor, herkese tepeden bakıyordu. (M. Gül)
- Tepeden inme:
- Beklenmedik, şaşırtıcı: Bu tepeden inme sual üzerine şaşırıp, ettiğini saklamakla söylemek arasında kekeledi ve: "Padişahım, on iki bin kuruş arz ettiler" deyip geri kalanı gizledi. (E. Subaşı)
- Yüksek bir makamdan çıkan (buyruk): Oysa, zorlamalarla, yasaklamalarla, baskılarla tepeden inme yöntemlerle insanları ve toplumu değiştirmek mümkün değildir. (N. Kurtulmuş)
- Tepeden tırnağa donatmak: Birinin gerekli olan her şeyini sağlamak: İşlemeli ipek takımlarla tepeden tırnağa donatıp, baştan ayağa bezeyerekten... (K. Tahir)
- Tepeden tırnağa (kadar): Her yanı, her tarafı: O gerçek sevgidir, duyguları tepeden tırnağa kadar harekete geçiren sevgi... (M. S. R. Buti)
- Tepeden tırnağa süzmek: Herhangi bir sebeple birine dikkatlice bakmak: Nihat gayriihtiyari bir bakışla tepeden tırnağa kadar onu süzdü. Genç kız bu süzücü ve gururlu bakış altında, katiyen tavrını bozmadan sandalyeyi gösterdi ve sedasının en sihirli ve çekici ahengiyle, "Şöyle buyurunuz..." dedi. (G. Sabri)
- Tepesi aşağı gitmek: İşleri bozulup büyük zarara uğramak: ... kabul ederse her şeyin tepesi aşağı gideceğini, hatırla gelenlerin bir işe yaramayacağını, verimin düşeceğini pek âlâ takdir ediyor. (A. E. Yalman)
- Tepesi açılmak: Başın üst kısmındaki saçları dökülmek: Kapıdan içeri gür bıyıklı, tepesi açılmış, orta yaşlı bir adam girdi.
- Tepesi atmak: Birdenbire öfkeye kapılmak: Bir Kızılbaş parçası seni dinlemedi, yazık olsun senin paşalığına!" demişler. Hızır Paşa'nın tepesi atmış. Öfkeli bir sesle adamlarına bağırmış: Günah benden gitti, atın şunu içeriye! Yarın sabah asarsınız! (M. Ö. Ersan)
- Tepesi üstü: Başı yere gelmek üzere (düşmek): Derken birdenbire tepesi üstü yere yıkıldı. Bir müddet kendinden geçti. (M. Sertoğlu)
- (birinin) Tepesinde bitmek:
- İstenmediği hâlde birinin yanına gelip ayrılmak istememek, türlü isteklerle canını sıkmak, rahatsız etmek, tebelleş olmak: Ya yanına sokulur, ya tepesinde biter, bir yerini düzeltir, bir iki lâf eder, şaka yapardı. (S. Kaymaz)
- Ansızın yanına gelmek: Tepesinde biten ustasını bile fark edemedi. Ta ki ensesine yediği ayarı fazla kaçmış tokadın acısıyla ayılana kadar. (karabatak)
- Tepesinde boza pişirmek: Üzerek, eziyet ederek, göz açtırmadan çalıştırmak ya da bir işten sonuç almak üzere birini çok tedirgin etmek: Polisimizle, zabıta memurumuzla, belediye başkanımızla, müfettişimizle manavın tepesinde boza pişiriyoruz. Böylelikle hırsızlığı önleyeceğiz, uğursuzluklara engel olacağız. (Y. Donat)
- Tepesinde (taşımak) götürmek: Çok saygı göstermek, çok değer vermek: Herif hayatında kadın görmemiş ki. Bir tanış da bak, seni tepesinde taşır! (O. Kemal)
- Tepesinde havan dövmek (değirmen çevirmek):
- Üst katta oturan biri gürültü yaparak alt kattakini rahatsız etmek: Üst kattaki ikizler tepesinde havan dövüyorlardı.
- Birinin yaptığını durmadan başına kakmak ya da durmadan bir şey yapmasını isteyip rahat vermemek.
- Tepesinden bakmak: Boyu çok daha uzun olmak: İki metre kadar vardı boyu... Ahmet'in tepesinden bakıyordu. (M. S. Karayel)
- Tepesinden kaynar sular dökülmek: Aniden derin bir üzüntü duymak: Seninle kanunen evlenmemize imkân yok deyince Nuran'ın tepesinden kaynar sular döküldü sanki. (O. Kemal)
- (birinin) Tepesine binmek (çıkmak): Şımarıklık ederek ya da zor kullanarak birini bir şey yapmaya zorlamak: O çocuk babasının tepesine biner, yine istediği oyuncağı aldırır (O. Sarigöz). Sessiz diye adamın tepesine bindiler. (N. Muallimoğlu)
- Tepesine çıkartmak: Çok yüz verip şımartmak: Zamanında annesi de öyle yapmış. Onu karşılıksız sevmiş ve tepesine çıkarmış. (G. Budayıcıoğlu)
- Tepesine çıkmak: (Bir kimse) Şımarıklığıyla birinden yüz bulup ona her istediğini yaptırır olmak: Böyle şımartırsan tepene çıkar işte çocuk! Biz öyle miydik annemizin bir bakışından bilirdik ne demek istediğini... (F. K. Can)
- Tepesine dikilmek:
- Birinin yanından uzaklaşmamak, onu denetim altında bulundurmak.
- Bir işi yaptırmak için yanında ayakta durmak: Terzi kadının tepesine dikilmiş: – Hadi çabuk, çabuk ol! diyip duruyordu. (K. Nadir)
- Tepesinin tası atmak: Birdenbire çok sinirlenmek: Derviş Beyin tepesinin tası attı, yakasından tuttu. "Söyle!" diye bağırdı. (Y. Kemal)
- Tepesinin tasını attırmak: Birini birdenbire sinirlendirmek: Son dakikada değişen talepleri tepesinin tasını attırdı. (A. Selcen)
- Cinleri tepesine çıkmak: Çok kızmak: Sultanın bütün cinleri tepesine çıktı: "Hâlâ ne dikiliyorsunuz alık alık, bulun getirin dedim..." (Y. Bahadıroğlu)
- Dere tepe düz gitmek: Engelleri aşarak gitmek: Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik. Tepelerde yel gibi, derelerde sel gibi, ödünç almış un gibi toza da toza gittik. (M. Yardımcı)
- Dereden tepeden (konuşmak): Gelişigüzel, rastgele konulardan, şundan bundan söz etmek: Berber ile kaymakam, tıraş esnasında başlamışlar dereden tepeden, havadan sudan konuşmaya. (M. Yenigün)
- Dumanı tepesinden çıkmak: Bir acının ateşiyle yanıp tutuşmak: Güzel karıya hemen tutuluyor, aylarca of çekiyor, dumanı tepesinden çıkıyordu. (K. Tahir)
Tepe ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "tepe" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Alçak (Açık) yerde, tepecik kendisini dağ sanır (Alçak yerin tepeciği dağ görünür)*: Çok bilgili, usta, değerli kimselerin bulunmadığı bir yerde, az bilgili, az değerli olanlar kendilerini bir şey sanırlar.
- Bir tepe yıkılır bir dere dolar*: Zengin birisi yoksullaştığı zaman onun kaybettikleriyle başkaları zenginleşir.
- Derede tarla sel için, tepede harman yel için*: Elden çıkarmak istemediğimiz, değer verdiğimiz şeyleri, tehlikeli yerlerden uzak tutmaya çalışmalıyız.
- Dereden tepeden lakırdı eder: Akılsız insanların konuşmasının anlamsız söz kalabalığından ibaret olduğunu anlatır.
- Doğru söyleyenin tepesi delik olur*: "Sözüm bir kimseye dokunur mu" diye düşünmeyerek doğruyu söyleyen kişilerin çoğunlukla düşman kazandığını ve sık sık eleştirildiklerini ifade eder. Doğruları söylemek her zaman hoş karşılanmaz ve bazen insanları rahatsız edebilir. Bu nedenle, dürüst olmak ve doğruları dile getirmek, kişi için zorlayıcı olabilir ve ona zarar verebilir.
- Er eline tükürürse, dere tepe düz olur: Çalışkan kişi bir işi yapmaya bir kere başladı mı o işi mutlaka bitirir (ameleler kürek, kazma, balta vb. tahta saplı gereçleri kullanırken sapı elden kaymasın diye tutmadan önce ellerine tükürerek el içini nemlendirirler).
- İyiyi kötüyü el bilir, dereyi tepeyi sel bilir: Kişi kendi hakkında yansız olamaz, kişi hakkında en doğru yargıyı ilişkide olduğu insanlar ve içinde yaşadığı toplum verir.
- Kavak uzaya uzaya göğe çıkmaz, tepesinden kurumağa başlar: İnsanın ya da bir şeyin sınırlarını zorlamasının ve aşırıya gitmesinin sonuçta zarar vereceğini anlatır. Her şeyin bir sınırı vardır; sınır aşılmaya çalışıldıkça, o şeyin temeli zayıflar ve sonunda bozulur.
- Kavak uzun tepesi çok, gül kısa kokusu çok: Her şeyin hem olumlu hem de olumsuz yönleri olduğunu ve her şeyin kendi güzellikleri ve zayıflıkları olduğunu ifade eder.
- Kavak, yaprağını tepeden dökerse kış çok olur*: Kışın yaman geçeceğini anlatan bir gözlem. Kavak ağacının yaprakları tepeden dökülmeye başlar, aşağıdakiler daha sonra dökülürse o yıl kış çetin olur.
- Kül tepecik olmaz, güvey oğul olmaz: Külün hiçbir zaman büyük bir tepe oluşturamayacağı gibi, damadın da hiçbir zaman öz evlat gibi olamayacağını anlatır. Damadın ne kadar iyi olursa olsun, her zaman ailede farklı bir konumda kalacağını vurgular.
Tepe ile ilgili birleşik kelimeler
- Tepe açısı: (matematik) Herhangi bir üçgenin tepesindeki açı.
- Tepe altını: Kadın başlıklarının üzerine dizilen altın para.
- Tepe kemiği: (anatomi) Kafatasının üst kısmına verilen ad.
- Tepe yüksekliği: (askeri terim) Herhangi bir silaha ait mermi yolunun en yüksek noktasıyla başlangıç noktası arasındaki yükseklik farkı.
Soru/Yorum Gönder