Kel |
- Saçı dökülmüş kimse (erkek): Kel kafası güneşte şimşir gibi parlıyordu. « Deyyusun keli bile görkemli!» diye söylendi kendi kendine. Hiç böyle yakışıklı kel görmemişti! Kimdi acaba bu adam? (D. Akçam)
- (mecazi) (Doğa ve eşya için) Çıplak: Kimsecikler yoktu. Otsuz, ağaçsız kel kel tepeler. (A. Sayar).
Kel ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "kel" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Kel kâhya: İlgisi olsun olmasın her şeye karışan kimse: Ben öyle kel kâhyalık istemem, yapacağımı kendim düşünür, kendim tayin ederim; kel kâhya gibi benim her işime karışacaksan şimdiden ayrılalım. (Halk Bilgisi)
- (Birinin) Keli görünmek: (deyiminin anlamı) (Birinin) Bir eksiği, kötü bir yanı ortaya çıkmak: Popüler olarak tanınan tabakayı herkes gibi tanıyınca hatta daha da ötesinde kusurlarını görünce "kel göründü" deyip hayal kırıklığı yaşadıkları da olur. (E. Haras)
- Keli kızmak: (Ender öfkelenenler için) Öfkelenmek, soğukkanlılığını yitirmek: Padişahın keli kızmış mı kızmıştır. Gözleri dumanlanmış, dişleri gıcırdamaya başlamıştır. (S. Birsel)
- Keli körü toplamak: İşe yaramaz kimseleri bir araya getirmek: Elin işe yaramadıkları, keli, körü hep adam oldu. (U. Becerikli)
- Kel üstüne çıban: Dert üstüne dert: Al sana şimdi kel üstüne çıban. Şimdi hoca, evinde baklava yerken, biz tarhana kaşıklayacağız. 20 levayı hocanın cebine salacağımız yerde, kendi kursağımıza indirseydik ya? (N. Hafız)
- Başım (Başı) kel mi?: "Benim eksiğim ne, neden beni ayrı tutuyorsunuz, mahrum bırakıyorsunuz?" anlamında şaka yollu sitem sözü: Dedem, neneme hemen takıldı: "Ne bu be yahu benim başım kel mi de bana kaşık getirmedin? Ben de helva yemeyecek miyim? (T. Gülen). Sonunda annem, "Cengiz'in başı kel mi, o da gitsin..." dedi. (A. İlhan)
- Hem kel hem fodul: "Hem kusurlu ve yetersiz, hem de üstünlük taslar" anlamında kullanılan bir söz (fodul: kibirlenen): Sabahat'ınki de hem kel hem fodul. Kadının işe girmesine izin vermiyor. Karı çalıştırmazmış! Onuruna dokunurmuş! Ama sonradan karıdan para istemek gururuna dokunmuyor. (Varlık)
- Tut kelin perçeminden: Çözümü güçlük gösteren bir durum karşısında söylenen bir söz: Askere gidecem bir de "hamileyim ben" demez mi? Tut kelin perçeminden. (S. Şengil)
Kel ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "kel" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Kel başa şimşir tarak*: Bir özenmenin, yapıldığı şey için pek aşırı olduğunu anlatır yani kıymeti olmayan bir şeye çok önem vermektir: Bizim birkaç dönüm tarlaya at, kel başa şimşir tarak gibidir. Bana eşek lâzım, Enver! (İlgili cümle kaynağı: C. Dağcı)
- Kel başın tıraşı ne olacak: Eksik olan veya gereksiz görülen bir şeyin yapılmasının bir fark yaratmayacağını ifade eder.
- Kel dostuna "Ya benim gibi ol, ya saçını yol" demiş: Biriyle arkadaşlık eden kişi onunla her konuda uyum içinde olmaya çalışır.
- Kel kız ablasının saçıyla övünür: Kendi başarısı veya özelliği olmayan birinin, başkalarının başarıları veya özellikleriyle övünmesini anlatır.
- Kel kız gelin olmuş çarşı pazar kapanmış: Sıradan veya önemsiz görülen bir kişinin beklenmedik bir başarı elde etmesini veya önemli bir konuma gelmesini şaşkınlıkla ve abartılı bir şekilde ifade eder (?).
- Kel kızın kör alıcısı olur: Kusurlu bir kişinin kısmetinin de kusurlu olacağını ifade eder. Yani, kusurlu olan bir kimsenin kendisine denk bir kısmeti olur.
- Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur*: (atasözünün anlamı) Yitirdiğimizde, önemsiz şeyler bile gözümüzde değer kazanır.
- Kel yanında kabak anılmaz*: Birinin bir kusuru yüzünden alınacağı konulardan söz etmek görgüsüzlüktür.
- Kele demişler "yundun mu", "tarandım bile" demiş: Çok çabuk hazırlanan kimseler için söylenir (yunmak: yıkanmak).
- Kele köseden yardım olmaz*: Yardıma gereksinmesi olan birinin, başkalarına yardımda bulunması beklenemez.
- Kelin ayıbını takke örter*: Değersiz kişilerin etiketleri, konumları ve zenginlikleri, eksikliklerinin ve değersizliklerinin fark edilmesini önler.
- Kelin ilacı (merhemi) olsa başına sürer (Kel ilaç bilse kendi başına sürer)*: Kendine hayrı dokunmayan kişiden başkasına hayır gelmez.
- Kelin medarı olsa kendi başına olur*: Kendi işini halledemeyen kişiden aynı durum için yardım alınamaz.
- Kelin tırnağı olsa, kendi başını kaşır: Kişi zaten kendi eksiklikleri ve sıkıntılarıyla uğraşırken başkalarına yardım edemeyeceğini ifade eder.
- Keller bahtlı olur: Şansın ya da talihin bazı insanlara beklenmedik şekilde iyi davranabileceğini ifade eder. Başı açık olanın şansının da açık olduğuna inanılır.
- At elin saltanat kelin: Bazen kullanmasını bilmeyenlerin eline imkanlar geçerken kullanabilecek olanlar bu imkanı bulamaz.
- Atımı beğenmeyenin eşeği olsa, bana kel diyenin perçemi olsa: Birinin başka birine haksız yere eleştiri yaptığında veya kendi kusurlarını görmeyip başkalarını suçladığında söylenen bir atasözü.
- Bahtın olsaydı, başın kel olmazdı: Şanssızlık veya kötü talihin, kişinin durumunu olumsuz etkilediğini ifade eder. Yani, eğer kişi iyi bir talih ve şansa sahip olsaydı, mevcut eksiklikler veya sıkıntılar yaşanmazdı.
- Dazlayan daza düşer, kel başlı kıza düşer*: Alacağı şeyi seçmekte aşırı titizlik gösteren kimse, çok kez, beğenmediği, hoşlanmayacağı bir şeyle yetinmek zorunda kalır (dazlamak: güç beğenmek, daz: başında saç olmayan, dazlak).
- Doğru söyleyenin başı kel olur: Doğru ve gerçekleri savunan kişi sürekli eleştirilere maruz kalır.
- Her kelin bir berberi vardır: Her durumda bir çözüm ya da yardım bulunabileceğini ifade eder. Yani, her sorunun veya eksikliğin bir karşılığı veya çözümü vardır.
- İyilik et kele, övünsün (varsın söylesin) ele*: Bir kişiye iyilik ederek onun kusuru düzeltilir, sonra o, bu iyilikten söz etmeyip kendi kusursuzluğuyla övünmeye kalkar.
- Kaz kazla, daz dazla, kel tavuk kel (topal) horozla*: Ancak her yönden uygun olan kişiler birbiriyle anlaşıp arkadaşlık ederler (daz: Saçı dökülmüş, dazlak).
- Körün taşı kelin başına değer: Bahtı olmayan kimsenin, beklenmedik ve hesapta olmayan rastlantılar sonucu zarar görebileceğini ifade eder. Şanssız kişilerin, hiç ummadıkları anlarda ve durumlarda bile zarar görme ihtimallerinin yüksek olduğunu vurgular.
- Satılık ziftin olsun, Selânikten kel gelir*: İşe yaramaz sandığın bir malı satılığa çıkarırsan akla gelmeyen yerlerden onu arayanlar gelir.
- Takke düştü kel göründü*: Bir ayıbı örten şey ortadan kalktığı zaman gerçek ortaya çıkar.
Soru/Yorum Formu