Düğümlenmiş ip |
- Yük bağlamak, çamaşır sermek, bir şeyi bağlayıp çekmek gibi işlerde kullanılacak kalınlıkta bükülmüş, keten, kenevir, pamuk vb. bitkilerin liflerinden örülen sicim: Karşıda bir evin taraçasında bir uçtan bir uca bir ip geriliydi, üzerine çamaşır asmışlardı. (T. Yücel)
- (Bazı bölgelerde) İplik.
- (mecazi) Asarak idam (öldürme) cezası: Gencecik delikanlılar ipe gitti. Aslan gibi gençler. Kolay mı bir çocuk yetiştirmek? (A. Sarısayın)
İp ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "ip" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- İp, inceldiği yerden kopar: (atasözünün anlamı) Bir konudaki gerginlik, en duyarlı noktada sorunu çözümsüz bırakır.
- İp koptuğu (kırıldığı) yerden bağlanır (ulanır):
- Bir kırgınlık, onun nedeninin giderilmesiyle ortadan kalkar.
- Bir iş, bozulan noktaların düzeltilmesiyle sonuca vardırılır.
İp ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "ip" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- İp kaçkını: (İpe çekilecek derecede) Serseri ve kötü kimse.
- İp parası vermek: Birini başından savmak, kabaca kovmak.
- (Birine) İp takmak: Birinin kötülüğüne çalışmak, arkasından kötü söylemek, kara çalmak, çekiştirmek.
- İp takmamak: (argo) Değer vermemek, aldırış etmemek, dinlememek.
- İpe basan: (argo) Sersem, budala, aptal.
- İpe çekmek: Asarak öldürmek.
- İpe sapa gelmemek: Birbirini tutmamak, birbirine uymamak ya da akla yakın olmamak: İpe sapa gelmez lakırdı. Söylediği bari ipe sapa gelse...
- İpe un sermek: (deyiminin anlamı) Olmayacak nedenler ileri sürerek istenilen işi yapmaktan kaçınmak: Nasreddin Hoca'dan devamlı bir şeyler isteyen komşu bir gün de çamaşır ipi isteyince: - Veremem, ipe un serdim, demiş. - Aman Hoca, ipe un serilir mi? - Adamın vermeye niyeti olmayınca ipe un da serer... (İ. Sarı)
- İpi çözmek: (halk dilinde) (Biriyle) İlgisini kesmek.
- İpi çürük: Güvenilmez kimse.
- İpi kırık: (argo) Sorumsuz, başıboş, serseri.
- İpi kırmak: (argo) Sıvışmak, savuşup gitmek.
- İpi koparmak: Aradaki anlaşmazlığı iyice derinleştirmek, ilişkileri bütünüyle kesmek.
- İpi sapı yok: Birbirini tutmaz, yersiz anlamsız, tutarsız.
- İpin ucu birinin elinde olmak: İşi biri çevirir olmak.
- İpin ucunu kaçırmak: (teklifsiz konuşmada) Ölçüyü aşarak bir işi çıkmaza sokmak, bir işin idaresine hakim olamayacak duruma gelmek: Latife kocasına yardım etmek isterken ipin ucunu kaçırmış; kocasıyla karşı karşıya gelmişlerdi. (A. Aygen)
- İpini boyamak: Bir işi ustalıkla becermek.
- (Birinin) İpini çekmek: Birini ölçülü davranmaya zorlamak, doğru yola sokmak için uyarmak.
- İpini kendi eliyle çekmek: Kendi felaketini kendi hazırlamak.
- İpini kesmek: (argo)
- Ayrılmak, savuşmak, kaçmak.
- (Birini) Parasız bırakmak.
- İpini kırmak: (halk dilinde) Azmak, ele avuca sığmaz bir duruma gelmek.
- İpini kırmış: Başıboş, haylaz, serseri: Tanrı tanımaz, dinsiz, alkolik, asi, kendini fuhşa kaptırmış, kısaca « ipini kırmış nesiller », dünyayı bir yerlere doğru sürüklüyorlar. (S. A. Arvasi)
- İpini koparmak: Serbest kalmak, azmak, serserilik etmek: Başkan, "Böyle olmayacak, ipini koparan geliyor. Hırlısı var hırsızı var," dedi. (İ. Dikici)
- İpini sürümek: Cezayı hak edecek suç işlemek, bela aramak.
- İpini sürüyüp gezmek: Başıboş dolaşıp vakit öldürmek.
- İpini üstüne atmak: Başıboş bırakmak.
- İpinin kıvrığı çözülmek: Bir konuda, birine adaletsiz davranmaya yönelmek, haksızlık etmek.
- (Birinin) İpiyle kuyuya inilmez: Kendisine güvenilmez: Onun ipiyle kuyuya inilir mi hiç? Yarın gene vazgeçer göreceksiniz. (K. Ateş)
- (Bir zamanı) İple çekmek: (O zamanın gelmesini) Sabırsızlıkla beklemek.
- (Bir işin) İpleri birinin elinde olmak: O işi el altından çekip çevirmek, biri tarafından gizlice yönetilmek: Benim için her şeyi yapan bir kuklam vardı. İpleri benim elimde sandım. (A. U. Çetinkaya)
- İpten kazıktan kurtulmuş (kaçmış): Her türlü kötülüğü yapacak nitelikte olan, serseri.
- İpten kuşak kuşanmak: Yoksul düşmek, yoksullaşmak.
Soru/Yorum Formu
»