- Kafa büyük içi boş, tut kulağından çifte koş: (deyiminin anlamı) Kişi akılsızsa kılık kıyafet neye yarar.
- Kafa değiştirmek: Düşünce, anlayış değiştirmek.
- Kafa dengi: Görüş, düşünce ve anlayışları birbirine uymuş ahbaplardan her biri, kafadar: O bizimle kafa dengi olamaz.
- Kafa göz yarmak: Beceriksizlik göstermek.
- Kafa kafaya vermek: İki ya da birkaç kişi bir kenara çekilip bir işi konuşmak: Bunun üzerine kafa kafaya verip düşündüler. (S. Demiral)
- Kafa kalmamak: Zihin yorularak çalışmaz olmak.
- Kafa patlatmak: Bir iş üzerinde pek çok ve yorucu bir biçimde düşünmek.
- Kafa sallamak: Doğru yanlış her şeye evet demek, her davranışı onaylamak.
- Kafa şişirmek: Gürültü ya da laf kalabalığıyla bir kimseyi tedirgin etmek.
- Kafa tutmak: Boyun eğmeyip karşı gelmek, diklenmek.
- Kafa ütülemek: (argo) Çok konuşarak tedirgin etmek.
- Kafa yormak: Bir iş üzerinde derin derin düşünmek: Bununla beraber Kur'an'ın mesajını anlayabilmek için Kur'an üzerine derin düşünmek ve kafa yormak gerekmektedir. (M. R. Sadıkoğlu)
- Kafadan atmak: İnceleme yapmadan uydurup söylemek.
- Kafadan gayri müsellah (ıslah olmaz): (şaka) Akılsız, aklında bozukluk olan.
- Kafadan kontak (sakat): (halk dilinde) Düşüncesiz, mantıksız, delice iş gören.
- Kafası almamak:
- Anlayamamak, kavrayamamak.
- Zihin yorgunluğundan, anlayamaz duruma gelmek.
- Havsalasına sığmamak, olabileceğine inanmamak.
- Kafası (kafa) boş: Akılsız.
- Kafası bozulmak: Öfkelenmek, kızmak.
- Kafası bulanmak: Kafası yorulup kavrayamaz duruma gelmek.
- Kafası çalışmak (işlemek): Aklı, zekası, anlama yeteneği yerinde olmak.
- Kafası çalışmaz: Aptal, sersem.
- Kafası dönmek: (Sıkışık bir durumda) Sersemlemek.
- Kafası dumanlı:
- Hafif sarhoş.
- Çözemediği karışık düşüncelerle kafası yorgun: Kafam öyle dumanlı ki, takip edildiğimi düşünmeye başladım. (D. Özek)
- Kafası durmak: Zihin yorgunluğundan düşünemez olmak.
- Kafası izinli olmak: (argo) Bir süre için aklı başında olmamak ya da başka şeylerle dolu olmak.
- Kafası kalın: Akılsız, aptal.
- Kafası karışmak: → Aklı karışmak.
- Kafası kazan (gibi) olmak: 1. Çok gürültüden rahatsız olmak. 2. Zihni yorulmak.
- Kafası kızmak: Öfkelenmek.
- Kafası şişmek: Zihinle çok çalışmaktan ya da dolayındaki gürültüden kafası yorulmak.
- Kafası taşa çarpmak: Yaptığının kötü olduğunu büyük bir zarar görerek anlamak.
- Kafası yerinde olmamak: Kafası yorgun olmak ya da başka şeyler düşünmekte bulunmak, dolayısıyla iyi düşünememek, dikkatini toplayamamak.
- Kafası yerine gelmek: Dinlenip yeniden sağlıklı düşünebilir duruma gelmek.
- Kafasına dank etmek: Çoktan beri anlayamadığı bir şeyi, bir olayın araya girmesiyle birdenbire kavramak: Tam kapıya geldiklerinde bir gerçek Halil'in kafasına dank etti. "Dur," dedi. (G. Boralıoğlu)
- Kafasına girmemek: Anlayamamak, kavrayamamak.
- Kafasına koymak: Bir şey yapmaya kesin karar vermek.
- Kafasına sığmamak: Akıl erdirememek.
- Kafasına söz girmemek: Çok inatçı olmak, öğütlere aldırış etmemek.
- Kafasına (ensesine) vur, ekmeğini elinden al: (deyiminin anlamı) Uysal ve sessiz kimseler için kullanılır.
- Kafasına vura vura: Zorla, isteyip istemediğine bakmadan.
- Kafasına vurmak: → Başına vurmak.
- Kafasında canlanmak: Zihninde belirmek.
- Kafasında şimşek çakmak: → Beyninde şimşek çakmak.
- Kafasından çıkarmak: Unutmak, aklından çıkarmak.
- Kafasından uçup gitmek: Unutmak: Her ne düşünüyor, kimin kafasına çorap örmeye çalışıyorsa bir anda hepsi kafasından uçup gitti. (H. Dönmez)
- Kafasını ezmek: Bir daha kötülük edemeyecek duruma sokmak.
- Kafasını kızdırmak: Öfkelendirmek.
- Kafasını kullanmak: Akıllıca davranmak.
- Kafasını kurcalamak: Düşündürmek: Kaptan'ın anlattıkları kafasını kurcalıyordu. (E. Aksu)
- Kafasını (başını) taştan taşa (yerden yere) çarpmak (vurmak): Çaresiz kalarak yaptığına bin pişman olmak.
- Kafasında bir tahta noksan olmak: (teklifsiz konuşmada) Biraz kaçık olmak.
- Kafasının (burnunun) dikine gitmek: Hiçbir öğüde kulak asmayarak aklına koyduğunu yapmak.
- Kafaya almak: (argo)
- Zaaflarından yararlanarak kandırmak, oyuna getirmek: Kadın bunu kafaya alıyor, bu kadın psikolog da kadından yana olup adama oyunlar oynuyorlar. (M. Karnas)
- Konu önemliymiş gibi yaparak alaya almak: İlk başta çocuklar onu kafaya alıyorlardı, ama ben onlara sert çıkışınca geri durdular ve ona çok iyi davrandılar.
- Kafayı bulmak: (argo) Sarhoş olmak, neşesi, keyfi yerine gelmek.
- Kafayı çekmek: (argo) İçki içmek.
- Kafayı tütsülemek: (argo) Sarhoş olmak.
- Kafayı üşütmek (çatlatmak): Akli dengesini yitirmek: Kafayı üşütmüş bir meczup mu, aklı başında bir adam mı, anlayamıyorlardı. (M. Anıl)
- Kafayı (yere) vurmak:
- Hastalanıp yatağa düşmek.
- Uyumak üzere yatmak.
Kafa ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "kafa" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
( 0 soru/yorum )
Soru/Yorum Gönder