Kedi nedir ne demektir? Kedi ile ilgili deyimler atasözleri ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Bir gözü mavi bir gözü yeşil (kehribar) olan ve sırt üstü yatmış olan beyaz renkli sevimli bir Van kedisi yavrusu
Yavru Van kedisi
Kedi (zooloji), etoburlardan, evlerde beslenen, köpek dişleri iyi gelişmiş, çevik, kasları kuvvetli, evcil hayvanların en yaygınlarından, küçük, memeli avcı hayvan: Kediler, evcil hayvanlar içinde dünyada en yaygın olan hayvanmış. (Kediler Okulu)


Kedi ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "kedi" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )

  • Kedi ciğere bakar gibi bakmak: (deyiminin anlamı) Bir şeye imrenerek çok iştahla bakmak: Bu sofralardaki yemeklere, odamızın demir parmaklıklı penceresinden kedi ciğere bakar gibi bakıyorduk... (Atatürk Ansiklopedisi)
  • Kedi gibi: Uysal ve sokulgan: Kedi gibiydi, sen onu okşamak istediğin zaman değil de, o kendini sevdirmek istediği zaman yanına geliyordu. (C. Kavukçu)
  • Kedi gibi dört ayak üstüne düşmek: Zor durumdan kolaylıkla ve zarar görmeksizin sıyrılmayı bilmek: Yan yatarlar, çamura batarlar, gene de kedi gibi dört ayak üstüne düşerler. (F. Baykurt)
  • Kedi (eti) ne, budu ne?: Kendisinden çok şey beklenmemesi gerekenler için kullanılır: Fakat kedi ne, budu ne! İki üç çocuğun ne hükmü olur? (B. Emil)
  • Kedi olalı bir fare tuttu: Kendisinden beklenen işlerden birini sonunda yapabildi ya da başarabildi: Bu defa başarıyı yakalamış, kedi olalı bir fare tutmuştu nihayet. (O. Baydar)
  • Kedi yavrusu gibi: Uysal ve sokulgan çocukların durumu: Sevgi isteyen bir kedi yavrusu gibiydi. (S. Aydoğdu)
  • Kedi yavrusunu taşır gibi taşımak:
    1. Yanından hiç ayırmamak, gittiği her yere götürmek: "A efendi! Kırk yıldır, kedi yavrusunu taşır gibi, bunları o şehirden bu şehre taşıyıp duruyorsun." (D. Gürlek)
    2. Bir çocuğu, hırpalarcasına, gereken dikkati göstermeden taşımak.
  • Kediler bile güler: Çok saçma, inanılması mümkün olmayan mazeret ve teviller karşısında söylenir: Bu oyuna oyuncak kediler bile güler. (M. Çınarlı)
  • Kedinin fareyle oynaması gibi: Bir savaşımda, aralarında önemli ölçüde güç farkı olanlardan gücü fazla olanın daha güçsüzle eğlenmesi durumu: Kedinin fareyle oynaması gibi oynuyor benimle. Günün birinde son pençesini atacaktı... (İ. K. Mimaroğlu)
  • Kediye peynir (ciğer) ısmarlamak (emanet etmek): Güvenilmeyecek birine güvenmek, önemli bir şeyi teslim etmek: Kümes bekçiliği tilkiye bırakılmaz, kediye ciğer emanet edilmez. (N. Muallimoğlu)
  • Kediyle harara (çuvala) girmek: Geçimsiz biriyle işbirliği yapmak: İt ile çuvala girilmez, kedi ile harara. (E. K. Eyüboğlu)
  • Kediyle köpek gibi: Birbirleriyle geçinemeyenler için söylenir: Kediyle köpek gibi dalaşmaktan keyiflenir, atışırlarmış boyuna. (M. Yalçın)
  • Aralarına kara kedi girmek: İki dost birbirine gücenmek, iki dostun arasına soğukluk girmek: Ama, iki büyük şöhretin aralarına kara kedi girince ikisi de yollarını ayırdı. (Ş. Sılkım)
  • Aralarından kara kedi geçmek: Birbirinden soğumak, aralarına soğukluk girmek: "İmparator da onunla hiç konuşmuyor, neden acaba?" "Aralarından kara kedi geçmiş olsa gerek!" (Y. Bahadıroğlu)
  • Dilini kedi mi (fare mi) yedi?: "Neden konuşmuyorsun?" anlamında kullanılan bir deyim: Karısı hala cevap vermiyordu. "Ne oldu be hatun? Dilini kedi mi yedi?" dedi. (R. C. Ulunay)
  • Kırk evin kedisi: Birçok eve girip çıkan (kimse): Şehirdeki akrabalarımı keşfedeceğim diye her yere girip çıkıyormuşsun. Kırk kapının ipini çekiyormuşsun destursuzca. Külkedisi değil de kırk evin kedisi. (M. Savaş)
  • Köpeğe hoşt, kediye pist dememek: Kendisine zarar verenlere karşı hiçbir tepkide bulunmamak: Bazı âdem köpeğe hoşt, kediye pist diyemez. (V. M. Kocatürk)
  • Mart kedisi (gibi): (Kedilerin mart ayında çiftleşmesine istinaden) Çapkın ve azgın kimse (kadın): Sakine denen mart kedisi seninkine yangın. Boş bırakma erkeğini. Erkek kısmı bu, güven olmaz. Elinden pır diye kaçırırsın sonra. (M. Selâhattin)
  • Sermayeyi kediye yüklemek: (şaka yollu) Parasını yiyip bitirmek: Elindeki sermayeyi kediye yükleyince bu işi bırakmak zorunda kaldı. (H. Mutlu)
  • Süt dökmüş kedi gibi: Bir kabahat işlemiş gibi çekingen durmak: Kapıda iki tane gece bekçisi ve arkalarında süt dökmüş kedi gibi bekleyen Ahmet ve Merve. (N. Sapa)
  • Süt dökmüş kediye dönmek: Suçunu bilerek bundan utanmak: Süt dökmüş kediye döndü Ferit, o bakış ve ardındaki hakikatle. Başını öne eğdi, bir daha girmedi söze. (İlgili cümle kaynağı: F. Kadri)
  • Tok evin aç kedisi:
    1. Gereksinimi olmadığı halde açgözlülük eden: Ve ardından şunu tembih ederdi. Evdeki haliniz ne olursa olsun; ister aç olun istek tok... Dışarıda mutlaka tok gözlü olun. Ve sakın ha, tok evin aç kedisi olmayın (C. Durmuş).
    2. Evde yemediği şeyi başka yerde isteyen çocuk: "Fatma Teyze, Fatma Teyze... Bize ne getirdin?" Kadın gülerek, "Sizi gidi tok evin aç kedileri sizi," diyerek yaldızlı kağıda sarılmış şeker çubuklarını çocuklara uzattı. (N. İçözü)


Kedi ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "kedi" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Kedi arkasını görmüş "yaram var" demiş*: Hiç derdi olmayan kimse, en olmayacak şeyleri kendisine dert eder.
  • Kedi balığa gönderilmez: Güvenilmeyen insanlara hiçbir şey emanet edilemez, görevi yerine getirmeyeceği belli olan kimselere iş yaptırılamaz.
  • Kedi beslemeyen fareleri besler: Normalde kontrol altında tutulan veya denetlenen unsurların, kontrol edilmemesi sonucunda istenmeyen sorunlar ve sonuçlar ortaya çıkabilir.
  • Kedi ciğere, insan paraya/çıkara bakar: İnsanların genellikle kendi çıkarlarına odaklandıklarını ve bu çıkarları gözeterek hareket ettiklerini ifade eder.
  • Kedi ciğere yetişemezse "Bugün oruçtur" dermiş: Bazı insanlar isteklerini elde edemezlerse, kendilerine göre bir sebep bulur bu durumu kabullenmeye çalışırlar.
  • Kedi gibi nankör olma: İnsanların kendilerini besleyip büyüten, yetiştiren ya da kendilerine yardım eden veya iyilik yapanlara karşı nankörlük etmemesi gerektiğini ifade eder.
  • Kedi gibi nereden atsan dört ayak üstüne düşer (Kedi hiçbir vakit sırt üstü düşmez): Bir kişinin becerikli veya çok şanslı olduğunu; ne olursa olsun her zorluktan her zaman başarılı, avantajlı veya zararsız çıkabildiğini ifade eder.
  • Kedi öldü, fareler baş kaldırdı: Otorite veya denetimi sağlayan gücün zayıflaması veya ortadan kalkması durumunda, daha önce baskı altında olan veya kontrol edilenlerin isyan etme veya karşı koyma eğilimine girebileceğini ifade eder.
  • Kedi rüyasında kuyruk görürmüş: İnsanların genellikle kendi çıkarları veya ihtiyaçları doğrultusunda hayal kurduklarını veya özlemlerini gerçekleştirmek istediklerini ifade eder. Kişinin hayal veya isteklerinin, kişisel çıkarları veya temel ihtiyaçları etrafında döndüğünü anlatır.
  • Kedi sirke içmez: İnsanların alıştıkları veya hoşlandıkları şeyler dışında olanları tercih etmeme eğiliminde olduklarını ifade eder.
  • Kedi tavşan tutmaz: Bir kişinin yeteneksiz veya başarısız olduğu bir konuda başarı elde etme olasılığının düşük olduğunu ifade eder.
  • Kedi uzanamadığı (erişemediği) ciğere pis (murdar) dermiş*: Elde edemeyecekleri şeyi hor göstermeye kalkışanlar için söylenir.
  • Kedi yavrusu miyavlayarak doğar: Çocukların fiziksel ve karakter özelliklerinin genellikle ebeveynlerine benzediğini, doğuştan gelen bu benzerliklerin kalıtsal olduğunu vurgular.
  • Kedi yavrusunu yerken fareye (sıçana) benzetir*: Kendi çıkarları için yakınlarını ezmeye kalkan kişiler, tutumlarına haklılık kazandırmak için bahane bulmakta güçlük çekmezler.
  • Kedi yemediği otu yerse başı ağrır: İnsan daha önce denemediği, bilmediği bir işi yaparsa sonunda sıkıntı çekebilir.
  • Kedinin boynuna ciğer asılmaz*: Bir kimseye, onun en çok sevdiği şey emanet edilemez.
  • Kedinin dokuz canı vardır (Kedi dokuz canlıdır): Kedilerin sık sık tehlikeli durumları atlatabilmesi anlamında kullanılır. Gerçekte kediler sadece bir cana sahiptir. Ayrıca bu atasözü, insanların karşılaştıkları zorluklardan veya tehlikelerden kurtulabilmeleri için birden fazla şansları veya fırsatları olduğunu da ima eder.
  • Kedinin gideceği samanlığa kadar*: Bir kabahati olan, pek uzağa kaçamadan yakalanır.
  • Kedinin gözü fare (sıçan) deliğindedir: Bir şeyi çok isteyen bir kişinin, ona ulaşmak için sabırsızlıkla fırsat kolladığını ifade eder.
  • Kedinin kabahatini önüne koyarlar, öyle döverler*: Suç ortaya konmadan ceza verilemez.
  • Kedinin kanadı olsaydı serçenin adı kalmazdı*: Saldırganların bir olağanüstü güçleri olsaydı, saldırdıkları varlıkların soyu tükenirdi.
  • Kedinin olmadığı yerde fareler cirit atar: Bir evde, bir iş yerinde veya bir toplumda, iyi bir idareci yoksa, orası başıboş ve serseri yuvası olur.
  • Kedinin usluluğu fare (sıçan) görünceye kadar*: (atasözünün anlamı) Uslu gibi duranlar, kendilerini tahrik eden durumlarda gerçek yüzlerini ortaya koyarlar.
  • Kedinin yürüklüğü samanlığa kadardır: Korkak kimseler çok uzun süre cesur görünmezler.
  • Kedisi farelerle hoş geçinen bakkalın dükkanından hayır gelmez: Kötü işleri, kötü alışkanlıkları veya olumsuz durumları tolere eden veya hoş gören kişilerin işlerinin başarılı olmasının zor olduğunu ifade eder.
  • Kedisiz ev köpeksiz sürüye benzer: Kedilerin evdeki düzen ve sıcaklık için ne kadar önemli olduğunu, tıpkı bir sürüde köpeğin düzeni sağlama ve koruma işlevi gördüğü gibi, kedinin de evde bir denge ve neşe unsuru olduğunu vurgular.
  • Kediye "b*kun kimya" demişler, üstünü örtmüş*: İyilik sevmeyen, karşısındakinin iyi olmasını istemeyen kişi, atacağı bir şeyi diğerine yaramaması için faydalanılamayacak duruma getirir.
  • Kediye süt (peynir tulumu) inanılmaz: Bir şeyin yanlış bir kişiye veya doğru olmayan birine teslim edilmesinin sonucunun kötü olacağını ifade eder. Birisinin beklenen sorumluluğu yerine getiremeyeceğini veya zarar verebileceğini bildiği halde ona güvenilmesinin ne kadar yanlış olduğunu vurgular (inanmak: Doğru bulmak, güvenilir bulmak, güvenmek, itimat etmek).
  • Kediyi gören sıçan gözlerini yumar: İnsanların korktukları veya çekindikleri kişi veya durumlarla karşılaştıklarında sessizce ve dikkat çekmeden uzaklaşma eğiliminde olduklarını ifade eder.
  • Kediyi kovalaya kovalaya aslan ederler (Ürkütme kediyi, aslan edersin): Korkak kimseler üzerlerine çok varılırsa cesur kesilirler.
  • Kediyi sıkıştırırsan üstüne atılır*: Zararsız, sakin kimseleri çok sıkıştırıp canını yakacak bir davranışta bulunulursa çok sinirli ve saldırgan bir alırlar.
  • Acı; sakız gibi yapışır, kedi gibi sırnaşır: Bazı zorlukların veya kötü durumların insanın üzerine yapışarak uzun süre etkisini sürdürebileceğini ifade eder. Acı veya sorunların insanın hayatında uzun süreli etkiler yaratabileceğini ve bazen de sürekli bir şekilde hatırlanabileceğini vurgular.
  • Aç kedi yavrusunu yer: Açlık ve ihtiyaç içindeki insanlardan her şeyin beklenebileceğini, zor durumlarda insanların sınırlarını aşarak normalde yapmayacakları şeyleri yapabileceklerini anlatır.
  • Ağzında dili olmayanın kediler başını oyar: Her şeyde sessiz kalan, kendini savunamayan kişi toplumda daima ezilir.
  • Aslan varken kediye ciğer düşmez: Güçlü kuvvetli kimselerin olduğu yerde, güçsüz zayıf kimseler söz sahibi olamazlar.
  • Aslanın yanında kedi kuyruğu kıpırdamaz: Güçlü veya otoriter bir kişi veya durum karşısında diğerlerinin sessiz kalıp hareketsiz kaldığını ifade eder. Toplumda genellikle güçlü insanların isteklerinin ve kararlarının daha fazla geçerliliği olduğunu ve diğerlerinin bu duruma sessiz kalma eğiliminde olduğunu vurgular.
  • Avcı kediye kurnaz fare: Güçlü kişi veya tehlikeli bir durum karışında bile zeki veya kurnaz birinin bir avantaj elde edebileceğini ifade eder.
  • Bakmakla usta olunsa (öğrenilse), köpekler (kediler) kasap olurdu (kasaplığı öğrenirdi)*: Hiç yapmadan, yalnızca nasıl yapıldığını izleyerek bir şey öğrenilemez.
  • Caminin mumunu yiyen kedinin gözü kör olur* (Mescit mumunu yiyen kedi kör olur): Kendisini yetiştiren, büyüten, besleyen kimsenin ya da kamunun malına el uzatan kişi cezasını bulur.
  • Cins kedi ölüsünü göstermez*: Soylu, erdemli kişi, kötü acınacak durumunu kimseye belli etmez.
  • Davetsiz yere kedilerle köpekler gider*: Çağrılarak gidilmesi gereken yere çağrılmadan gitmek kişiyi aşağılatan bir davranıştır.
  • Her vakit kedi kaymak yemez: İnsan zor bir işte başarı sağladığı zaman bunu her seferinde tekrarlayamaz.
  • Hırsız kedinin boynu kalın olur: Kötü insanların işlerini yapabilmek için genellikle cesur, kararlı ve risk alabilen kişiler olduğunu anlatır.
  • Isırgan köpek havlamaz, avcı kedi mırlamaz: Bir işi yapmak için hedefe odaklanan kişilerin gereksiz konuşmalardan veya zaman kaybından kaçındıklarını ve doğrudan eyleme geçtiklerini anlatır.
  • İki kedi bir aslana pes dedirir: Birkaç kişinin veya güçlerin bir araya gelerek, daha büyük veya güçlü bir rakibe karşı başarılı olabileceğini anlatır.
  • İt ile çuvala girilmez, kedi ile harara: Kötü huylu, çıkara kimselerle iş yapılmaz. Geçimsiz saldırgan kişilerle de hiçbir konuda tartışılmaz (harar: Çoğu kıldan dokunmuş, büyük çuval).
  • Kart kedi körpe fare arar: Güçlü veya yetenekli birinin zayıf veya savunmasız birini hedef alması durumunu ifade eder. Birinin kendisinden daha zayıf olanları veya fırsatları avlamaya çalışmasını anlatır.
  • Korkuyorsan kediden, niye çıkarsın delikten?: Korktuğu halde bir işi yapmaya kalkışan kimse doğacak sonuçlara da katlanmak zorundadır.
  • Köpek kocayınca kedilere maskara olur: İnsan, yaşlandığı zaman gençliğinde kendisinden çekinen kimselerin bile alay konusu olur.
  • Kurnaz kedi pençesini göstermez: Kurnaz kişi mücadeleye girdiği zaman rakibine ne ile saldıracağını belli etmez.
  • Yalpak kedi fena tırmalar: Sokulgan veya cana yakın gibi görünen bir kişinin, aslında beklenmedik bir şekilde sert veya zarar verici olabileceğini ifade eder. İnsanların dış görünüşlerine veya davranışlarına aldanmamak gerektiğini ve bazı durumlarda görünümün yanıltıcı olabileceğini vurgular (yalpak: Cana yakın, sokulgan).

Kedi ile ilgili birleşik kelime ve fiiller


  • Kedi deliği: Eskiden kimi evlerin kapılarının altında kedilerin geçmesi için bırakılan delik.
  • Kedi dili: → Kedidili.
  • Kedi gözü: → Kedigözü.
  • Kedi nanesi: → Kedi nanesi.
  • Ankara kedisi: Ankara yöresinde yetişen uzun tüylü kedi ırkı.
  • Külkedisi:
    1. (mecazi) Çok üşüyen, ateşin yanından ayrılmayan kimse: Isınmak için sürekli ateşin başında durduğundan üvey kız kardeşleri ona "Külkedisi" adını takmışlar. (İlgili cümle kaynağı: E. Sarı)
    2. (mecazi) Çok sokulgan, yumuşak başlı, nazlı, uysal kimse: İşin nihâyetinde o annesinin dizi dibinde büyümüş, yumuşak, sıcak bir külkedisiydi (R. N. Güntekin).
    3. (mecazi) Pasaklı, görgüsüz kadın: "O kibar adam bu külkedisine tenezzül eder mi hiç." (E. E. Talu)
  • Van kedisi: Van ve yöresinde yaşayan göz renkleri farklı, beyaz tüylü kedi.
( 0 soru/yorum )