![]() |
Pazar yeri |
- Belli bir günde her türlü mal satıcılarıyla alıcıların toplanıp alışveriş ettikleri yer: Evde bir şeyler kalmamıştı. Yarın salı pazarı var. Birlikte çıkarız senle alışverişe (Firuzan). Pazarın kuralıdır; ilk tur, tezgahları görmek için atılır. Dönüşte toplayarak gelinir. (Y. N. Yılmaz)
- Belli bir şeyin satıldığı yer, piyasa: Sebze pazarı. Hayvan pazarı.
- Haftanın cumartesi ile pazartesi arasındaki son günü: "Yarın pazar. Pazar pazarına mı gidiyorsunuz?" "Evet, sen de bizimle gelir misin?" (N. İbrahimi)
- Alışveriş: Allah çarşınıza pazar versin (A. Işık). "Allah çarşına göre pazar versin yeğenim!" (S. Dinler)
- Pazarlık: Pazarsız giren haksız çıkar. (atasözü)
- Rize ve Tokat illerine bağlı olan ilçelerden her biri.
Pazar ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "pazar" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( * yaygın bilinen )
- Pazar bozmak:
- Satışa son verip tezgahta ya da sergide bulunan satışa çıkarılmış malları toplamak: Pazar bozulmuş... Eşek ve katır kafileleri çoktan dağın yolunu tutmuş... Meydan bomboş... (R. N. Güntekin)
- Pazarlığı bozmak, feshetmek.
- (mecazi) Birinin gerçekleşmesi muhtemel işini bozmak: Haramzade pazar bozar, helalzade pazar yapar (atasözü)
- Pazar etmek: (eski)
- Alışveriş etmek: Dedim dilber gel bir pazar edelim / Dedi ben alışı verişi bilmem. / Dedim muhabbetten kuralım pazar / Dedi ben tenhada güreşi bilmem. (Aşık Ruhsati)
- Pazarlık etmek: Hasan Refik Paşa, çarşılarda gezer, eşyasını cenk be cenk pazar ederek mübaya'a ederdi. (M. Z. Pakalın)
- Pazar kayığı gibi: Çok yüklenmiş (taşıt): "Nasıl hissediyorsun?" "Pazar kayığı gibi! Sanki bütün dünyanın yükünü üzerimde taşıyorum!" (S. Yar)
- Pazar kesmek: Alışverişte karşılıklı olarak fiyatta anlaşmak, pazarlığı tamamlamak.
- Pazar ola!: Satıcılara "satışın bol olsun!" anlamında söylenen bir iyi dilek sözü: "Pazar ola, aşçı baba!" diyerek yürür gider. Esnaf, adeta Hasan Bey'i uğur addetmiş, onun "pazar ola"sını hayırlı bir siftah bellemiştir. (M. Özkan)
- Pazar yerine dönmek: Bir yer kalabalıklaşmak: Bazıları bunu eğlenceye dönüştürünce ortalık pazar yerine döndü. (A. Kılıç)
- Pazara çıkarmak: Satılığa çıkarmak: Herkes aklını pazara çıkarmış, yine kendi aklını (beğenmiş) almış. (atasözü)
- Pazara düşmek:
- (Bir mal) Bollaşıp ucuzlamak, pazarlarda satılacak duruma gelmek: Biraz sabret pazara düşünce alırız.
- (mecazi) Değerini kaybetmek, kıymeti azalmak: İnsanı insan yapan değerler pazara düştü; dosta kurşun, düşmana gül. (T. S. Karatepe)
- Ağzını burnunu çarşamba pazarına (çanağına) çevirmek: Aşırı bir biçimde döverek perişan duruma getirmek: Dişlerini ağzına dökecekti dökmesine, ağzını burnunu çarşamba pazarına çevirecekti çevirmesine de... Şayet geçmiş tüm görkemiyle gözlerinin önünde belirmeseydi! (H. Meryem)
- Anasının ipini satmış (veya pazara çıkarmış): İpsiz, kendisinden her türlü soysuzluk beklenebilen (kimse): Gözünü aç, kazıklanma hazret! Anasının ipini satmış, adamın gözünden sürmeyi çalar bir itoğlu ittir bu herif, ikiyüzlülüğü cabası! (A. İlhan). Şöyle bir bakın çevrenize: Kimileri "anasının ipini pazara çıkarır."
- At pazarında eşek osurtmuyoruz!: Biri konuşurken karşısındaki yeterince önem verip dinlemezse, teklifsizce söylenen kaba bir uyarma sözü: Laftır adamın bu ettikleri, at pazarında eşek osurmuyor. (K. Korcan)
- Çarşı pazar dolaşmak (gezmek): Alışveriş edilen her yeri dolaşmak gezmek: Saatlerce çarşı pazar dolaştı, aldıklarını kırmızı renkte bir bohçaya sardı.
- Gönlünü pazara çıkarmak: Kendine yakışanı arayıp seçmeden, rastgele birini sevmek, her önüne gelenle aşkî ilişkiler kurmaktan çekinmemek: Her şeyi düşünmeden, gönlünü pazara çıkarıp ilk karşılaştığı kişiye aşık olanlar genellikle hayal kırıklığına uğrarlar.
- Irgat pazarına döndürmek: Bir yeri karışık ve dağınık duruma sokmak.
- İki söz bir pazar: "Uzun boylu pazarlık etmeden" anlamında kullanılan bir söz: İki söz bir pazar aldık geldik hayvanı.
- İpliği pazara çıkmak: Saklamak istediği kötü bir şey herkes tarafından duyulmak, yalanı veya kusuru ortaya çıkmak, ne mal olduğu anlaşılmak, foyası meydana çıkmak: Zaten Komünizm dediğiniz, ipliği pazara çıkmış, en barbar diktatörlüklerin işine yaramış iptidai bir yobazlık sistemidir. (P. Safa)
Pazar ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "pazar" kelimesi geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Pazar dağıldıktan sonra sergi açılmaz: Bazı insanlar yapacakları işe o kadar geç başlarlar ki, artık o işi yapsalar da yapmasalar da önemi kalmamıştır.
- Pazar, ilk pazardır*: Satıcı, malına ilk fiyat biçene satış yapmazsa sonradan bu fiyatı da bulamayabilir.
- Pazar körsüz kalmaz: Kötü mal satılmaz sanmayın; ona da iyiyi, kötüyü ayırt edemeyen alıcı elbet bulunur.
- Pazar kuruldu hesap bozuldu: Önceden yapılan hesabın tutmadığını anlatır (evdeki hesap çarşıya uymaz).
- Pazarda herkes ambarındaki unu kadar konuşur: Bir kimse, maddi alanda olsun, manevi alanda olsun, yeteneğinin ölçüsünü bilmeli, sınırı aşan davranışlarda bulunmamalıdır.
- Pazarda kuzu derisi koyun derisinden çok satılır: Her şeyin değeri farklıdır (?).
- Pazardaki ete soğan doğranmaz: Henüz elde edilmemiş bir şeye güvenerek plan yapmanın yanlış olduğunu ifade eder. Kişi, gerçekleşmemiş bir durum üzerine fazla ümitlenmemeli ve hayal kurmamalıdır.
- Pazarsız (pazarlıksız) giren haksız çıkar: İnsan alışverişte dahil olmak üzere tüm işlerde önceden enine boyuna anlaşmalıdır yoksa sonradan haksız çıkabilir.
- Ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır*: Kötü şey, görünüşte iyiye benziyorsa da iyinin değerini azaltır.
- Akıl pazarda satılmaz: Aklın satın alınabilecek bir şey olmadığını, kişisel bir yetenek ve kabiliyet olduğunu ifade eder. Her birey, kendi aklını kullanarak doğruyu bulmak ve hayatını şekillendirmek zorundadır.
- Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış (beğenmiş)* (Herkes aklını pazara çıkarmış, yine kendi aklını almış): Her insan kendi düşünce ve görüşlerini başkalarınınkinden daha üstün görür.
- Akşam pazarı sabaha yöndür: Geç saatlerde yapılan işlerin sonuçlarının bir sonraki gün ortaya çıkacağını ima eder (?).
- Almazsın satmazsın, pazarda işin ne?: Amacı veya ilgisi olmayan bir kişinin bir yerde bulunmasının anlamsız olduğunu ifade eder. İnsan, fayda sağlayamayacağı ya da katkıda bulunamayacağı ortamlardan uzak durmalıdır.
- At pazarında eşek anırmaz: Soylu kimselerin arasında, kendini bilmez soysuz kimseler söz sahibi olamazlar.
- At pazarında eşek izi mi ararsın?: Yanlış yerde yanlış şeyleri aramanın anlamsızlığını ifade eder. İnsan, bulunduğu yerin koşullarına ve amacına uygun davranmalıdır.
- Biz "leblebi" deyinceye kadar pazar savrulur:
- Bir insan şanssız olursa, eline çok iyi bir fırsat geçtiği zaman daha yararlanamadan o fırsatın değeri kaybolur.
- Bazı insanlar her işe geç başlamayı huy edindiklerinden, gerektiği kadar verimli olamazlar.
- Bostan gök iken pazar (pazarlık) yapılmaz*: Nasıl gelişeceği ve ayrıntıları belli olmayan bir iş üzerinde anlaşma yapılmaz.
- Çocuklu ev pazar, çocuksuz ev mezar: Çocuk olan evde gürültü, patırtı eksik olmaz, çocuk olmayan evde ise sessizlik hüküm sürer.
- Denizdeki balığın pazarı (pazarlığı) olmaz*: Henüz elde olmayan bir nesnenin alımı, satımı üzerinde konuşulmaz.
- Eskiye itibar (rağbet) olsaydı bit pazarına nur yağardı*: Herkes yeni şeyleri sever. Eski şeylerden kimse hoşlanmaz.
- Eskiyi bit pazarında satarlar: Değersizleşmiş, eskimiş eşyaların ya da kullanılmayan şeylerin düşük bir değer karşılığında elden çıkarıldığını ifade eder. İnsanlar ihtiyaç duymadıkları ya da kullanamadıkları şeylerden kurtulup, yerine yenisini almayı tercih ederler.
- Evdeki pazar (hesap) çarşıya uymaz*: Yapacağımız iş için hazırladığımız plan, uygulama sırasında, önceden düşündüğümüz gibi gerçekleşmeyebilir.
- Fatmacığın pazarda adı olmaz: Değersiz veya önemsiz bir şeyin dikkat çekmeyeceğini ya da bir anlam ifade etmeyeceğini anlatır. Küçük ve etkisiz şeylerin büyük ortamda fark edilmesi beklenemez.
- Gammaz olmasa tilki pazarda gezer: Yasal olmayan yollardan gizlice çıkar sağlayan kişi, yakayı ele vereceğinden korkmasa bütün bu işleri açıktan yapar.
- Geçti Bor'un (Bolu'nun) pazarı sür eşeğini Niğde'ye*: Bu işin üzerinde durma zamanı geçti, fırsat kaçtı, artık iş işten geçti: Başta kavak yelleri estiği günler hani? Umduğumuz neşeler, şerefler, ünler hani? Beklenilen alaylı, şanlı düğünler hani? Servi gibi ümitler döndü birer iğdeye, Geçti Bor'un Pazarı sür eşeği Niğde'ye.
- Haramzade pazar bozar, helalzade pazar yapar (Helalzade barıştırır, haramzade karıştırır)*: Sütü bozuk kişi, iki kimsenin arasını açar, anlaşmalarına engel olur; soylu kişi ise ara buluculuk yapar, anlaşmalarına yardım eder.
- Hayırlı adam pazar yapar, hayırsız adam pazar bozar: İyi niyetli, yardımsever kimseler herkesin huzurlu ve mutlu olmalarını isterler, kötü niyetli, geçimsiz kimseler ise başkalarının huzurunu bozmak için her yola başvururlar.
- Hileli pazar mideyi bozar: Eğer bir işe hile karışmışsa o işten hayır gelmeyeceğini ifade eder.
- Kel kız gelin olmuş çarşı pazar kapanmış: Sıradan veya önemsiz görülen bir kişinin beklenmedik bir başarı elde etmesini veya önemli bir konuma gelmesini şaşkınlıkla ve abartılı bir şekilde ifade eder (?).
- Kes parmağını çık pazara, em (merhem, ilaç) buyuran çok olur*: İnsanın başına bir hal gelince herkes bir akıl verir ama acıyı çeken bilir.
- Kesesini pazara uyduramayan ağzını açar gezer: Bütçesini doğru ayarlayamayan kişilerin ihtiyaçlarını karşılayamayacağını ifade eder. Harcamalarını kontrol edemeyen kimse, sonunda yalnızca istemekle yetinir.
- Kör pazara varmasın, pazar körsüz kalmasın*: Bir şey satın almasını bileyen kimseler alışverişe çıkmamalıdır ancak esnaf da bu gibilerden hoşlanır.
- Malını övme, pazarını öv: Bir mal ne kadar iyi olursa olsun önemli olan alıcı bulmaktır. Alıcısı olmazsa o malın iyi olması satıcıya bir şey kazandırmaz.
- Parasız pazara, kefensiz mezara gidilmez: Yapmak istenen işin gereklerine göre hazırlık yapmak gerekir.
- Utanma (İşkilli) pazar, dostluğu (mideyi) bozar: Taraflar birbirine ne denli yakın da olsalar bir alışverişte açıkça konuşup anlaşmaları gerekir, 'ayıp olur' kaygısıyla başta değinilmeyen konular yüzünden sonradan araya soğukluk, kırgınlık girer.
- Yaşı at pazarında sorarlar* (Yaş eşek pazarında sorulur): Akıllı olmanın yaşla ilgisi yoktur, bazı küçükler büyüklerden daha akıllı olabilir.
Pazar ile ilgili birleşik kelimeler
- Pazar araştırması: (ticaret) Bir malın nerede, ne zaman, ne kadar, ne şekilde ve kimlere satılabileceğini belirlemek için yapılan araştırma.
- Pazarbaşı: (eski) Pazarı yöneten ve ona düzen veren kimse, pazar kahyası, çarşı ağası.
- Pazar kayığı: Eşya taşıyan büyük kayık.
- Akşam pazarı: Pazarlarda akşama doğru tezgahta kalmış malların ucuz fiyatla alınabildiği zaman aralığı: "Akşam pazarı ucuz olur," diye geçirdi içinden.
- Bit pazarı: Eski eşyaların alınıp satıldığı pazar: Masayla sandalyeleri bit pazarından takım olarak satın almış, somyayı da yurttan getirmiştim. (M. Karaca)
- Can pazarı: Herkesin kendi canını kurtarmaya uğraştığı tehlikeli durum ya da zaman: Uçsuz bucaksız bir denizde, büyük bir yolcu gemisi, korkunç alevlerin içinde kalmıştı. Gemide bir can pazarı başlamıştı artık. (Y. Güvenilir)
Soru/Yorum Gönder