Sofra tuzu |
- Kimyasal adı sodyum klorür (NaCl) olan, yemeklere tat (tuzluluk) vermek için katılan, ya kaya tuzu şeklinde kütle durumunda bulunan ya da içinde erimiş olduğu deniz suyu gibi sulardan ayrıştırılarak elde edilen inorganik bir bileşik: Eve ekmekle tuz götürmeyi / Böyle havalarda unuttum (O. V. Kanık)
- (kimya) Bir asitteki hidrojenin yerini bir metalin almasıyla oluşan bileşim: Bakır sülfat, bakırla sülfürik asitten elde edilen bir tuzdur.
Tuz ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- Tuz ekmek düşmanı: İyilikbilmez: "Seni gidi tuz ekmek düşmanı nankör. Geldin geleli evimizde karnın tok, sırtın pek. Benim Nâcime iki satır okumak mı zor geldi?.." diye haykırınca yerinden fırlayarak odadan çıktı. (S. Ayverdi)
- Tuz ekmek hakkı: Birinin ekmek yedirip iyilik ettiği kimse üzerindeki hakkı: Ne de olsa yılları burada geçmişti. Tuz, ekmek hakkı vardı. (Y. Bahadıroğlu)
- Tuza yatırmak: Tuzun içinde bırakmak: Geyik eti tütsüledi, geyik etini tuza yatırdı, tavuğun ve koyun filetosunun yanına bunları da ekleyince kışı çıkaracak kadar yemekleri oldu.
- Tuzlamak: Üstüne tuz ekmek: Kızarmış çıtır çıtır dilimlerin üzerine yağ sürdü, tuzladı ve birer birer mideye indirdi. (Y. Demir)
- Tuzlu:
- Tuzu olan: Deniz suyu tuzludur.
- (Yapılışında tuz bulunan şeyler için) Tuzu çok: Çorba çok tuzlu olmuş.
- (mecazi) Çok pahalı: Fiyatı biraz tuzlu geldi, almaktan vazgeçtim.
- Tuzu kuru: Kaybedecek bir şeyi olmadığı ya da hali vakti yerinde olduğu için aldırış etmeyen: Tabii onun tuzu kuruydu. Kimsenin onu öldüreceği yoktu (B. Gördebak). Ne de olsa onların tuzu kuruydu, ne gerek vardı böylesi riskli bir işe? (D. Bilgen)
Tuz ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "tuz" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- (bir şeye) Tuz biber ekmek: Üzüntülü ve kusurlu hali artıracak hal ve hareketlerde bulunmak: Amcasının ölümü, acılarının üstüne tuz biber ekmişti. (B. A. Gökdağ)
- Tuz koktu: Bir olaydaki olumsuzluğu gidermesi gereken unsurun da o olumsuzluğa karıştığını anlatmak için kullanılan bir söz: Tuz da koktu derler her şey kirlendiğinde. Tuzunu temiz tutma gayretiymiş yaşamak (K. Karakaşlı). "Tuz koktu" dedirten bir dünya, zeminin kaydığı bir dünya... (Y. Değirmenci)
- Tuzla buz etmek: (Kırılabilir şeyler için) Onarılamayacak şekilde kırmak, paramparça etmek: Sürahiyi bahçenin duvarına fırlatıp tuzla buz etti. (T. İkizler)
- Tuzla buz olmak: Onarılamayacak biçimde kırılmak, dağılmak, paramparça olmak: Bardak, yere düşerek tuzla buz oldu.
- Tuzu biberi yerinde (olmak): Her şeyi tam, eksiksiz: Turgut Reis, orayı tuzu biberi yerinde bir ziyaretle onurlandırmayı tasarlamıştı. (Halikarnas Balıkçısı)
- (bir şeyde) Tuzu olmak: Katkısı olmak: Bu işte onların da tuzu vardı. (İ. B. Olgaçay)
- Tuzlayayım da kokma: Sözleri ve davranışları pek zavallı, onaylanır cinsten olmayanlar için söylenir: Tuzlayayım da kokma. Dayanılmaz olursun sonra. (A. Püsküllüoğlu)
- Tuzluya mâl olmak (oturmak): Çok pahalıya mâl olmak, yüksek ücret ödenerek elde edilmiş olmak: "Bu iş sana biraz tuzluya mal olacak gibi. Aç kesenin ağzını, hemencecik yapayım işini" der (Masal Zinciri). Senin eylemlerin bize tuzluya mal oluyor.
- Çorbada tuzu bulunmak (olmak): Bir iş ya da hizmette az da olsa, emeği geçmek, katkıda bulunmak: Çorbada tuzumuz bulunsun istedik. Fırsat buldukça bisikletlerimizle çorba dağıtımına çıkıyorduk. (M. İşcier)
- Tadı tuzu kalmamak: Eski zevki kalmamak, yavanlaşmak: Artık tadı tuzu kalmadı dünyanın. Kimsede saygı görenek kalmadı. (O. Şahin)
- Tadı tuzu yok: Yavan, tatsız tuzsuz, zevk vermez: Sensiz tadı tuzu yok buraların.
- Tadını tuzunu bulmak: Kıvamına gelmek, beklenen ölçülere ulaşmak.
- Tadını tuzunu kaçırmak: Münasebetsizlik etmek, güzel bir şeyi, içinde bulunulan durumu çekilmez hâle getirmek: Annem ve babamla sürdürdüğüm bu kavga hayatın tadını tuzunu kaçırdı. (A. E. Kavaklı)
- Yaraya tuz biber ekmek: Bir derdin acısını çoğaltmak: Durumunu görünce kendisine acıdım, yarasını deşip tuz ekmeyi uygun görmedim. (Şeyh Sadi Şirazi)
Tuz ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "tuz" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Tuz ekmek hakkı bilmeyen itten de beterdir (Tuz ekmek bilmezden, it yeğdir): İyiliğe kötülükle cevap veren kimselerden her şey beklenir.
- Tuz ekmek hakkını bilmeyen kör olur* (Tuz ekmek hakkı bilmeyen, akıbet gözden çıkar): İyiliğini gördüğü, ekmeğini yediği kimseye karşı saygısızlık ve hainlik eden kişinin sonu iyi olmaz.
- Tuzdan leziz, sudan aziz bir şey olmaz: Tuz tüm gıdalara lezzet verirken, su ise yaşam için vazgeçilmezdir.
- Tuzluyu yiyen suyu bulur: Tuzlu yiyecekler insanı çok susatır. Böyle yiyecekler yiyen, susuz kalmamalıdır.
- Tuzun azı da birdir, çoğu da:
- Yemeğin çok tuzlu veya tuzsuz olması gibi değerli bir şeyin çok azının da çok fazlasının da istenen faydayı sağlamayacağını; bu nedenle, ölçülü ve dengeli olmanın önemli olduğunu anlatır.
- Bir şeyin miktarının önemli olmadığını, her durumda onun özünün değişmediğini ifade eder.
- Açık yaraya tuz ekilmez*: Zaten acı çeken bir kişiye daha fazla acı vermekten veya onu daha fazla üzmekten kaçınılması gerektiğini ifade eder. Zor durumda olan insanlara daha fazla yüklenmek, onların sıkıntılarını artırmak anlamına gelir ve bu insani bir davranış değildir.
- Aş tuz ile, tuz oran ile*: Bir şeyin hoşa gitmesi, birtakım nitelikler taşımasına ve bu niteliklerin gerektiği oranda bulunmasına bağlıdır; ölçüsüz ve aşırı nitelikler o şeyi tatsız, zevksiz duruma sokar.
- Aşın tadı tuz: Yiyeceklerin lezzetinin artması ve tamamlanması için tuzun gerekli olduğunu, bunun gibi bir çok şeyin de değerini tam olarak kazanması için onun olmazsa olmaz unsurlarının gerekli olduğunu ifade eder.
- Aşın tadı tuz (ama) çanakla yenmez: Tuzun ve diğer herhangi bir şeyin fazlasının zararlı olabileceğini ve dengeli bir yaklaşımın önemini vurgular.
- Avrat tuz dedi mi ciğeri cız der*: Karısı herhangi bir şey isteyince ihtiyaçları karşılayamayan kocanın içi sıkıntıyla dolar.
- Bağsız bahçesiz rençber, tuzsuz aş yiyene benzer: Bir çiftçinin (rençberin) bağ ve bahçe gibi temel tarım araçlarına sahip olmadan, verimli çalışamayacağını, hayatının eksik ve tatminsiz olacağını ifade eder.
- Bakkalın peyniri tuzdan yenmez: Bir ürünün fazla katkı maddesi veya aşırılığı yüzünden asıl tadının kaybolacağını ve kullanılamaz hale geleceğini vurgular.
- Balık kokarsa tuzlanır; ya tuz kokarsa ne yapılır?: Genellikle bir şeyin normalde beklenen şekilde ters gitmesi durumunda, nasıl başa çıkılacağını düşündürmek için kullanılır. Eğer bir çözüm, normalde bir problemi çözecekse ve bu çözüm de işe yaramaz hale gelirse, durumun artık düzeltilmesinin mümkün olmadığını vurgular.
- Ekmeğin hakkı var ise tuz onu komaya: (?)
- Erkeklerin ömrü kız deye deye, kadınların ömrü tuz deye deye geçer: Erkeklerin hayatlarında sıkça kadınları ve kadınlarla ilgili meseleleri düşündüklerini, kadınların ise daha çok dünyalığı düşündüklerini ya da ev işleri ve sorumluluklarla ömürlerini geçirdiklerini ifade eder.
- Et kokarsa tuzlanır; ya tuz kokarsa ne yapılır?*: Bir sorunu çözmek için başvurulan en güvenilir yol veya kişinin bozulması durumunda, artık çözümün kalmayacağını ifade eder. Bir durumu düzeltecek unsur bozulursa, o noktada düzeltmek imkânsız hale gelir ve çözüm bulunamaz.
- Eşeğe söz, kokmuşa tuz hayretmez: Anlayışsız cahil kişiye laf anlatmak oldukça güçtür.
- Ev sahibi çorbanın tuzsuz olduğunu bilir: Misafirini ağırlamak istemeyen ev sahibini anlatır.
- Her taamın lezzeti tuzdan çıkar, tuz ekmek bilmeyen akıbet gözden çıkar: Herkes geçimini sağladığı kapıya minnet duymalıdır. Geçimini sağladığı yere nankörlük eden kişi bunun bedelini çok ağır öder (taam: yemek, aş).
- İki kişi arasında pişen ya tuzlu olur ya tuzsuz: Ortak bir iş veya ilişki içinde olan iki kişinin, uyum içinde çalışmadıklarında ya da anlaşamadıklarında, işlerin genellikle kötü olacağını ve istenen sonucu vermeyeceğini ifade eder.
- İnsan inat için kırk batman tuz ver: Baz insanlar inat uğruna zarar göreceklerini bile bile yanlış davranabilirler (batman: 7,692 kilogramlık eski bir ağırlık ölçü birimi).
- Kavga evliliğin tadı tuzudur: Evliliklerde zaman zaman yaşanan tartışmaların, ilişkideki duygusal derinliği ve samimiyeti artırabileceğini ifade eder. Evlilikteki küçük kavgaların, çiftler arasındaki bağı güçlendiren unsurlar olabileceği düşünülür.
- Kimse, aşım tuzludur demez: Kimse ürününü, yaptığı işi, tutumunu veya davranışını –öyle olsa bile– kötülemez; aksine över.
- Kokmuş ete tuz kar etmez, anlamayana söz kâr etmez: Bozulmuş bir etin tuzla düzelmeyeceği gibi, anlayışsız bir insana ne kadar anlatılsa anlatılsın fayda etmeyeceğini ifade eder.
- Lezzetsiz çorbaya tuz kâr etmez: Bir şeyin temel eksikliklerini veya sorunlarını yüzeysel değişikliklerin düzeltemeyeceğini ifade eder. Temel bir sorun varsa, üstünkörü çözümler veya eklemeler sorunu çözmez.
- Manasız latife, tuzsuz çorba gibidir: Yerinde yapılmayan her türlü davranış biçimi, ne kadar güzel olursa olsun rahatsız edici olabilir.
- Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin (Tatsız çorbaya tuz kâr eylemez, akılsız kafaya söz kâr eylemez): İşe yaramayan nesneyi küçük çabalarla bir şeye benzetmek nasıl boşsa, akılsız insanları da sözle yola getirmek olanaksızdır.
- Yağsız yenir de, tuzsuz yenmez: Yemeğin lezzetinin sağlanmasında tuzun önemli olduğunu ve bazen yağdan daha gerekli olduğunu ifade eder.
- Yaraya tuz eker: Acımasız zalim kişiler başkalarına acı çektirmekten zevk duyarlar.
- Yemeğe tuz, söze şeker konmalıdır: Yemeklere tuzun lezzet kattığı gibi, konuşmalara da tatlı ve nazik sözlerin eklenmesi gerektiğini ifade eder. Yemeklerin lezzeti için tuz, konuşmaların etkisi için ise nazik ve tatlı sözler gereklidir.
- Yemeğin tadı tuz, dünyanın tadı göz: Dünya pek çok güzelliklerden oluşmuştur. Bu güzellikleri görebilenler tadına varabilirler.
Soru/Yorum Formu
»