Karın nedir ne demektir? İlgili atasözü deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
  1. (anatomi) İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi. Karın boşluğu denilen iç bölümünde mide, bağırsak, karaciğer, dalak, böbrek gibi organlar bulunur.
  2. Genellikle sindirim sistemi ve özellikle mide organı: Karnı acıkanlar sık sık köstekli saatlerini çıkarıp vaktin nereye vardığına bakıyorlar... (N. Araz). Karnım zil çalıyor.
  3. (Bazı deyimlerde) Döl yatağı: Angel karnındaki çocuğa bir baba aramıyor mu? (H. R. Gürpınar). Seni dokuz ay karnında taşıyan anan...
  4. (Bazı şeylerde) Şişkince ve içi boş olan bölüm: İki gün geminin karnında kalacakmışız. Yukarısı soğukmuş zaten. (H. Bektaş)
  5. (mecazi, halk dilinde) İç, akıl, kafa, gönül: Karnında hissettiği çok kötü bir his vardı, yeniden burada olmak aklındaki kötü anıları da beraberinde getirmişti.


İlgili deyimler ve anlamları


İçinde "karın" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:

  • Karın ağrısı: Çekilmez, sevilmeyen kimse ya da adı bilinmeyen şey: Ne karın ağrısı çocuk... Bilmiyorum, ne karın ağrısıysa artık...
  • Karnı bununda: (deyiminin anlamı) Gebeliğin son aylarındaki kadın: Gelinimiz yüklü, karnı burnunda, bugün yarın doğum yapacak; bekliyoruz. Onu el üstünde tutuyoruz. (F. Güneş)
  • Karnı büyümek: Hamileliği belirgin duruma gelmek: Karnı büyüdü, büyüdü, büyüdü. Sekiz aylık, galiba dokuz aylık oldu. (Ö. Seyfettin)
  • Karın doyurmak: Geçinmek: Başı dumanlı, göğsü çimenli Madran'ı bırakıp gelmeleri kolay olmamıştı ama rençperlik de karın doyuruyordu artık. (Ö. Akdemir)
  • Karnı geniş: Gamsız, tasasız: Lafı bol, karnı geniş soyları taklit etme; / Sözü sağlam, özü sağlam adam ol, ırkına çek. (Hekimoğlu İsmail)
  • Karnı gitmek (sürmek): Büyük abdestini hem sık, hem de sulu yapmak, içi sürmek.
  • Karnı karnına geçmek: Çok zayıflamak, karnı içine çökmek: Bekleyen, beklemiş, kıyamete kadar burada buruşmuş, yumulmuş, bir topak olmuş, ince, yaşlı bir tazı gibi, yüzü uzamış, avurdu avurduna geçmiş, karnı karnına geçmiş, bir hayal olmuş... (Y. Kemal)
  • Karnı tok, sırtı pek: Rahatı yerinde, her türlü gereksinmesi karşılanmış: İnsanın karnı tok, sırtı pek, hatta dünyalara hâkim bir cihangir, hazineler sahibi bir Karun olduğu an bile içinde ekmekle, suyla, altınla doymayan bir açlık vardır. Bu açlığı duyan azaya ruh derler... (H. E. Adıvar)
  • Karnı zil çalmak: (teklifsiz konuşmada) Çok acıkmak: Karnım açlıktan zil çalıyor. Yiyecek bir şeyler arıyorum. (İlgili cümle kaynağı: Ü. Tamer)
  • (Bu sözlere) Karnım tok: İnanmam, bu gibi sözleri çok duydum: Geç efendim, geç; karnım tok benim böyle sözlere. İstersem, şımarıksız cinsinden, daniskasını işitirim ben bu lafların... (B. Büyükarkın)
  • Karnından konuşmak (söylemek):
    1. Kendi kendine konuşur gibi işitilemeyecek kadar alçak bir sesle söylemek: Kalın bıyıklarının örttüğü dudaklarını aralamadan karnından konuşuyor gibiydi. (A. K. Konuk)
    2. Uydurup söylemek: Herkes karnından konuşuyor. (H. Deringör)


İlgili atasözü ve anlamı


İçinde "karnı" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • Karın kardeşten yakın: → Kardeşten karın yakın...
  • Karnı tok it gölgede yatar: (atasözünün anlamı) Sorumsuz insan karnı doydu mu iş yapmaz, keyfini sürer.
( 0 soru/yorum )