Deli |
- Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan: Burada bir deli vardır ki, sabaha kadar bağırır, durur! (N. F. Kısakürek)
- Aklını her zaman yerinde ve gereği gibi kullanamayan: "Oğlum sen deli misin?" dedi. "Hiç böyle şey olur mu?" (E. İşeri)
- Coşkun, azgın: Tozu toprağı göklere çıkartan deli rüzgar... (A. G. Yıldız). Deli gönül değme çaydan bulanmaz / Coşarsa dalgası kendinden olur (Aşık Veysel)
- (mecazi) Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgın: Onun gibi bir deli ile insanın başı belaya girer. (A. C. Emre)
- (mecazi) Kahraman, yiğit, çılgın. (Kahramanlara "Deli" sıfatının verilmesi bir Oğuz ananesidir. [M. Bâli]): Oğuz ülkesinde Deli Dumrul adında kuvvetli bir yiğit varmış. Yalnız kuvvetini işte güçte değil de gider, nerede bir adam görse onda sınarmış. Başlıya baş eğdirmedikçe, dizliye diz çöktürmedikçe rahat etmezmiş. (R. Fatih)
Deli ile ilgili birleşik fiil ve kelimeler
- Deli bal (balı): Arıların, zehirli maddeler taşıyan çiçeklerden topladıkları bal.
- Deli balta: Gaddar, zalim kimse: Turkan aşiretinden lakabı "Deli balta" idi. Savaşlarda hiddetinden sağır olur, hiç bir şey duymazdı. Aman dileyen de, teslim olan da, bağırıp ona sığınan da onun darbesinden kurtulamazdı. (İ. Bozkurt)
- Deli bozuk: Günü gününe, sözü sözüne, bir yaptığı öbür yaptığına uymayan: Deli bozuk adam köprüden geçenden otuz akçe, geçemeyenden döve döve kırk akçe alırdı. (C. E. Kavaklıgil)
- Deli divane: Çılgın, aşırı deli (kimse): Birinin aklı yok deli divane, / Bir kısmı muhtaçtır kuru soğana, / Bir kısmını zengin etmiş yan yana / Şimdi kendi saklanıyor sır gibi (Aşık Veysel)
- Deli dolu:
- İlerisini gerisini düşünmeden konuşan, aklına geleni söyleyen ve yapan: "Şu dağın eteğinde bir köy, köyün de deli dolu bir çobanı varmış. (H. F. Gözler)
- Çok hareketli, aktif, enerjik: Yanakları enerji dolu, bıyıklar yeni terlemiş. Deli dolu görünümlü. Delikanlılık çağında. (A. E. Kavaklı)
- Deli duman: Delicesine atılgan: Önünü ardını düşünmeden, hesap kitap etmeden bu tür işlere girişme, deli duman olma. (N. Muallimoğlu)
- Deli fişek: Sözleri ve davranışları ölçüsüz, delişmen hoppa: Ömer günlerdir deli fişek gibi geziyordu köyün içinde. Kime saldıracağını, kimden hırsını çıkaracağını bilemiyordu. (B. Öner)
- Deli gibi fırlamak: Telaşla, aniden, hızla, oturduğu yerden kalkmak: Baygınlığı geçince yerinden bir deli gibi fırladı: Yalan. Yalan !. Dedi.. Şahin yaşıyor.. O ölmez!... (N. A. Banoğlu)
- Deli gibi koşmak: Tüm hızıyla koşmak: Neden kaçıyorduk, niye böylesine deli gibi koşuyorduk, bilmiyorum. Nefesimiz kesilince soluk soluğa durduk. Sonra yere yıkıldık. (N. Turan)
- Deli gömleği: Saldırgan delilere, hareketlerini engellemek için giydirilen, kollarını kıpırdatmalarına engel olacak biçimde yapılmış gömlek.
- Deli ırmak: (halk dilinde) Suyu bol ve çok hızlı akan ırmak: Birdenbire taşmış bir deli ırmak gibi akıyordu kızın ağzından sözcükler. (P. Kür)
- Deli orman: Çok sık ve gür orman: Yamaçları, tepecikleri, bataklıkları aştı. Issız deli ormanda dolaştı günlerce.
- Deli saçması: Aşırı derecede saçma ve anlamsız söz: Ben de neler zırvalıyorum? Deli saçması işte! (G. Gencer)
- Delikanlı:
- Çocukluk çağından çıkmış genç ve gürbüz erkek: Hafız'ın getirdiği delikanlı, iyi yüzlü bir genç.
- (teklifsiz konuşmada) Genç erkeklere seslenme sözü olarak kullanılır: Delikanlı, bu yol nereye çıkar.
Ayrıca bakınız:
Deli ile ilgili deyimler ve anlamları
Deli ile ilgili atasözleri ve anlamları
Soru/Yorum Formu
»