![]() |
Ağız |
İlgili deyimler ve anlamları
İçinde "ağız" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Ağız açtırmamak: Çok konuşup başkalarının söz söylemesine, konuşmasına fırsat vermemek: Bana ağız açtırmadan, yalvarır gibi sırnaştı. (T. Buğra)
- Ağız ağıza vermek: İki kişi birbirine pek yakın durup başkaları işitmeyecek şekilde konuşmak.
- Ağız alışkanlığı: (deyiminin anlamı) Sık sık söylendiği için bir sözü ağzından bir anda kaçırma.
- Ağız aramak: Birisinin gizlemek istediği sanılan bir sorunu, sözü o sorun üzerinde dönüp dolaştırarak sezmeye çalışmak, ağız yoklamak.
- Ağız dalaşı: Bağrışma derecesini geçmeyen tartışma.
- Ağız değişikliği: Yemeğin çeşidinde değişiklik.
- Ağız değiştirmek: Önce söylendiğinden başka türlü konuşmak.
- Ağız eğmek:
- Yalvarmak, minnet etmek.
- Beğenmemek, küçümsemek, bir kimsenin sözlerini alaylı biçimde tekrarlamak.
- Ağız kahyası: Birinin adına rastgele söze karışan ya da onun söz söylemesini engelleyen kimse.
- Ağız kalabalığı: Çabuk söylenen ve birbirini tutmayan, gelişigüzel sözler.
- Ağız kavafı: Satıcılar gibi, insanı kandırmak için çok söz söyleyen.
- Ağız kavgası: Kırıcı sözlerle tartışma, söz kavgası.
- Ağız tadıyla: Tadını duya duya, seve seve, zevkini çıkararak.
- Ağız tamburası çalmak: Sözle avutmaya çalışmak.
- Ağız yapmak: Duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek yolda dil kullanmak.
- Ağız yoklamak: → Ağız aramak.
- Ağza alınmaz (alınmayacak): Söylenmesi ayıp, çirkin (söz).
- Ağza düşmek: Dedikodu konusu olmak.
- Ağza tat, boğaza feryat: Miktarı pek az olan yenecek şey.
- Ağızdan ağza: Herkes birbirine söyleyerek.
- Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan.
- Ağzı açık kalmak: Şaşakalmak.
- Ağzı bozuk: Sövüp saymayı huy edinmiş olan, sövücü.
- Ağzı çiriş çanağına dönmek: Ağzı kuruyup acılaşmak.
- Ağzı gevşek: Sır tutmaz.
- Ağzıyla kuş tutsa: Ne yapsa, ne kadar çaba ve ustalık gösterse: Ağzıyla kuş tutsa inandıramaz kimseleri. (F. Çiçekoğlu)
- Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek.
- Ağzı laf (lakırdı) yapmak: Bir konuyu etkili bir biçimde anlatacak güçte olmak.
- Ağzı pek (ağzı sıkı): Sır çıkmaz.
- Ağzı sulanmak: İmrenmek.
- Ağzı süt kokmak: Çok genç ve toy olmak.
- Ağzı teneke kaplı: (teklifsiz konuşmada) Çok sıcak ya da çok acı şeyleri kolaylıkla içebilen ya da yiyebilenler için şaka yollu söylenir.
- (Alemin, herkesin) Ağzı torba değil ki büzesin: Dedikodunun önüne geçilemeyeceğini anlatır.
- Ağzı var, dili yok: Pek sessiz, uysal, yumuşak huylu, kendi halinde bir kimseyi tanımlamak için söylenir.
- Ağzı varmamak: Söylemeye, açıklamaya gönlü el vermemek.
- (Bir şeyden) Ağzı yanmak: Zarar ve kötülük görmek, dersini almak.
- Ağzına abdestle almak: Bir şeyi saygıyla, değer vererek anmak.
- (Bir şeyin adını) Ağzına almamak: Anmamak, söz konusu etmemek, söylememek: İstanbul adını artık ağzına almaz olmuş. (R. N. Güntekin)
- (Birinin) Ağzına bakakalmak: Sözlerine hayran olmak.
- (Birinin) Ağzına bakmak:
- Birinin ne söyleyeceğini beklemek.
- Onun sözüne göre davranmak.
- Ağzına bir parmak bal çalmak: Birini tatlı sözlerle ya da şöyle böyle bir iyilikle oyalamak.
- Ağzına bir zeytin verir, altına bir tulum tutar: Yaptığı küçük iyiliklere karşılık büyük çıkar bekler.
- Ağzına geldiği gibi: Enini sonunu düşünmeden, rastgele, ölçüp biçmeden.
- Ağzına geleni söylemek:
- Nezaket dışına çıkarak ağır söylemek, azarlamak.
- Çok ve düşüncesizce söylemek: Dışarıda baba oğul ağızlarına geleni söylüyorlardı. (İlgili cümle kaynağı: S. Faik)
- Ağzına gem vurmak: Susturmak, söyletmemek.
- Ağzına kira istemek: Konuşmaya nazlanmak.
- Ağzına layık: Bir yiyeceğin tadı anlatılırken "sen de yersen, beğenirsin" anlamıyla söylenir.
- (Birinin) Ağzına sakız olmak: Devamlı olarak dedikodusuna konu olmak.
- (Bir şeyi) Ağzına hiç sürmemek: O şeyden hiç yememek.
- Ağzına taş almış: Söze karışmayıp susanlar için kullanılır.
- Ağzında bakla ıslanmamak: Hiç sır saklamamak.
- (Bir şeyi) Ağzında gevelemek: Açıkça söylememek, kem küm etmek.
- Ağzından baklayı çıkarmak: Sabrı tükenip gizli kalmasına özen gösterdiği, başkalarından sakladığı şeyleri söylemeye başlamak.
- Ağzından bal akmak: Çok tatlı konuşmak.
- Ağzından çıkanı kulağı duymamak: Tartmadan, ölçüsüz, ağır sözler söylemek.
- (Söz, lakırdı) Ağzından dirhemle çıkmak: Çok az ve sakınarak, ürkerek, kılı kırk yararak, zoraki konuşmak.
- Ağzından dökülmek: Gizlemek istediği bir şeyi konuşmalarıyla istemeden açığa vurmak.
- Ağzından düşürmemek: Bir şeyin her zaman sözünü etmek.
- Ağzından girip burnundan çıkmak: Diller dökerek, kırk dereden su getirerek birini kandırmak.
- Ağzından kaçırmak: İstemediği halde boş bulunup söyleyivermek.
- Ağzından laf almak: Karşısındakini şuradan buradan söyleterek arada kendi istediğini anlamak.
- Ağzından lokmasını al (Başına vur ağzından lokmasını al): Uysal, sessiz ve olaylar karşısında tepki göstermeyen kimseler için söylenir.
- Ağzından yel alsın!: Ağzını hayra aç, güzel şeyler söyle!
- Ağzını açıp gözünü yummak: Öfkelenip, bütün kaygıları bir yana bırakarak ağır sözler söylemek, azarlamak.
- Ağzını bıçak açmamak: Küskünlükten ya da üzüntüden söz söyleyecek durumda olmamak: Mehmet Ali gittiği günden beri Zeynep kadının ağzını bıçak açmıyor. (Y. K. Karaosmanoğlu)
- Ağzını bozmak: Kötü, kaba sözler söylemek, sövmek.
- Ağzını çarşamba pazarına çevirmek: Dövmek.
- Ağzını hayra aç!: Kötü olasılıklardan söz edenlere söylenir.
- Ağzını kiraya vermek: Kendini de ilgilendiren bir konuda düşüncesini söylememek.
- Ağzını toplamak: Söylemekte olduğu kötü söz ya da küfürleri kesmek.
- Ağzını yoklamak: Birinin bir şey hakkında neler bilip bilmediğini kendine sezdirmeden söyletmeye çalışmak.
- Ağzının kaytanını çekmek: (argo) Şom ağızlı olmak.
- (Birinin) Ağzının kokusunu çekmek: Bir kimsenin çekilmez hallerine katlanmak.
- (Bir şeyden) Ağzının payını almak: O şeyin acı deneyimini yaşamış olmak, dersini almak.
- (Birine) Ağzının payını vermek: Verilen karşılıkla, bir kimseyi pişman etmek.
- Ağzının perhizi yok: Ağzına geleni söyler.
- Ağzının suyu akmak: Çok imrenmek, çok istemek.
- Ağzının tadı bozulmak: Bir kimsenin kurulu düzeni bozulmak, rahatı kaçmak.
- Ağzının tadını bilmek: Zevk sahibi olmak, (genellikle yiyecek, içeceklerin) iyisini bilmek, seçmek.
- Ağzının tadını kaçırmak: Bir kimsenin kurulu düzenini bozmak; neşesini, keyfini, rahatını kaçırmak.
İlgili atasözleri ve anlamları
İçinde "ağız" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Ağız yerse, yüz utanır: Gereksinimi olmadığı halde, hakkı olmayanı kabul etmek, zor durumda kalmaya neden olur.
- Ağzı büyük olana kepçe kaşık: Herkese yeteneğine, büyüklüğüne göre iş, sorumluluk.
- Ağzı eğri, gözü şaşı ensesinden bellidir: (atasözünün anlamı) Gereği gibi yürümeyen, gerektiği gibi olmayan şeyler hemen belli olur.
- Ağzında bal olan arının, kuyruğunda iğnesi vardır: Her güler yüze ve tatlı söze kanmamak gerekir.
- Bir ağızdan çıkan bin ağıza (dile) yayılır: İnsan, yayılmasını istemediği şeyi söylememeli, söylerse dilden dile dolaşmaya başlar.
Soru ve Yorumlar: 6
Soru/Yorum Gönder