- Gidilmesi çok süren, çok ötelerde olan, ırak karşıtı: Uzak bir ülke. İşim eve uzak.
- Arada çok zaman bulunan: Uzak bir gelecek.
- Yeteneği, gücü ya da hükmü yetişmez: O, bu kitabı anlamaktan uzaktır.
- Olasılığı az olan: Ben bu işi çok uzak görüyorum.
- Ayrı, birbiriyle pek ilgisi olmayan, yakınlık derecesi az olan: Uzak akraba.
- İlgisiz, ilişkisini kesmiş: Neden hayattan bu kadar uzaksın? (örnek cümle)
İlgili deyimler ve anlamları
İçinde "uzak" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Uzak durmak: (deyiminin anlamı) Karışmamak, yaklaşmamak.
- Uzağı görmek: İleride ne olacağını önceden kestirmek.
- Uzaklara gitmek: Konudan ayrılmak.
- Uzaktan: Uzak yerden, uzak olarak: Onunla uzaktan akrabayız.
- Uzaktan bakmak (seyirci kalmak): Seyirci gibi davranıp olaya karışmamak.
- Uzaktan merhaba: Yakın ahbaplık istenmediğini anlatır.
- Uzaktan uzağa:
- İlgisi çok az olan: Uzaktan uzağa tanışıklığımız var.
- Çok uzaktan duyulan.
- Uzaktan yakından: Kesinlikle, hiçbir şekilde: Uzaktan yakından alakası yok.
İlgili atasözü ve anlamı
İçinde "uzak" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Uzak yeri urgan ile ölçme: (atasözünün anlamı) Yetersiz, sonuç alınmaz araçlarla iş görmeye kalkmamalı.
Soru/Yorum Gönder