Ağız ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Yayınlanma: 23.10.10 Düzenlenme: Soru/Yorum: 6
Bir bayan ağzı
Ağız

İlgili deyimler ve anlamları


İçinde "ağız" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:

  • Ağız açtırmamak: Çok konuşup başkalarının söz söylemesine, konuşmasına fırsat vermemek: Bana ağız açtırmadan, yalvarır gibi sırnaştı. (T. Buğra)
  • Ağız ağıza vermek: İki kişi birbirine pek yakın durup başkaları işitmeyecek şekilde konuşmak.
  • Ağız alışkanlığı: (deyiminin anlamı) Sık sık söylendiği için bir sözü ağzından bir anda kaçırma.
  • Ağız aramak: Birisinin gizlemek istediği sanılan bir sorunu, sözü o sorun üzerinde dönüp dolaştırarak sezmeye çalışmak, ağız yoklamak.
  • Ağız dalaşı: Bağrışma derecesini geçmeyen tartışma.
  • Ağız değişikliği: Yemeğin çeşidinde değişiklik.
  • Ağız değiştirmek: Önce söylendiğinden başka türlü konuşmak.
  • Ağız eğmek:
    1. Yalvarmak, minnet etmek.
    2. Beğenmemek, küçümsemek, bir kimsenin sözlerini alaylı biçimde tekrarlamak.
  • Ağız kahyası: Birinin adına rastgele söze karışan ya da onun söz söylemesini engelleyen kimse.
  • Ağız kalabalığı: Çabuk söylenen ve birbirini tutmayan, gelişigüzel sözler.
  • Ağız kavafı: Satıcılar gibi, insanı kandırmak için çok söz söyleyen.
  • Ağız kavgası: Kırıcı sözlerle tartışma, söz kavgası.
  • Ağız tadıyla: Tadını duya duya, seve seve, zevkini çıkararak.
  • Ağız tamburası çalmak: Sözle avutmaya çalışmak.
  • Ağız yapmak: Duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek yolda dil kullanmak.
  • Ağız yoklamak: → Ağız aramak.
  • Ağza alınmaz (alınmayacak): Söylenmesi ayıp, çirkin (söz).
  • Ağza düşmek: Dedikodu konusu olmak.
  • Ağza tat, boğaza feryat: Miktarı pek az olan yenecek şey.
  • Ağızdan ağza: Herkes birbirine söyleyerek.
  • Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan.
  • Ağzı açık kalmak: Şaşakalmak.
  • Ağzı bozuk: Sövüp saymayı huy edinmiş olan, sövücü.
  • Ağzı çiriş çanağına dönmek: Ağzı kuruyup acılaşmak.
  • Ağzı gevşek: Sır tutmaz.
  • Ağzıyla kuş tutsa: Ne yapsa, ne kadar çaba ve ustalık gösterse: Ağzıyla kuş tutsa inandıramaz kimseleri. (F. Çiçekoğlu)
  • Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek.
  • Ağzı laf (lakırdı) yapmak: Bir konuyu etkili bir biçimde anlatacak güçte olmak.
  • Ağzı pek (ağzı sıkı): Sır çıkmaz.
  • Ağzı sulanmak: İmrenmek.
  • Ağzı süt kokmak: Çok genç ve toy olmak.
  • Ağzı teneke kaplı: (teklifsiz konuşmada) Çok sıcak ya da çok acı şeyleri kolaylıkla içebilen ya da yiyebilenler için şaka yollu söylenir.
  • (Alemin, herkesin) Ağzı torba değil ki büzesin: Dedikodunun önüne geçilemeyeceğini anlatır.
  • Ağzı var, dili yok: Pek sessiz, uysal, yumuşak huylu, kendi halinde bir kimseyi tanımlamak için söylenir.
  • Ağzı varmamak: Söylemeye, açıklamaya gönlü el vermemek.
  • (Bir şeyden) Ağzı yanmak: Zarar ve kötülük görmek, dersini almak.
  • Ağzına abdestle almak: Bir şeyi saygıyla, değer vererek anmak.
  • (Bir şeyin adını) Ağzına almamak: Anmamak, söz konusu etmemek, söylememek: İstanbul adını artık ağzına almaz olmuş. (R. N. Güntekin)
  • (Birinin) Ağzına bakakalmak: Sözlerine hayran olmak.
  • (Birinin) Ağzına bakmak:
    1. Birinin ne söyleyeceğini beklemek.
    2. Onun sözüne göre davranmak.
  • Ağzına bir parmak bal çalmak: Birini tatlı sözlerle ya da şöyle böyle bir iyilikle oyalamak.
  • Ağzına bir zeytin verir, altına bir tulum tutar: Yaptığı küçük iyiliklere karşılık büyük çıkar bekler.
  • Ağzına geldiği gibi: Enini sonunu düşünmeden, rastgele, ölçüp biçmeden.
  • Ağzına geleni söylemek:
    1. Nezaket dışına çıkarak ağır söylemek, azarlamak.
    2. Çok ve düşüncesizce söylemek: Dışarıda baba oğul ağızlarına geleni söylüyorlardı. (İlgili cümle kaynağı: S. Faik)
  • Ağzına gem vurmak: Susturmak, söyletmemek.
  • Ağzına kira istemek: Konuşmaya nazlanmak.
  • Ağzına layık: Bir yiyeceğin tadı anlatılırken "sen de yersen, beğenirsin" anlamıyla söylenir.
  • (Birinin) Ağzına sakız olmak: Devamlı olarak dedikodusuna konu olmak.
  • (Bir şeyi) Ağzına hiç sürmemek: O şeyden hiç yememek.
  • Ağzına taş almış: Söze karışmayıp susanlar için kullanılır.
  • Ağzında bakla ıslanmamak: Hiç sır saklamamak.
  • (Bir şeyi) Ağzında gevelemek: Açıkça söylememek, kem küm etmek.
  • Ağzından baklayı çıkarmak: Sabrı tükenip gizli kalmasına özen gösterdiği, başkalarından sakladığı şeyleri söylemeye başlamak.
  • Ağzından bal akmak: Çok tatlı konuşmak.
  • Ağzından çıkanı kulağı duymamak: Tartmadan, ölçüsüz, ağır sözler söylemek.
  • (Söz, lakırdı) Ağzından dirhemle çıkmak: Çok az ve sakınarak, ürkerek, kılı kırk yararak, zoraki konuşmak.
  • Ağzından dökülmek: Gizlemek istediği bir şeyi konuşmalarıyla istemeden açığa vurmak.
  • Ağzından düşürmemek: Bir şeyin her zaman sözünü etmek.
  • Ağzından girip burnundan çıkmak: Diller dökerek, kırk dereden su getirerek birini kandırmak.
  • Ağzından kaçırmak: İstemediği halde boş bulunup söyleyivermek.
  • Ağzından laf almak: Karşısındakini şuradan buradan söyleterek arada kendi istediğini anlamak.
  • Ağzından lokmasını al (Başına vur ağzından lokmasını al): Uysal, sessiz ve olaylar karşısında tepki göstermeyen kimseler için söylenir.
  • Ağzından yel alsın!: Ağzını hayra aç, güzel şeyler söyle!
  • Ağzını açıp gözünü yummak: Öfkelenip, bütün kaygıları bir yana bırakarak ağır sözler söylemek, azarlamak.
  • Ağzını bıçak açmamak: Küskünlükten ya da üzüntüden söz söyleyecek durumda olmamak: Mehmet Ali gittiği günden beri Zeynep kadının ağzını bıçak açmıyor. (Y. K. Karaosmanoğlu)
  • Ağzını bozmak: Kötü, kaba sözler söylemek, sövmek.
  • Ağzını çarşamba pazarına çevirmek: Dövmek.
  • Ağzını hayra aç!: Kötü olasılıklardan söz edenlere söylenir.
  • Ağzını kiraya vermek: Kendini de ilgilendiren bir konuda düşüncesini söylememek.
  • Ağzını toplamak: Söylemekte olduğu kötü söz ya da küfürleri kesmek.
  • Ağzını yoklamak: Birinin bir şey hakkında neler bilip bilmediğini kendine sezdirmeden söyletmeye çalışmak.
  • Ağzının kaytanını çekmek: (argo) Şom ağızlı olmak.
  • (Birinin) Ağzının kokusunu çekmek: Bir kimsenin çekilmez hallerine katlanmak.
  • (Bir şeyden) Ağzının payını almak: O şeyin acı deneyimini yaşamış olmak, dersini almak.
  • (Birine) Ağzının payını vermek: Verilen karşılıkla, bir kimseyi pişman etmek.
  • Ağzının perhizi yok: Ağzına geleni söyler.
  • Ağzının suyu akmak: Çok imrenmek, çok istemek.
  • Ağzının tadı bozulmak: Bir kimsenin kurulu düzeni bozulmak, rahatı kaçmak.
  • Ağzının tadını bilmek: Zevk sahibi olmak, (genellikle yiyecek, içeceklerin) iyisini bilmek, seçmek.
  • Ağzının tadını kaçırmak: Bir kimsenin kurulu düzenini bozmak; neşesini, keyfini, rahatını kaçırmak.


İlgili atasözleri ve anlamları


İçinde "ağız" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • Ağız yerse, yüz utanır: Gereksinimi olmadığı halde, hakkı olmayanı kabul etmek, zor durumda kalmaya neden olur.
  • Ağzı büyük olana kepçe kaşık: Herkese yeteneğine, büyüklüğüne göre iş, sorumluluk.
  • Ağzı eğri, gözü şaşı ensesinden bellidir: (atasözünün anlamı) Gereği gibi yürümeyen, gerektiği gibi olmayan şeyler hemen belli olur.
  • Ağzında bal olan arının, kuyruğunda iğnesi vardır: Her güler yüze ve tatlı söze kanmamak gerekir.
  • Bir ağızdan çıkan bin ağıza (dile) yayılır: İnsan, yayılmasını istemediği şeyi söylememeli, söylerse dilden dile dolaşmaya başlar.
( 6 soru/yorum )

Soru ve Yorumlar: 6


Anonim:
Tşk
17/12/19 18:44
Anonim:
nnnnnnnnnnnnnnnnn
3/2/20 17:29
Anonim:
çok tşk ederim çok yardımcı oldu
3/2/20 17:30
Anonim:
Çok güzel
25/10/21 22:32
Anonim:
Tşk çok yardımçıl oldun

27/11/21 16:13
Anonim:
çokk sağoll çok iyi
15/10/22 18:04