Kafa ile ilgili deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
İçinde "kafa" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:

  • Kafa büyük içi boş, tut kulağından çifte koş: (deyiminin anlamı) Kişi akılsızsa kılık kıyafet neye yarar.
  • Kafa değiştirmek: Düşünce, anlayış değiştirmek.
  • Kafa dengi: Görüş, düşünce ve anlayışları birbirine uymuş ahbaplardan her biri, kafadar: O bizimle kafa dengi olamaz.
  • Kafa göz yarmak: Beceriksizlik göstermek.
  • Kafa kafaya vermek: İki ya da birkaç kişi bir kenara çekilip bir işi konuşmak: Bunun üzerine kafa kafaya verip düşündüler. (S. Demiral)
  • Kafa kalmamak: Zihin yorularak çalışmaz olmak.
  • Kafa patlatmak: Bir iş üzerinde pek çok ve yorucu bir biçimde düşünmek.
  • Kafa sallamak: Doğru yanlış her şeye evet demek, her davranışı onaylamak.
  • Kafa şişirmek: Gürültü ya da laf kalabalığıyla bir kimseyi tedirgin etmek.
  • Kafa tutmak: Boyun eğmeyip karşı gelmek, diklenmek.
  • Kafa ütülemek: (argo) Çok konuşarak tedirgin etmek.
  • Kafa yormak: Bir iş üzerinde derin derin düşünmek: Bununla beraber Kur'an'ın mesajını anlayabilmek için Kur'an üzerine derin düşünmek ve kafa yormak gerekmektedir. (M. R. Sadıkoğlu)
  • Kafadan atmak: İnceleme yapmadan uydurup söylemek.
  • Kafadan gayri müsellah (ıslah olmaz): (şaka) Akılsız, aklında bozukluk olan.
  • Kafadan kontak (sakat): (halk dilinde) Düşüncesiz, mantıksız, delice iş gören.
  • Kafası almamak:
    1. Anlayamamak, kavrayamamak.
    2. Zihin yorgunluğundan, anlayamaz duruma gelmek.
    3. Havsalasına sığmamak, olabileceğine inanmamak.
  • Kafası (kafa) boş: Akılsız.
  • Kafası bozulmak: Öfkelenmek, kızmak.
  • Kafası bulanmak: Kafası yorulup kavrayamaz duruma gelmek.
  • Kafası çalışmak (işlemek): Aklı, zekası, anlama yeteneği yerinde olmak.
  • Kafası çalışmaz: Aptal, sersem.
  • Kafası dönmek: (Sıkışık bir durumda) Sersemlemek.
  • Kafası dumanlı:
    1. Hafif sarhoş.
    2. Çözemediği karışık düşüncelerle kafası yorgun: Kafam öyle dumanlı ki, takip edildiğimi düşünmeye başladım. (D. Özek)
  • Kafası durmak: Zihin yorgunluğundan düşünemez olmak.
  • Kafası izinli olmak: (argo) Bir süre için aklı başında olmamak ya da başka şeylerle dolu olmak.
  • Kafası kalın: Akılsız, aptal.
  • Kafası karışmak: → Aklı karışmak.
  • Kafası kazan (gibi) olmak: 1. Çok gürültüden rahatsız olmak. 2. Zihni yorulmak.
  • Kafası kızmak: Öfkelenmek.
  • Kafası şişmek: Zihinle çok çalışmaktan ya da dolayındaki gürültüden kafası yorulmak.
  • Kafası taşa çarpmak: Yaptığının kötü olduğunu büyük bir zarar görerek anlamak.
  • Kafası yerinde olmamak: Kafası yorgun olmak ya da başka şeyler düşünmekte bulunmak, dolayısıyla iyi düşünememek, dikkatini toplayamamak.
  • Kafası yerine gelmek: Dinlenip yeniden sağlıklı düşünebilir duruma gelmek.
  • Kafasına dank etmek: Çoktan beri anlayamadığı bir şeyi, bir olayın araya girmesiyle birdenbire kavramak: Tam kapıya geldiklerinde bir gerçek Halil'in kafasına dank etti. "Dur," dedi. (G. Boralıoğlu)
  • Kafasına girmemek: Anlayamamak, kavrayamamak.
  • Kafasına koymak: Bir şey yapmaya kesin karar vermek.
  • Kafasına sığmamak: Akıl erdirememek.
  • Kafasına söz girmemek: Çok inatçı olmak, öğütlere aldırış etmemek.
  • Kafasına (ensesine) vur, ekmeğini elinden al: (deyiminin anlamı) Uysal ve sessiz kimseler için kullanılır.
  • Kafasına vura vura: Zorla, isteyip istemediğine bakmadan.
  • Kafasına vurmak: → Başına vurmak.
  • Kafasında canlanmak: Zihninde belirmek.
  • Kafasında şimşek çakmak: → Beyninde şimşek çakmak.
  • Kafasından çıkarmak: Unutmak, aklından çıkarmak.
  • Kafasından uçup gitmek: Unutmak: Her ne düşünüyor, kimin kafasına çorap örmeye çalışıyorsa bir anda hepsi kafasından uçup gitti. (H. Dönmez)
  • Kafasını ezmek: Bir daha kötülük edemeyecek duruma sokmak.
  • Kafasını kızdırmak: Öfkelendirmek.
  • Kafasını kullanmak: Akıllıca davranmak.
  • Kafasını kurcalamak: Düşündürmek: Kaptan'ın anlattıkları kafasını kurcalıyordu. (E. Aksu)
  • Kafasını (başını) taştan taşa (yerden yere) çarpmak (vurmak): Çaresiz kalarak yaptığına bin pişman olmak.
  • Kafasında bir tahta noksan olmak: (teklifsiz konuşmada) Biraz kaçık olmak.
  • Kafasının (burnunun) dikine gitmek: Hiçbir öğüde kulak asmayarak aklına koyduğunu yapmak.
  • Kafaya almak: (argo)
    1. Zaaflarından yararlanarak kandırmak, oyuna getirmek: Kadın bunu kafaya alıyor, bu kadın psikolog da kadından yana olup adama oyunlar oynuyorlar. (M. Karnas)
    2. Konu önemliymiş gibi yaparak alaya almak: İlk başta çocuklar onu kafaya alıyorlardı, ama ben onlara sert çıkışınca geri durdular ve ona çok iyi davrandılar.
  • Kafayı bulmak: (argo) Sarhoş olmak, neşesi, keyfi yerine gelmek.
  • Kafayı çekmek: (argo) İçki içmek.
  • Kafayı tütsülemek: (argo) Sarhoş olmak.
  • Kafayı üşütmek (çatlatmak): Akli dengesini yitirmek: Kafayı üşütmüş bir meczup mu, aklı başında bir adam mı, anlayamıyorlardı. (M. Anıl)
  • Kafayı (yere) vurmak:
    1. Hastalanıp yatağa düşmek.
    2. Uyumak üzere yatmak.
( 0 soru/yorum )