İlgili deyimler ve anlamları
![]() |
İş |
İçinde "iş" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- İş açmak: Gereksiz yere uğraştırıcı bir işe neden olmak.
- İş ayağa düşmek: İş yetkisiz ve sorumsuz olanların eline düşmek.
- İş başa düşmek: (deyiminin anlamı) Kendi işini kendi görme zorunda kalmak.
- İş bilmek: Becerikli olmak.
- İş bitirmek:
- Bir işi iyi bir sonuca ulaştırmak.
- (Bir şey) İş görmeye elverişli olmak.
- İş (birinde) bitmek: İş onda sonuçlanmak.
- İş çatallanmak: Bir işte güçlükle karşılaşmak, çözüm güçleşmek.
- İş çevirmek: Gizli amaçlarla dolambaçlı iş yapmak.
- İş çığırından (şirazeden) çıkmak: (Bir konu) Önüne geçilemez, karmakarışık duruma gelmek.
- İş çıkarmak:
- Çok iş yapmak.
- İş açmak.
- İş çıkmak: Yapılmak üzere, bir sorun ortaya atılmak, beklenmedik bir güçlük çıkmak.
- İş çıkmaza girmek: Bir iş içinden çıkılması güç bir durum almak.
- İş dallanıp budaklanmak: İş çığırından çıkıp herkes tarafından duyulmak.
- İş dayıya düştü: → Gayret dayıya düştü.
- İş değil:
- Çok kolay.
- Olur mu ya! Böyle olmayacaktı, olmamalıydı.
- İş değişir: Durum değişir: Bak, o zaman iş değişir!
- İş düşmek: Görev gerekmek, yapılması gereken bir işle ilgili görev belirmek.
- İş görmek:
- İş yapmak.
- Elverişli olmak: Anahtar yoksa pense de iş görür.
- İş güç: Yapacak belli bir şey, meşguliyet, görev.
- İş icat etmek: İş çıkarmak.
- İş inada binmek:
- Direnmek.
- Bir işin üstesinden gelebileceğini göstermeye çalışmak.
- İş işten geçmek: Vaktinde davranılmadığı için fırsat kaçırılmış olmak, bir daha o işi yapma olanağı kalmamak.
- İş karıştırmak:
- Fitne fesat karıştırmak.
- Düzgün yürüyen işi güçleştirecek durum meydana getirmek.
- İş olacağına varmak: Bir konu hakkında aldırmamak, boş vermek anlamında kullanılır.
- İş olsun diye: Sözde iş yapıyor, gereksiz, anlamsız işler.
- İş sarpa sarmak: İş içinden çıkılması güç ve tehlikeli bir duruma girmek.
- İş var: "Ondan yararlanılır", "iyi işler çıkar": Bu çocukta iş var.
- İşi başından aşmak (aşkın olmak): Pek çok işi olmak.
- İşi bitmek: Hali, gücü kalmamak, iş yapamaz duruma gelmek.
- (Birine, bir yere) İşi düşmek:
- Birinin yardımına ihtiyaç duymak.
- Bir yerde yapılacak işi olmak.
- İşi gücü yok: Uğraşacak bir işi yok, boşta gezer.
- İşi iş olmak: İşi yolunda gitmek, yolunda olmak: Oh, işiniz iş!
- İşi oluruna bırakmak: Bir konuyu önemsemeyip olayların akışına bırakmak.
- İşi sağlama (sağlam kazığa) bağlamak: Bir konu hakkında gerekli önlemleri almak.
- İşi savsaklamak: İşi yavaşlatmak, işe gereken önemi vermeyip geçiştirmek.
- İşi tıkırında (olmak): İşi hiç aksaksız yürümek, işi yolunda olmak, işi yolunda gitmek.
- (Bir nal buldu) İşi üç nalla bir ata kaldı: Önemsiz bir olanak yakaladı da şimdi sıra tamamlamaya kaldı.
- İşi var: (mecazi) Çekeceği var.
- İşi yokuşa sürmek: Bir konuda güçlük çıkarmak.
- İşi (işler) Yolunda olmak (gitmek): İşi (işleri) memnunluk verecek yolda yürümek.
- İşi yüzüne gözüne bulaştırmak: Bir işi karmakarışık duruma sokmak.
- İşin başı: Bir işin en önemli noktası, işin çıkış noktası.
- İşin içinde iş var: (Bir işin) İç yüzü başka, herkesin bilmediği bir şey var.
- İşin içinden çıkmak (sıyrılmak):
- Karışık bir işten bir zarara uğramadan kendini kurtarmak.
- Karışık ve çetin bir sorunu çözmek.
- İşin içinden çıkamamak: Başaramamak, sorunu çözememek.
- İşin iç yüzü: Konunun gerçek yönü.
- İşin mi yok?: Boş ver, aldırma, böyle şeylerle uğraşma!
- İşin rengi değişmek: İş, konu, başka bir niteliğe bürünmek.
- İşin ucu birine dokunmak: → Ucu (birine) dokunmak.
- İşin ucunda: Bu işin sonunda.
- İşin üstesinden gelmek: İşi başarmak, becermek.
- İşine gelmek: Çıkarına uygun düşmek.
- İşine gelmemek: Amacına uygun olmamak.
- İşine gücüne bakmak: Başkasının işine karışmayıp kendi işiyle uğraşmak.
- İşini bilmek:
- Nereden yararlanacağını bilmek.
- İşinin ehli olmak.
- (Birinin) İşini bitirmek:
- Birini artık iş yapamayacak güçsüzlüğe uğratmak.
- Öldürmek.
- İşini uydurmak: Kurnaz davranarak konuyu çözmek.
- İşinin eri: Becerikli, elinden iyi iş gelen.
- İşler becermek: Uygunsuz ve gizli işler yapmak.
- İşten bile değil: Pek kolay ve basit.
- İşten el çektirmek: Görevden uzaklaştırmak.
İlgili atasözleri ve anlamları
İçinde "iş" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- İş amana binince kavga uzamaz: (atasözünün anlamı) Çekişenlerden bir taraf aman dilerse kavga biter.
- İş anlatılıncaya kadar baş elden gider: Dava anlatılıncaya kadar olacak olanlar olur.
- İş bilenin, kılıç kuşananın: Her şey, onu gereğince kullanmasını, ondan yararlanmasını bilene yakışır.
- İş insanın aynasıdır: Bir insanın nasıl bir kimse olduğunu, yaptığı iş gösterir.
- İşin yoksa şahit ol, paran çoksa (borcun yoksa) kefil ol: Dertsiz başını derde sokmak istiyorsan ya şahit ol ya kefil.
- İşine hor bakan (sanatını hor gören) boynuna torba takar: İşini küçümseyen kişi işinden olur, dilencilik etmek zorunda kalır.
- İşini kış tut da yaz çıkarsa bahtına: İnsan, işleri hep ters gidecek gibi önlem almalı; işler yolunda giderse elbet daha çok sevinir.
- İşten artmaz, dişten artar: Kazanç çok olsa da tutumlu davranılmayınca para biriktirilemez.
Soru/Yorum Gönder