Koltuk nedir ne demektir? İlgili deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Kırmızı, tekli, düğmeli, modern bir koltuk modeli
Koltuk
  1. İki yanında kol dayayacak yerleri olan kumaş deri vb. ile kaplanmış geniş ve rahat oturak, sandalye: Kırmızı koltuk ancak bir kadının zevkini yansıtabilirdi zaten. (Ş. Şen)
  2. (anatomi) Vücutta omuz başının altında, kolun gövdeyle birleştiği yer. Annem, koltuklarımın altından tutup kaldırmıştı (S. Kocagöz). Koltuğunun altına gramofonu sıkıştırdı. (S. Faik)
  3. Eski düğünlerde gelin ile güveyin (damadın) konuklar arasından kol kola geçmeleri töreni. Damadın evine gelindiğinde duvağı yüzüne örtülür, davetliler arasından başlarına şekerler, paralar serpilerek geçirilirdi. Koltuk denilen bu tören damadın gelini gelin odasına götürüp bir iki dakika oturmasına kadar sürerdi. Gelini görmeye, koltuk törenini izlemeye davetli davetsiz pek çok kadın gelirdi. (S. Sezer)
  4. (mecazi) Koltuklama ya da koltuklanma: O gibileri de kendi biraz koltuklar öylelikle hayran ederdi. (N. Ataç)
  5. Tenha yer, kenar.
  6. Böyle yerlerde küçük dükkan.
  7. (mecazi) Kayırma, destek. Dayısının koltuğunda sırtı yere gelmez.
  8. (mecazi) Yüksek mevki, makam.


İlgili birleşik kelime ve fiiller


  • Koltuk altı: (anatomi) Koltuğun ortasındaki çukurluk.
  • Koltuk değneği: Ayakları sakat olanların yürürken koltuk altlarıyla dayandıkları uzun değnek.
  • Koltuk kapısı: Evlerde büyük kapıdan başka küçük hizmet kapısı.
  • Koltuk odası: Büyük bir odadan geçilerek girilen, genellikle ayrı bir kapısı bulunmayan küçük oda.
  • Koltuk sarrafı: Küçük sarraf.
  • Koltuklamak:
    1. Koltuğu altına almak, koltuğunda taşımak: Kalktı, çarşafını çenesinin altından iğneledi, bohçasını da koltuklayıp, evden çıktı. (İlgili cümle kaynağı: E. E. Talu)
    2. Koltuğuna girmek, kolundan tutmak: Beni koltuklayıp pansiyonun revirine götürmüşler. (Y. Erkan)
    3. (mecazi) Koltuklarını kabartacak sözler söylemek, pohpohlamak: Hem geline, hem de onu koltuklayan yengelere güveyin babası tarafından verilen hediyeler...


İlgili deyimler ve anlamları


İçinde "koltuk" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:

  • Koltuk altı: (Birini) Kayırmak, ayrıcalık göstermek.
  • Koltuk çıkmak: Destek olmak, paraca desteklemek: Annesi kapı kapı dolaşıp konu komşu koltuk çıkınca bir taksit daha ödediler. (S. Kaymaz)
  • Koltuk değneğiyle: Başkalarının yardımıyla.
  • Koltuk kapmak: Özellikle politik alanda yüksek katlara erişmek: Bugün bir koltuk kapmak için her yolu meşru görenler, yarıştığı insanların ayaklarına çelme takanların bu tavırdan alacakları çok dersler var... (M. E. Yıldırım)
  • Koltuk kavgası: Mevki rekabeti ve savaşı: Yiğit ve kahraman Mehmetçik, Allah yolunda, vatan ve millet uğrunda can verir, kan dökerken, politika cambazları koltuk kavgası ile uğraşıyor... (M. Ozak)
  • Koltuk meyhanesi: Yol üzerinde bulunan, az mezeyle ayaküstü içki içilebilen ucuz meyhane.
  • (Birine) Koltuk vermek: Yüzüne karşı övmek.
  • Koltukları kabarmak: Kendine ya da bir yakınına yapılan övgüden kıvanç duymak: Derviş Beyin bu büyük dostluk gösterisinden dolayı koltukları kabardı ve gözleri yaşardı. (Y. Kemal)
  • Koltuğa gelmek: Övülmekten hoşlanmak.
  • Koltuğa vermek: Eskiden koltuk töreninde gelini damadın yanına getirmek.
  • Koltukta olmak: (şaka) Başkasının konuğu olup kendi para harcamamak.
  • Koltuğuna girmek: Yakınlık göstermek.
  • (Birinin) Koltuğuna sığınmak: Bir kimsece korunmak, birinden yardım görmek.
( 0 soru/yorum )