Sen ve sana sözcükleriyle ilgili atasözleri, deyimler ve anlamları

Güncellenme: 7 Aralık 2025 Soru/Yorum: 0

Sen/Sana sözcükleriyle ilgili deyimler ve anlamları

Sen, beni parmakla işaret etmek ve göstermek
Sen

İçinde "sen ve sana" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Sen ben davası: Bir konuda anlaşmazlığa düşüldüğünü anlatan bir söz: "Bu vazife bizimdir, ben sana veremem" dedi. Yine bir sen ben davası çıktı. (T. F. Ertan)
  • Sen bilirsin: "Öyle olsun; nasıl uygun görürsen öyle yap" anlamında bir söz: Bazı şeyler vardır sen bilirsin ben bilmem, bazı şeyler vardır ben bilirim sen bilmezsin. (S. Akay)
  • Sen kim oluyorsun?: "Kendini ne sanıyorsun? Sana ne?" anlamında bir söz: Sen kim oluyorsun da ona dil uzatıyorsun?
  • Sen sağ, ben selamet: İş olmuş bitmiş, artık yapılabilecek bir şey yok: Tart fasulyeyi, al parayı... Sen sağ, ben selamet.
  • Sen sen ol!: Kendini bil, sakın!: Sen sen ol, ne yaparlarsa yapsınlar, sen sen ol, ne derlerse desinler... (Y. Kemal)
  • Senden iyi olmasın: Orada bulunmayan birinin iyiliğinden bahsederken söylenir: Oğlum kadar severim kendisini, senden iyi olmasın kıymetlidir gözümde. (M. Savaş)
  • Seni gidi (seni): Yaramaz, haylaz: Seni gidi vurdumduymaz seni gidi yaramaz canın isterse ararsın istemezse aramazsın (A. Kuşçu). O zaman anladım bu fareyi sen koymuşsun cebime. Seni gidi seni korkuttun beni. (A. Sarısayın)
  • Senli benli olmak:
    1. İç içe olmak, bütünleşmek: Oradaki insanların birbirlerine karşı senli benli davranışlarına baktıkça yalnızlığımın daha da belirginleştiğini hissediyordum.
    2. Aşırı ölçüde içten, samimi, teklifsiz olmak: Bir genel müdürün, memurlarıyla senli benli olması iyi değildir. (N. Muallimoğlu)
  • Sana göre hava hoş: Seni ilgilendiren bir durum yok, her şey benimle ilgili: "Öyle ya! Sana göre hava hoş. Onları sen doğurmadın ki." (A. T. Oflazoğlu)
  • Sana pişmişse bana kotarılmış: Sence sorun çözümlendiyse bence de çözümlenmiş sayılır: Benim için ne gam? Madem ki öyledir, sana pişmişse bana kotarılmış. (K. Yedekçioğlu)
  • Sana yalan bana gerçek: "İnanmıyorsun ama söylediğim doğrudur" anlamında kullanılan bir deyim: Sana yalan bana gerçek, dün gece gerçekten gökyüzünde garip ışıklar gördüm.
  • Adam sen de!: Bir işin önemsenmediğini anlatmak için söylenir: — Daha nasıl duymasınlar, söylemedikleri kaldı mı? — Adam sen de, onlar herkes için söylüyorlar. (P. Safa)
  • Al sana bir ... daha!: Yeni bir aksilik olunca bezginlik bildirmek üzere "işte!" anlamında söylenir: Al sana bir dert daha! Al sana bir kocakarı lafı daha. (H. E. Adıvar)
  • Allah bana, ben sana: Kazanırsam borcumu öderim anlamında alacaklıya söylenir: Bankaya yatırdığı paraya kattığım üç bin lirayı istedim. "Nerdeeee Kenan emmi?.. Allah bana, ben sana..." demesin mi? (K. Tahir)
  • Allah senden razı olsun: Allah senden (ve bu yaptığın iyilikten) hoşnut olsun, iyiliğini senden eksik etmesin, ayırmasın: "Senin gibi bir oğlum olduğu için ne kadar şükretsem azdır. Allah senden razı olsun yavrum." "Sen razı olduktan sonra Allah da razı olur anneciğim. Yeter ki sen razı ol." (A. Saraç)
  • Allah seni inandırsın: İnanılması pek kolay olmayan bir şey anlatılırken (yemin yerine) söylenir. "Doğru söylüyorum, Allah tanıktır" demeye gelir: Allah seni inandırsın, bire iki yüz verir.. Öyle ağaç var ki içinde beş adam el ele versen gövdesini çeviremezsin. (Y. Kemal)
  • Ben ettim, sen etme: Pişmanım, kusurumu affet, beni cezalandırma: "Ocağına düştüm, kusurumu bağışla, ben ettim, sen etme, hemşerim!" diye yalvarmaktaydı. (T. Yücel)
  • Ben hancı, sen yolcu oldukça: "Düzen bu biçimde devam ettiği sürece" anlamında kullanılan bir söz: Belkıs gülümsedi. "Ben hancı sen yolcu, her yıl bir ziyaret edip geçiyorsun. Gelmesen garip olur..." (M. Adıbeş)
  • Borç benim, kasavet senin mi?: "Borcunu düşünmek borcu olana düşer, sen niçin tasalanıyorsun?" anlamında kullanılan bir deyim.
  • Dert benim tasa senin mi?: Dert benim olduğu halde aldırış etmiyorum, sen ne diye tasalanıyorsun?: Dert benim tasa senin mi? Sen karışma, ben kendi derdime çare bulurum. (A. Püsküllüoğlu)
  • Erkeklik sende kalsın: Karşındakinin yakışıksız davranışına uyup da tatsızlık çıkarma, efendice davran, ağırbaşlılığını bozma: Erkeklik sende kalsın dedim kendi kendime, ilişme şunlara.
  • Eti senin kemiği benim: "Çocuğumu sana teslim ediyorum, kendi çocuğun gibi bazı durumlarda döverek de eğitebilirsin" anlamında kullanılan, eskiden ana babanın çocuklarını okula ya da bir işe verdikleri sırada hocaya ya da ustaya söyledikleri bir söz: Çocuğun babası ustaya "Eti senin kemiği benim" der. Bu çocuğu istediğin gibi ez anlamında değildir. Bu çocuk senin evladın gibidir demektir. (S. Kahyaoğlu)
  • Gör beni göreyim seni: Sen benim çıkarlarımı gözet ki, ben de senin çıkarlarını gözeteyim: Zaten seçim ortamında: "Gör beni, göreyim seni!", teklifi yapan bir sürü politikacı olacaktır. (C. Ülsever)
  • Göreyim seni:
    1. (Tehdit yollu) Sen bunu yaparsan karşılığını da görürsün: Aç da göreyim seni! Bu kapı açılmayacak bu gece. Anladın mı? (A. Nusret)
    2. Kendini göster bakayım, senden başarı bekliyorum: Hadi aslan parçası göreyim seni. (A. Atalay)
  • Hadi canım sen de: "Böyle şey olmaz, sana inanmam" anlamında kullanılan bir söz: "Hadi canım sen de, bırak palavrayı." (T. Türenç)
  • Ne sen sor, ne ben söyleyeyim: Bir konudan bahsedilmek istenmediğinde söylenir: — Ne sen sor, ne ben söyleyeyim Şeref. — Hayrola. — Öyle bir belaya bulaştık ki battıkça batıyoruz. Nasıl çıkacağız bu işin içinden bilmiyorum. (A. Soysal)
  • O duvar senin, bu duvar benim: Birinin yalpalayacak kadar sarhoş olduğunu anlatan bir söz: Her gece o duvar senin bu duvar benim ancak sabaha karşı evine ulaşabiliyordu. (H. F. Gözler)
  • O kapı senin bu kapı benim: Sürekli gezip dolaşmayı anlatan bir söz: Ona deli Rukiye de derlerdi. O kapı senin bu kapı benim gündüz yetmezmiş gibi, geceleri de evde durmaz, komşu ziyaretlerine çıkardı (M. Selâhattin). Düşüyorum sokaklara, o kapı senin bu kapı benim gezip bir iş bularak beş on kuruş nafakamızı çıkarmağa çabalıyorum. (Y. K. Karaosmanoğlu)
  • O mahalle senin bu mahalle benim: Sürekli gezip dolaşmayı anlatan bir söz: Akşama kadar o mahalle senin bu mahalle benim gezip durmuştum. Saat üçe geliyordu ve ben hala bir ev bulamamıştım. (A. Tetik)
  • Orası senin, burası benim dolaşmak (gezmek): Durmadan gezip dolaşmak: Nerede akşam olsa orada sabahlıyor; orası senin burası benim diye diyar diyar geziyor... (H. Taşkın)
  • Tasası sana mı düştü?: Sen karışma, seni ilgilendirmez' anlamında kullanılan bir söz: Sana ne oluyor bey? Elâlem saatini ister satar isterse satmaz... Tasası sana mı düştü... (F. H. Çorbacıoğlu)
  • Vay sen misin?: Herhangi bir söz veya davranışın öfke yarattığını anlatan bir söz: Vay sen misin böyle diyen, çekmiş herifi devirivermiş (C. Atay). Vay sen misin gülen! Vay sen misin susmayan! Verin bakalım bana bir cetvel. (A. Korkut)
  • Yiğitlik sende (bende) kalsın!: Özveri ve hoşgörüyle davranmayı salık verir ya da öyle davranıldığını belirtir: Mükerrem yiğitlik sende kalsın, sen kendiliğinden çekilirsen daha iyi olur. (M. Sarol)

Sen/Sana sözcükleriyle ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "sen ve sana" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa*: Herkes ben buyurayım derse işler yüzüstü kalır.
  • Sen beni rahat bırak, ben de seni: Başkalarını rahatsız etmez, onlarla iyi geçinirsen aynı karşılığı sende onlardan alırsın.
  • "Sen birinsin" deyince kavga çıkmaz*: Bir konu üzerindeki görüşme sırasında uysallık gösterir, karşınızdakinin dediğini kabul ederseniz anlaşmazlık çıkmaz.
  • Sen dede (efendi) ben dede (efendi), bu atı kim tımar ede* (Sen zot ben zot, ata kim vere ot): Herkes kendisini buyurucu durumda görür, iş yapmakla yükümlü saymazsa ortadaki işi kim yapar?
  • Sen doğru ol, eğri belasını bulur: Doğruluğun ve dürüstlüğün, uzun vadede en sağlam yol olduğunu vurgular ve yanlış yollara sapmanın kötü sonuçları olacağını hatırlatır.
  • Sen dost kazan, düşman ocağın başından çıkar*: Sen dost kazanmanın yoluna bak, düşman kolay kazanılır.
  • Sen giderken ben geliyordum*: "Senin şimdi öğrenmekte olduğunu ben çoktan biliyordum, senden daha tecrübeliyim, beni aldatamazsın" anlamında söylenir.
  • Sen güzel, ben güzel akşam oldu ne yiyeceğiz?: Sadece güzellik insanın geçimini sağlamaz. Önemli olan insanların aklını kullanmasıdır.
  • Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?: Hile yapan veya başkalarını aptal yerine koyan; insanların her şeyi görmezden geleceğini ya da fark etmeyeceğini sanan kişilere söylenen bir söz. İnsanlar her şeyi fark eder; kimseyi hafife almamak gerekir.
  • Sen işi bırakmayınca iş seni bırakmaz: İnsan çalışmak isterse her zaman yapacak bir iş bulabilir.
  • Sen işlersen mal işler, insan öyle genişler*: Ancak çalışarak zengin olunabilir, refaha erilebilir.
  • Sen işten korkma, iş senden korksun*: İşi gözünde büyütmeyip dirençle çalışanlar başarı kazanır.
  • Sen kazan da düşmana kalsın: İnsan kazandıklarının düşmana kalacağını bilse bile çalışmaktan geri kalmamalıdır.
  • Sen köprü olursan herkes üstünden geçer: Kişinin sürekli fedakârlık yapıp kendi haklarını savunmadığı durumda, başkalarının bundan faydalanacağını ifade eder. Her zaman alttan almanın, insanların sınırlarını zorlamasına neden olacağı anlatılır.
  • Sen olursan bensiz, ben de olurum sensiz: Karşılıklı sevgi ve ilgi olmazsa dostluk yürümez.
  • Sen sen, ben ben: Herkes kişilik sahibidir; kimse kimseden üstün değildir.
  • Sen seni bil, sen seni; sen seni bilmezsen, patlatırlar enseni: Üzerine vazife olmayan işlere kalkışan, haddini bilmeyen kimselere, haddini bildirecek birileri çıkar.
  • Sen seversin oğlunu, o da sever oğlunu: Anne baba çocuğu sevgi ve şefkatle büyütürse o da evlenip çocuk sahibi olduğunda aynı sevgi ve şefkati kendi çocuğuna gösterir.
  • Sen yolcu, ben hancı iken bir gün elbet buluşuruz: İnsanların farklı yollarda ilerleseler bile bir gün mutlaka yollarının kesişeceğini ifade eder. Hayatın getirdiği döngüler ve rastlantılar, beklenmedik anlarda karşılaşmaları mümkün kılar.
  • Senden devletli ile ortak olma*: Sıkılmak, üzülmek istemeyen kendinden zengin kimseyle ortak işe kalkışmamalı.
  • Senin aradığın kantar, Bursa'da kestane tartar: Senin uygulamayı düşündüğün yöntem burada geçmez.
  • Senin gönlün Döndü ile Döne'de, benim gönlüm inekle danada: Senin eğilim ve isteklerinle benimkiler bağdaşmaz, yollarımız ayrı.
  • Senin canın can da benimki patlıcan mı?: Senin canının değeri var da benimkinin değeri yok mu?
  • Sana bir yumurta pişireyim; ama ev bağda, bağ da dağda: Mallarına düşkün bazı kişiler birine bir şey ikram etmek gerektiğinde hem verecekmiş görünürler, hem de vermemek için bahane uydururlar.
  • Sana kötülük edene sen iyilik et: Sana kötülük edene sen iyi davran ki utansın, o kötülüğü bir daha yapmasın.
  • Sana laf getiren senden laf götürür: Dedikodu yapan, diğer insanları çekiştiren kişi mutlaka bu dedikoduları yaptığı kişiyi de başkalarına çekiştirir. Bu yüzden başkaları hakkında konuşan kişilere güvenilmemelidir.
  • Sana taşla dokunana (vurana) sen aşla (ekmekle, pamukla) dokun (var)*: Kötülük edene, sert davranana iyilik etmeli yumuşak davranmalı ki ancak bu sayede onu kötülükten vazgeçirebilirsiniz.
  • Sana vereyim bir öğüt, kendi ununu kendin öğüt*: Gönlümüze göre olması için kendi işimizi kendimiz yapmalıyız.
  • Abacı kebeci, (ya) sen neci?: "Herkesi anladık, onlar bu işle ilgili, peki sana ne oluyor, sen necisin? İşime karışma" anlamında kullanılır.
  • Ad işler işi, sen işlemezsin: İnsanın toplumda iyi bir yere gelmesi, bir düzen kurması için isminin önemi büyüktür.
  • Ada bana, adayayım sana*: Her şey karşılıklıdır. Sen bir kimse için fedakârlıkta bulunursan o da senin için fedakârlıkta bulunur.
  • Adamlık sende kalsın*:
    1. Karşı taraf iyilik bilmese de sen yine iyilik et
    2. Bu işi nasıl olsa sana yaptıracaklar, bari kendiliğinden yap da onurunu koru.
  • Ağa diyeyim sana, yağın bulaşsın bana: Birinin çıkar sağlamak için aşırı şekilde yalakalık yapmasını veya gereksiz yere birine fazla yakınlaşmasını ifade eder.
  • Akıllı yaşamaz derler, sen bugün de akşamı ettin: Bir kişinin genellikle akıllı olarak görülmesine ve kabul edilmesine rağmen beklenmedik bir şekilde akılsızca davranarak bu algıyı bozduğunu ve aslında akılsız olduğunu gösterdiğini ifade eder.
  • Anne, "Oğlum seni seviyorum" demiş; oğlu da "Anne ben de oğlumu seviyorum" demiş (Sen seversin oğlunu, o da sever oğlunu): Ana babasından gördüğü sevgi ve şefkatle büyüyen çocuk evlenip çocuk sahibi olduğunda aynı sevgi ve ilgiyi kendi çocuğuna gösterir.
  • "Aşağı mahalle sen misin, yukarı mahalle şen misin?" diye gezer: Rahatına düşkün kimseler gezip eğlenmenin dışında başka bir şey düşünmezler.
  • Aşık ona çoksa, sana dilber mi bulunmaz?: Bir kişiye aşık olanların sayısının fazla olması durumunda, o kişinin seveceği başka güzellerin bulunamayacağı anlamına gelmediğini ifade eder.
  • Avcı tavşana "Bir kürk vereyim" demiş, tavşan "Postumu soyma da senin kürkünden vazgeçtim" demiş: Kurnaz kişilerin önce dostça yaklaşarak karşısındakini kandırmaya çalıştığını, ancak karşısındaki kişi bu tuzağı fark ettiğinde kandırmanın zorlaştığını ifade eder. Yani, deneyimli ve uyanık bir kişi, kendisine zarar vermek isteyenlerin niyetlerini anlayarak bu tür tuzaklara düşmez.
  • Bak bana bir gözle, bakayım sana iki gözle: İnsan kimden dostluk ve iyilik görürse ona karşı daima sevgi ve saygı duyar.
  • Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim: Kişinin karakterinin arkadaşlarından anlaşılacağını ifade eder. İnsan, birlikte zaman geçirdiği kişilere benzer ve onların huylarından etkilenir.
  • Ben hancı, sen yolcu iken elbette bir gün gene görüşürüz: Sen o işte, ben bu işte kaldığımız sürece birbirimize yardımcı olmak zorundayız.
  • Ben oldum sencileyin, sen de olursun bencileyin: İnsan kendini üstün görmemeli, başkasını kınamamalıdır; çünkü herkes zamanla birbirine benzer hâllere düşebilir. Bugün başkasını küçük gören kişi, yarın aynı durumda kalabilir.
  • Ben sana hayran, sen cama tırman: Bencil insan, ben istediğimi elde edeyim de başkası ne yaparsa yapsın diye düşünür.
  • Ben sorarım ilm-i hikmetten, sen dersin "Çalmadım kilimi mektepten": Cahil insanlara, bilgi ve kültür gerektiren bir soru sorulduğunda, konuyla hiç ilgisi olmayan cevaplar vererek mahcup duruma düşerler.
  • Beş paraya bir kaz al da, sen de lakırdıya karış: Bir gruba veya topluluğa katılmak ve konuşmalara dahil olabilmek için küçük de olsa bir katkıda bulunmak gerektiğini ifade eder (?).
  • Bir senden büyüğün sözünü dinle, bir senden küçüğün: Doğruyu öğrenmek istiyorsan, danışacağın kişilerin büyük ve küçüklüğüne aldırış etme.
  • Bu dünya dört direk üzerine bir bina, ben yiyeyim sen yeme, ben iyiyim sen fena: Dünyada herkes kendini haklı ve üstün görme eğilimindedir. Bencillik ve adaletsizlik arttıkça düzen bozulur, insanlar arasında huzur kalmaz.
  • Bugün bana ise yarın da sana*: Bugün birinin başına gelen kötü bir durumun daha sonra başkasının da başına gelebileceğini vurgulamak için söylenir.
  • Çocuğu işe sal, ardınca sen var (Çocuğa iş ardına sen düş)*: Çocuk kendisine ısmarlanan işi beceremez. Bu nedenle, ona iş buyuranın da arkasından gitmesi gerekir.
  • Çok çalıştım senin için, şimdi oldu benim için: Kişi başkaları için çalışır, yorulur ama öğrendikleri kendine kalır.
  • Değme bana, değmeyim sana: Başkalarına kötü davranmazsan onlar da sana öyle davranmaz.
  • Dışı eli (seni) yakar, içi beni yakar*: "Dıştan görünüşü, herkesi imrendirecek kadar güzel ama içyüzü elverişsiz, kötü" anlamında söylenen bir atasözü.
  • Dilim, senden çektiğim zulüm: İnsan dilini tutmazsa çok felaketlere uğrar.
  • Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim*: Dilini tutmaması yüzünden başına dertler açılan kişinin pişman olduğunu anlatır.
  • Dur ayağıma yer edeyim, bak sana neler edeyim: "Kendi güvencemi sağladıktan sonra sana yapacağımı bilirim" anlamında söylenen bir söz.
  • Dünya bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni, kolla kendini, göreyim seni: İşlerini aksatmadan yürütmek isteyen, aklının gücünden, düşünce ve sağduyusunun kılavuzluğundan ayrılmamalıdır.
  • Düşman karınca gibi ise sen fil gibi san: İnsan düşmanını küçümser, ondan sakınmaya gerek görmezse bir gün bunun bedelini çok ağır şekilde ödeyebilir.
  • Düşmanın düşmanı senin dostundur: Aynı kişiye düşmanlık edenler birbirlerine yakın insanlardır.
  • El sana taşla vurursa, sen ona ekmekle vur: Birisi sana düşmanca davranışlarda bulunduğu zaman ona aynı şekilde karşılık vermek yerine barışçı bir yol denersen herkes için daha iyi olur.
  • El senin aynadan göremediğini duvardan görür:
    1. Kişinin kendisinin bile fark edemediği bazı özellikleri başkalarının fark etmesi daha kolaydır.
    2. Bazı kişiler başkalarının açık noktalarını yakalamak için özel çaba sarf ederler.
  • Ele eden, sana da eder: Bir kişi başkasına kötülük yapıyorsa aynı kişinin aynı şekilde size de kötülük yapabileceğini ifade eder.
  • Ele sen soracağına el sana sorsun: Başkalarının yardımına muhtaç kalmamaya çalışmalı, başkalarına yardım edecek kadar iyi duruma gelmeye çalışmalıyız.
  • Elin ayıbını sana söyleyen, senin ayıbını da ele söyler: Başka insanların söylediklerini anlatan insanlara güvenmemeli çünkü sizin söylediklerinizi de başkalarına anlatır.
  • Elin geçtiği köprüden sen de geç: Herkesçe denemiş ve onaylanmış yollardan gitmenin, genellikle daha güvenli ve başarılı olacağını ifade eder.
  • Ev yeni, duvar yeni, eleğim seni nereye asayım?: Elde ettiği yeni bir şeye kıyamayanların durumunu anlatır.
  • Evceğizim, evceğizim, sen bilirsin halceğizim: Ailenin bütün sırları, mutlulukları, sıkıntıları hep ev içinde kalır.
  • Evim evim, sen bilirsin benim hâlim: "Ancak evimde rahat edebilirim" anlamında söylenir.
  • Evin yattı sen dur, evin durdu sen yat: Aile reisinin evdeki himaye vazifesini anlatır (?).
  • Eyyam sana uymazsa, sen eyyama uy: (atasözü) Şartlar istediğin gibi gitmiyorsa şartlara uyum sağlaman gerektiğini anlatır. Değişen zamana, düzene ve koşullara ayak uyduran kişi ayakta kalır.
  • Fakir eline bakarsa sen kesene bak: Bir yoksul senden yardım istediği zaman durumun iyiyse onu boş gönderme.
  • Geçme namert köprüsünden, ko aparsın su seni*: Namerde karşı minnet altında kalmaktansa sıkıntıya katlanmanın daha iyi olduğunu ifade eder.
  • Getir bana Hıdırellez'i, göstereyim sana yazı (Az bilirim, uz bilirim, Hıdırellez'den sonra yaz bilirim): Hıdırellez ile beraber soğuklar gider ve yaz başlar (Hıdırellez: Hızır ve İlyas peygamberlerin her yıl buluştuklarına inanılan 6 Mayıs günü ve bu günde kutlanan geleneksel bayram).
  • Gidilmeyen yer senin değildir*: Gidemediğiniz yerinizin, kullanamadığınız malınızın size bir yararı olmaz.
  • Gözüm, sana mı inanayım, sözüm sana mı?: Kişinin söylediklerine mi yoksa yaptıklarına mı güvenileceğinin bilinemediği durumlarda söylenir. Görünenlerin olduğu gibi, değiştirilmeden başkalarına aktarılmasının önemine vurgu yapar.
  • Güldürme kendini, güldürsünler seni: Kişinin kendi değerini düşürmemesi ve başkalarının gözünde saygınlığını koruması gerektiğini ifade eder. Kendi kendine komik duruma düşmektense, başkaları tarafından takdir veya iltifat görmenin daha iyi olduğunu anlatır.
  • Gülme bana, gülerler sana: Bir başkasının kusurları veya hatalarıyla alay eden kişinin, aynı duruma kendisinin de düşebileceğini ifade eder.
  • Han da yalan, hamam da yalan, azıcık da sen oyalan: Dünya malının geçici olduğunu vurgular. İnsan ne kadar çok mala sahip olursa olsun, öldüğünde hepsini geride bırakır ve bu mallardan artık mirasçıları faydalanır.
  • Hasta ol benim için, öleyim senin için*: Kişi kendisi için bir fedakarlıkta bulunan kimseye karşı sırası geldiğinde daha büyük fedakarlıkta bulunur.
  • Herkesin geçtiği köprüden sen de geç*: Toplumun tuttuğu yoldan ayrılmamak gerektiğini öne süren bir atasözü.
  • Herkesin uyduğu imama sen de uy*: Bir toplulukta herkes birine güvenip peşinden gidiyorsa çekinmeden sen de git.
  • İki kişi lakırdı ederken üçüncüsü sen olma: İki kişi konuşurken üçüncü kişinin lafa karışması saygısızlıktır.
  • İnsanlık sen de kalsın*:
    1. Karşı taraf iyilik bilmese de sen yine iyilik et
    2. Bu işi nasıl olsa sana yaptıracaklar, bari kendiliğinden yap da onurunu koru.
  • İşten yılma, iş senden yılsın: İnsan, çalışmayı severse iş ne kadar çok olursa olsun bundan şikâyetçi olmaz.
  • Kaval elden, yel Allah'tan (sen yalnız parmaklarını oynat): Her şeyi başkaları hazırlıyor, sana kendini göstermek kalıyor.
  • Kavga "sen ben" demekle çıkar*: Sen ben çekişmesi, sonunda kavgaya dönüşür.
  • Kısmetin seni arar bulur: Kişinin kaderinde olan şeylerin, onu mutlaka bulacağını ve ondan kaçmanın mümkün olmadığını ifade eder. İnsanın rızkı veya talihi er ya da geç karşısına çıkar.
  • Kıyma bana kıyarım sana: Birinden kötülük gören kimse bunun altında kalmaz, fırsat bulduğu anda karşılığını verir.
  • Kız alırsan dersin "Sen bilirsin" dul alırsan dersin "Ben bilirim": Kızın nazı çok olur. Dul kadının ise boynu büküktür.
  • Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla (işit, dinle)*: Bir sözün, bir iğnelemenin, birinin yüzüne karşı açıkça söylenememesi durumunda, oradaki bir başkasına söylenerek, ona duyurulmaya çalışılmasını anlatır: Sonra, kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla gibilerden, Nuri Efendiye de laf çaktı: – Bu balyalar akşama kadar tartılıp teslim edilecek. Durmak, dalga geçmek yok. (İlgili cümle kaynağı: C. Gündoğdu)
  • Komşunun eşeğini iki iste ki, Allah sana bir versin: İnsan bir şeye ihtiyaç duyunca önce komşusuna başvurur. Bu yüzden komşularımızla iyi geçinmeli her zaman onların iyi olmalarını dilemeliyiz.
  • Komşunun kapısını döğme parmakla, el seninkini döver tokmakla: En küçük bir kötülük fazlası ile karşılığını görür.
  • Komşunun sakalını yoldularsa, sen de sakalını kazıt: Komşun bir kötülüğe uğradı ise sanki sende o kötülüğe uğramış gibi ona anlayış göster ve ona yardımcı ol.
  • Körün yanına varırsan, sen de bir gözünü kapa*: Birtakım eksiklikleri bulunan bir kimsenin yanında ona eksikliğini sezdirip onu mutsuz edecek davranışlardan kaçınılmalıdır.
  • Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var: İnsan ne kadar güçlü ve kudretli olursa olsun "bana karşı çıkan olmaz" diye gücünü kötüye kullanmamalı, çünkü herkesten büyük Allah var ve o da kötüleri sevmez.
  • Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan*: Bu dünya gelip geçicidir, mala mülke fazla değer vermemek gerekir.
  • Ne benden sana bazlama, ne senden bana gözleme: Ne sen benden yardım bekle, ne de ben senden iyilik umayım, ilişkimiz karşılıklı çıkara dayanmasın ya da bundan sonra ilişkimizi keselim.
  • Ne kimse senden incinsin, ne sen kimseyi incit: Nasıl ki biri bizi incitecek bir şey yaptığı zaman çok üzülürsek, başkalarının da aynı durumda kalacağını düşünüp herkesle iyi geçinmeye çalışmalıyız.
  • Ne verirsen elinle o gider seninle*: İnsanın bu dünyada yaptığı bir iyiliğin ahirette karşılığını göreceği düşünülür.
  • O dağa yağdı, bu dağa yağdı, sen hâlâ "Kışa ne var?" diyorsun: Havalar iyi gitse de kişi kış mevsimi başlarken tedbirini almalıdır. Aksi halde zor durumda kalabilir.
  • Oğlan doğur, kız doğur; hamurunu sen yoğur: Çocuk yetiştirirken onların eğitim ve terbiyesini ebeveynin şekillendirmesi gerektiğini ifade eder. Bir çocuğun nasıl bir birey olacağı, ailesinin ona verdiği değerler ve emekle ilgilidir.
  • Oğlan yetir, kız yetir; ağır yükü sen götür*: Çocuk büyütmek, evi yönetmek hep annenin görevi olduğundan anne olmak kolay iş değildir (yetirmek: Yetiştirmek).
  • Para isteme benden, buz gibi soğurum senden*: Kişi, kendisinden para isteyen kimseden uzak durmak ister.
  • Param seni vereyim de mi düşman olayım, vermeyeyim de mi düşman olayım?: Kendisinden borç para istenen kişi, bu parayı vermese isteyen kişi ona düşman olur. Verse, parası zamanında geri gelmeyebileceği için yine bir düşmanlık belirir.
  • Sakla beni varken, bulunayım sana yokken: Her şey eldeyken korunmalı ve kenara ayrılmalıdır ki yokluk zamanı geldiğinde işe yarasın. Varlığın değerini zamanında bilmek, ihtiyaç anında rahat etmeyi sağlar.
  • Say beni, sayayım seni (Sev beni, seveyim seni)*: Saygı (sevgi) karşılıklı olur. Sen beni sayarsan (seversen), ben de seni sayarım (severim).
  • Sev seni seveni hak ile yeksan ise de, sevme seni sevmeyeni Mısır'a sultan ise de (Sev seni seveni yerde toprak ise de, sevme seni sevmeyeni gülde yaprak ise de)*: Toplumdaki yeri ne düzeyde olursa olsun, sevgi gördüğün kişiye sen de sevgiyle karşılık ver; birisi sana içinde sevgi taşımıyorsa o kişi kim olursa olsun ondan uzak dur.
  • Seyrek git sen (sıkça varma) dostuna, kalksın ayak üstüne*: Kişi dostuna sık sık giderse seyrek gittiğinde gördüğü konukseverliği görmez.
  • Tavşana demişler ki "Dağ sana küstü", "Ben ona küsmem" demiş: Kişi, kendisine ekmek kapısı olan veya geçimini sağlayan kimseye kolay kolay darılmaz. Çünkü ona küsmek kendi zararına olacağından, ilişkiyi sürdürmeyi tercih eder.
  • Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin*: Kendisine buyrulan işi yapmaktan kaçınmak için bu işin bir çare olmayacağını ileri sürerek başka yollar göstermeye çalışanlar için söylenir.
  • Tencere dibin kara, seninki benden kara*: Bende kusur arıyorsun ama sen benden de betersin: Yanlış yapana yanlış yaparsanız, 'tencere dibin kara, seninki benden kara' diyenler olur. (V. T. Erdoğan)
  • Uşağı işe koş, sen de ardına düş: Bir kimseye başaramayacağı bir işi veren kişi, sonunda o işi kendi yapmak zorunda kalır.
  • Vardığın yer karanlık ise, sen de gözünü kapat: İnsanın bazen içinde bulunduğu olumsuz koşullara uyum sağlaması gerektiğini ifade eder. Zor ve değiştirilemez durumlarda direnmek yerine, şartlara uygun hareket etmek daha akıllıcadır.
  • Ver amca tekerleği, sen arabanı sürüklersin: Kurnaz insanların işleri başkalarına yaptırarak kendilerini yormadıklarını ifade eder. Akıllı olan, yükü hafifletirken ağır kısmı düşüncesiz kişilere bırakır.
  • Verdiğin her şey senin yanında kalır: Yapılan iyilik ve yardımların unutulmayacağını ve kişinin manevi kazanç sağlayacağını ifade eder. İnsan, başkasına verdiği değer ve desteğin bir gün mutlaka kendisine geri döneceğini bilir.
  • Yalan, biraz da sen oyalan: Yalanların ve gerçek olmayan vaatlerin insanları gereksiz yere oyalayarak zamanlarını boşa harcadığını anlatır.
  • Yatma tilki önünde ko aslan yesin seni: Kurnaz, açgözlü kimseler, güçlü, kudretli kimselerden daha tehlikelidirler (ko: bırak, koy).
  • Yenice eleğim, seni nerelere asayım?*: Kişi, elde ettiği yeni ve güzel bir şeyi örselememek için büyük özen gösterir.
  • Yılanı sen tut gözüne ben bakayım: "Tehlikeli işe sen giriş, ben seyirci kalayım" anlamında kullanılan bir söz.
  • Yiğitlik bir oddur, sakın seni yakmasın: Gönlü yüksek duygular ateşi ile kavrulmayanda yiğitlik yoktur.
  • Zaman sana uymazsa sen zamana uy*: İnsan, içinde yaşadığı ortama ayak uydurmak zorundadır. Zamana aykırı hareket etmektense ona uymak, yeniliklere açık olmak lazımdır.