Bağ nedir ne demektir? Bağ ile ilgili deyimler atasözleri ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Bir üzüm bağı içindeki bağ evi
Üzüm bağı ve bağ evi
  1. Üzerinde üzüm kütükleri dikili toprak parçası: Bağa girdim bağ bulanık.
  2. Çeşitli meyve ağaçlarından oluşmuş bahçe veya arazi: Niğde'nin elma bağları.
  3. Divan edebiyatında ağaçlık, özellikle gül ağaçları dikili yer.
  4. Bir şeyi başka bir şeye ya da bir çok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, tel, şerit gibi herhangi bir nesne.
  5. Demet, bağlam, deste.
  6. İlişki, ilgi.
  7. Kemikleri birbirine bağlamaya, iç organları yerinde tutmaya yarayan lif demeti: Eklem bağı.
  8. Genellikle beşli deste yapılmış mermi, mermi destesi.
  9. Nota yazımında kullanılan ve birkaç görevi olan hafif eğri çizgi.


Bağ ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "bağ ve bağcı" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Bağ bozmak: Mevsim sonunda bağın son üzümlerini de toplayıp bağı üzümsüz hale getirmek: Köyün kenarından geçerken halkın, bağlarını bozup, kadın erkek toplanarak üzüm sıkıp kazanlara dol durduklarını ve pekmez kaynatmak üzere ateş yaktıklarını gördü. (M. A. Nurbaba)
  • Ayağına bağ olmak: Birinin bulunduğu yerden ayrılmasına veya yaptığı işi sürdürmesine engel olmak: Ayağına bağ olacak ne çoluğun var, ne çocuğun. Yek at, yek mızraksın. Hiç durma burada ve buradan bir şey umma... (Ubeydullah Efendi)
  • Ayağına bağ vurmak: Karşısına engel çıkartmak.
  • Ayağının bağını çözmek:
    1. (Karısını) Boşamak: "Beni istemiyorsa söylesin, ayağının bağını çözeyim." diye haber yolladı. (S. Erol)
    2. Sıkıntılı bir durumdan kurtulmak: Allah razı olsun.. Evlâdımın ayağının bağını çözsün başka bir şey istemem...
  • Ayak bağı olmak: Bir kimsenin işine ve davranışlarına engel olmak: Canım işlerimi karıştırıyor, ayak bağı oluyor. (S. Temimhan)
  • Ayak bağını çözmek: Boşanmak.
  • Çenesinin bağı çözülmek: Gevezelik etmek, yerli yersiz, sürekli konuşmak: Çenesi düşüğün tekidir o. Çenesinin bağı çözülmüş, attıkça atıyor. (L. Kaleli)
  • Dağdan gelip bağdakini kovmak: Sonradan geldiği halde eskilerin hakkını çiğnemek, onların yerini almaya çalışmak: Buralar ezelden bizimdir, dağdan gelip bağdakini kovmayın. (A. Akca)
  • Dizlerinin bağı çözülmek: Herhangi bir nedenle ayakta duramayacak duruma gelmek: Mezarına yaklaşınca dizlerinin bağı çözüldü, göz pınarları kaynamaya başladı, iplik iplik yaşlar yanağından süzüldü, hıçkırıklara boğuldu... (İlgili cümle kaynağı: A. E. Kavaklı)
  • Göründü Sivas'ın bağları: Umutla beklenilen bir olayın ters yönde gerçekleştiği belli oldu.
  • Maksadı üzüm yemek değil bağcıyı (bekçiyi) dövmek: Görünüşte bir amaç güdülse de, gerçekte ilgili kişiye zarar verme niyetini anlatır: Amaçları faili meçhul sorununa çözüm üretmek değil; ya siyasi malzeme edinmek ya da devleti yıpratmaktır. Maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. (S. A. Aygün)

Bağ ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "bağ ve bağcı" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Bağ babadan, zeytin dededen kalmalı*: (atasözünün anlamı) Bağ, bir kuşak geçecek kadar yaşlandıktan sonra bol ürün verir. Zeytinin bol ürün vermesi için hiç olmazsa iki kuşaklık bir zaman geçmelidir.
  • Bağ barısız, at tımarsız olmaz: Her şeyin belirli bir bakım ve ilgiye ihtiyacı olduğunu ifade eder. Bir bağın verimli olması için bakımı, bir atın sağlıklı ve güçlü olması için ise tımar edilmesi gerekir. Başarı ve verimlilik için çaba ve özen şarttır (barı: çit, tımar: hayvan temizliği).
  • Bağ bayırda, tarla çayırda*: Her şey kendisi için en uygun ortamda daha verimli olur.
  • Bağ çapa ister, tarla saban: Bir işten iyi verim alabilmek için o işe emek sarf etmek ve her işin kendine özgü araç ve yöntemlerle yapılması gerektiğini ifade eder.
  • Bağ demiş ki "Bak bana, bakayım sana": İyi bakılan toprak, sahibini o kadar iyi doyurur.
  • Bağ dua değil, çapa ister (Bağ istemez dua, ister kazma): Bir şeyi elde etmek için sadece dilemek yetmez; çalışıp çaba sarf etmek gerekir.
  • Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun)*: Bir kimse verim beklediği şeyden istediğini alabilmek için gereken harcama ve emekten kaçınmamalıdır.
  • Bağcıya koyundan, çobana üzümden söz etme: Bir kimseye kendisini ilgilendirmeyen, kendisine yararı olmayan bir konuda yol göstermek boşunadır.
  • Bağcıya pekmez satılmaz: Bir şeyin üreticisine, o şeyle ilgili (yapılan) bir mal satılmaz.
  • Bağdaki bağdan, sürekli sürüden yer: Toprakla uğraşan kişinin geçimi topraktan, hayvancılıkla uğraşan kişinin geçimi de, hayvancılıktan olur (sürekli: hayvan sürüsü olan, sürülü).
  • Bağı ağlayanın yüzü (kendi) güler*: Bağ budanırsa dalların budanan yerlerinden ağlıyormuş gibi su damlaları çıkar, ancak budandığı için de bol ve iyi üzüm verir.
  • Bağın (tarlanın) taşlısı, karının saçlısı (kaşlısı)*: Kadının saçlı olanı ile tarlanın taşlı olanı makbuldür.
  • Bağına erik, evine yörük koyma: Bağa erik koymak, bağa uygun bir ürün seçilmediğini; evde yörük bulundurmak ise, ev için uygun olmayan bir kişiyi orada tutmanın yanlış olduğunu belirtir. Her şeyin ve her kişinin uygun yer ve zamanda olması gerektiğini vurgular (?).
  • Bağsız bahçesiz rençber, tuzsuz aş yiyene benzer: Bir çiftçinin (rençberin) bağ ve bahçe gibi temel tarım araçlarına sahip olmadan, verimli çalışamayacağını, hayatının eksik ve tatminsiz olacağını ifade eder.
  • Bağını dolaşan pabuç parası kazanır: İşine özen gösteren ve emek veren kişinin, emeğinin karşılığını alacağını ifade eder.
  • Aşısız bağa, ağaçsız dağa güvenme: Aşısız bağın meyve vermemesi ya da ağaçsız dağın korunaksız olması gibi, gerekli önlemler alınmadığında veya gerekli hazırlıklar yapılmadığında, umulan fayda veya güvenliğin sağlanamayacağını anlatır (?).
  • Aşısız bağdan, otsuz dağdan ne beklenir: Yetersiz veya eksik hazırlıklardan veya koşullardan beklenenin olmayacağını ifade eder. Gereken özen ve önlemler alınmadığında veya gerekli malzemeler sağlanmadığında beklenen başarı veya verimden uzak olunacağını vurgular.
  • Avrat, at, bağ sahibini hep genç ister: Kadın, at ve bağ gibi şeylerin bakımının sürekli dikkat ve enerji gerektirdiğini, dolayısıyla bunlarla ilgilenen kişinin genç ve dinç olmasının önemli olduğunu ifade eder.
  • Ayvası yok, narı yok; gören desin Şah Budak'ın (bir) bağı var: Bir şeyin içeriği ve değeri olmadığını, ancak dışarıdan bakanların o şeyin varmış gibi göründüğünü ifade eder. İçerik açısından boş olan bir şeyin dış görünüşüne aldanmamak gerektiğini anlatır.
  • Az bağın üzümü az olur:
    1. Kişi az malzemeyle yaptığı işten o kadar az sonuç alır.
    2. Çiftçinin toprağı ne kadarsa ürünü de o kadar olur.
  • Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş* (Ata oğula bağ kıydı, oğul ataya salkım kıyamadı): Babalar çocukları için büyük özverilerde bulunurlar, ama çocuklar babaları için küçük bir özveride bulunmazlar.
  • Bahtsızın bağına yağmur, ya taş yağar ya dolu*: Talihsiz kişinin bütün işleri ters gider.
  • Bakan göze bağ (yasak) olmaz*: Herkesin gözü önündeki şeye bakılması önlenemez.
  • Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur* (İşlersen bağ islemezsen dağ olur): Herhangi bir şey iyi olsun istersen, devamlı olarak onunla ilgilenmelisin.
  • Çay kenarında bağ alan sele alıverir, kırkından sonra kız alan ele alıverir: Bir işi o iş için gerekli ortamın bulunmadığı yerde yapmaya kalkışırsan bütün çaban boşa gider. Yaşlandıktan sonra genç kız alırsan sen öldükten sonra başkasıyla evlenmek zorunda kalır.
  • Çift edersen bağlanırsın, bağ edersen eğlenirsin*: Çiftçilik insanı toprağa bağlar. Bağcılık da işin başından uzaklaşmamayı, orada kalmayı gerektirir.
  • Çitsiz bağ, olur dağ: Kişi mallarına sahip çıkmazsa, zamanla mal kaybına uğrar, elinde hiçbir şeyi kalmaz.
  • Çoban aldı bağa gitti, kurt aldı dağa gitti*: Malından, kazancından başkaları yararlandı, kendisine bir şey kalmadı: Tabii o karambolde, "Çoban aldı bağa gitti, kurt aldı dağa gitti" hesabı kokozlandım, bir milyon dolarımın kökü kurudu ve âdembabaya döndüm. Borsa denilen melanetin dişime göre olmadığını kavramıştım. (Ş. Onay)
  • Çok bağ sahibini batırır: Kişi ilgilenemeyeceği kadar çok bağa, tarlaya sahip olursa hepsine birden gerekli bakımı gösteremeyebilir.
  • Dağ kuşu dağda, bağ kuşu bağda yakışır: Herkesin ve her şeyin layık olduğu, uygun olduğu yerde bulunması gerektiğini ifade eder.
  • Dağda bağı olanın çakaldan davası eksik olmaz: Uzak ve ıssız yerlerde tarlası ve bağı olan çiftçi diğerlerinden daha çok tedbirli olmak zorundadır.
  • Dağda bağın var, yüreğinde dağın var (Her kimin bağı var, yüreğinde dağı var)*: Erişilmesi güç bir yerde ya da bakımı zor olan malı mülkü bulunan kimse, sürekli bir korku ve kuşku içindedir.
  • Dağdan gelir bağdakini kovar: Bazı kişiler misafirliğe gittiği yerde, sanki orası kendilerininmiş gibi ev sahibini aşağılar ve hor görürler.
  • Dağı bağ eden himmet, dağı da sağ eder: Büyük başarılar elde etmenin ve zorlukları aşmanın, azim ve gayretle mümkün olduğunu ifade eder.
  • Dayı ile dağ dolan, amca ile bağ dolanma: Genellikle dayının akrabalık açısından daha yakın bulunduğunu anlatır.
  • Destursuz bağa gireni sopayla kovarlar (Destursuz bağa girenin yediği sopayı Mevla bilir)*: İzin alınarak yapılması gereken bir işi izin almadan yapmak kötü karşılanır.
  • İncir babadan, zeytin dededen (bağıda kendin yetiştir)*: İncir ağacı yaşlanarak babadan çocuklara, zeytin ağacı da dededen torunlara kalırsa daha verimli olur.
  • Kaplumbağayı bir bağdan bir bağa atmışlar, "O bağ olmasın, bu bağ olsun" demiş: Bulunduğu yerden memnun olmayan, ancak başka bir yere gittiğinde de memnuniyetsizlik gösteren kişileri ifade eder (?).
  • Kimi bağ bozar, kimi bostan bozar: Her insanın veya çiftçinin farklı yetenekleri, ilgi alanları ve tercihleri olduğunu ifade eder. Kimisi bağcılıkla uğraşıp üzüm hasat eder, kimisi ise sebze bahçesiyle ilgilenir (?).
  • Kirazı bol denen bağa küçük sepet al da git: Abartılarak söylenen sözlere hemen inanmamak gerektiğini ifade eder.
  • Mart dokuzunda çıra yak, bağ buda*: Eski takvime göre martın dokuzu (yeni takvime göre martın yirmi ikisi) olunca gece ışık yakma pahasına bağ budama işinin savsaklanmadan yapılması gerekir.
  • Ne dağda bağım var, ne çakalda (tilkide) davam*: Ne o şeye sahibim ne de o şeyin getireceği sıkıntılarla uğraşıyorum.
  • Sahipsiz bağa saygısız girer: Bir şeyin sahibi veya koruyucusu olmadığında, ona gereken özen ve saygının gösterilmeyeceğini ifade eder. Sahipsiz veya denetimsiz bir şeyin kötüye kullanılma, zarar görme olasılığı yüksektir.
  • (Sana bir salkım üzüm vereyim ama) Üzüm bağda, bağ dağda: Teklif edilen şeyin mevcut yerinden uzak veya zor bir yerde olduğunu belirterek, pratikte elde etmenin zorluğunu anlatır. Bu, verilen sözlerin veya vaatlerin gerçekleştirilmesinin çok istenmediğini vurgular (?).
  • Sana bir yumurta pişireyim; ama ev bağda, bağ da dağda: Mallarına düşkün bazı kişiler birine bir şey ikram etmek gerektiğinde hem verecekmiş görünürler, hem de vermemek için bahane uydururlar.
  • Tilki demiş ki "Benim için demem, amma üzümsüz bağın kütüğü kurusun": Fesat kimseler birisinin kötülüğünü istediği zaman kendilerini haklı göstermek için bunu başkalarının çıkarı için istediğini söylerler.
  • Üzümü ye bağını sorma*: Faydalandığın veya keyif aldığın şeyin kaynağını veya nasıl elde edildiğini sorgulamadan, sağlanan faydayı veya keyfi kabul etmenin daha iyi olduğunu ifade eder.
  • Üzümünü bol işittiğin bağa, sepetini küçük götür: İnsanların her duyduğu söze hemen inanmamaları gerektiğini, söylenenlerin yalan veya kısmen yalan olabileceğini unutmadan, her zaman temkinli ve tedbirli olmak gerektiğini anlatır.
  • Vardı bağım malım, gelirdi kardeşlerim; tükendi yağım balım, gelmiyor kardeşlerim: Zengin ve varlıklı olduğu zaman çevresinde çok dost ve arkadaş bulunan kişinin, varlığı azaldığında bu çevrenin de küçüldüğünü ifade eder. Bu atasözü, insanların çoğu zaman zenginliğe veya iyi duruma göre değerlendirildiğini ve bu durumun çevrelerini nasıl etkilediğini vurgular.
  • Yakada bağım yok ki çakaldan korkum olsun: Fazla değerli bir malı olmayan kimsenin hırsızdan korkusu olmaz.
( 0 soru/yorum )