"Her" nedir, ne demektir? Her sözcüğü ile başlayan deyimler ve anlamları

Güncellenme: 31 Ekim 2025 Soru/Yorum: 0

Tekil adlara belirten olarak getirilip aynı kategoriden olanların tümünü teker teker belirtir: Ama neden her zaman küçük, mütevazi köşeler aradım (S. Faik). Her eylem, bir düşüncenin ürünüdür (A. Aksoy).

Her sözcüğü ile başlayan birleşik kelimeler

  • Her daim: Her zaman, daima: Allah'ın her daim seni gördüğünü, duyduğunu ve içinden geçirdiğin duyguları en ince ayrıntılarıyla bildiğini aklından çıkarma! (H. Bayancuk)
  • Her dem: Her zaman: Elbette, gönlün renkleri her dem başka renk olur. (Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.)
  • Her dem taze (Her dem yeşil): (botanik) Yıl boyunca yaprağını dökmeyen (bitki): Bahçeleri her dem yeşil çalılarla çevrili, manolyalar, rengârenk begonviller, ardıç, sedir, mavi ladin ve fıstık çamlarıyla bezenmiş... (M. K. Kolcuoğlu)
  • Her devrin adamı: Her dönemde, değişen her koşul altında ön planda olan kişiler için söylenir: Gerçekten de her devrin adamıydı Efruz Bey! Yıllarca saltanata hizmet ettikten sonra hürriyet ilan edilince, hemen adını değiştirmiş ve herkesten fazla "hürriyetçi" olmuştu. (T. Timur)
  • Her hakkı saklıdır (mahfuzdur): Bütün haklarının saklı tutulduğunu göstermek üzere, yayımlanan yapıtların üzerine konulan ibare.
  • Herhalde:
    1. Kesinliğe yakın bir olasılıkla: Herhalde bazı önlemler alınmıştır.
    2. Ne yapıp yapıp: Her verilen emre herhalde itaat lazım. (H. R. Gürpınar)
    3. Ne olursa olsun: İster darılsın, ister darılmasın, herhalde hakkımı isteyeceğim.
  • Her hâlükârda: Kesinlikle, her koşulda: Ne mutlu, din kardeşliğini her hâlükârda muhafaza edip yaşatabilen müminlere! (O. N. Topbaş)
  • Herhangi: Belli olmayan, rasgele, özellikleri iyice bilinmeyen: Herhangi bir adam. Herhangi bir kitap.
  • Her kim: Hangi kimse ki: Her kim ki gönlünde aşkın ateşi vardır, cihanı diriltme sevdası vardır... (F. Duman)
  • Her nasılsa: Beklenmezdi ama, nasıl olduysa: Her nasılsa küçücük bir çocuk bu baskından sağ kalmış bir köşeye sığınmıştı. (O. Cengiz)
  • Her ne hal ise (halse): Uzatmayalım, geçelim: Her ne hal ise, buna bir çare bulunmuyor.
  • Her ne ise (Her neyse):
    1. Ne olursa olsun, ne kadarsa, tutarı neyse: Borcu her ne ise ben ödeyeceğim.
    2. Kapatalım, olan olmuş, uzatmayalım: Belki ben de bilmiyorum. Her neyse yaaa!.. Boş ver gitsin. (İ. İ. Turan)
  • Her nedense: Nedeni bilinmeyen ya da anlaşılmayan bir durum için kullanılır: Her nedense kendini yanındaki adama iş yapıyor göstermek için...
  • Her ne kadar: Başına getirildiği koşullu cümledeki yargının doğru ya da doğal görüldüğünü fakat işin bununla bitmediğini anlatır: Her ne kadar güzelse de huyu kötü.
  • Her ne zaman: "Ne zaman olursa olsun": Her ne zaman onlar savaş çıkarmak için bir yangın tutuşturdularsa Allah onu söndürdü. (Maide Suresinden)
  • Her önüne gelen: Olur olmaz herkes: "Olmaz efendim, olmaz, öyle her önüne gelen bir şey söylerse, insanın kafası karışır!" (H. Pulur)

Her sözcüğü ile başlayan deyimler ve anlamları

İçinde "her" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Her aşın kaşığı (olmak): Her şeye karışmak, her şeye burnunu sokmak: (...) şikâyet edebileceği mevzuları üretmekte pek mahirdi, kulp takmadığı tas yoktu, her aşın kaşığıydı... (M. Savaş)
  • Her biri başka bir hava çalmak: Bir arada bulunan kimseler birbiriyle çelişen, birbirine uymayan davranış ve düşüncede bulunmak: Herkes ayrı hava çalıyordu ve her ağızdan bir başka ihtimal fırlıyordu. (S. Ayverdi)
  • Her boyaya girip çıkmak: Bir çok çeşitli işlerde bir müddet çalışmış olmak: Babam ise gezip dolaşmadığı yer bırakmamış, her boyaya girip çıkmış.
  • Her boyayı boyadık da fıstıki (yeşil) mi kaldı?: Yapmamız gerekenlerin hepsini yaptık da şimdi sıra lüks sayılacak olana mı geldi?: Bazıları, tutturmuş ille de renkli televizyon, diyor. Her boyayı boyadık fıstıki mi kaldı? (N. Muallimoğlu)
  • Her dediği olmak: İstediği her şey yerine getirilmek: Allah her şeyi biliyor, her şeye gücü yetiyor ve her dediği oluyor. İşte yegâne ilahımız ve her şeye gücü yeten Rabbimiz. (İ. Cücük)
  • Her dem taze: Yaşlı olduğu halde genç görünen: Eskisi gibi şık, her dem taze ve zinde idi (E. E. Talu). Sen de gönlünden hâsıl olan ilahî zevk ilimlerini ruhuna gıda et ki, her dem taze olasın... (Mesnevi)
  • Her derde deva olmak: Birçok şeye çare olmak: Ey mutlak zenginlik sahibi Ganîyy Allah'ım. Ey maddî manevî her derde deva, her illete çare Şâfî Allah'ım... (S. E. Tangut)
  • Her gördüğü sakallıyı babası sanmak: (şaka yollu) Görünüşe aldanmak: Her gördüğün sakallıyı baban mı sanırsın? İnsan bu! İyisi de bulunur, fenası da... (N. Hikmet). Yok yok, suç sende değil bende... Her gördüğün sakallıyı baban, her gördüğün bıyıklıyı oğlun sanırsan böyle olur işte... Sen misin her karşına çıkıp, boynunu kıranın karnını doyuran... Böyle olur işte!.. (R. Ilgaz)
  • Her ihtimale karşı: Her türlü olasılığı düşünerek: Her ihtimale karşı para biriktiriyorduk, zaman içinde bir yerlere taşınabiliriz umuduyla.
  • Her işe burnunu sokmak: Yerli yersiz her şeye karışmak: Karagöz, yapısı gereği her işe burnunu sokardı. Hatta evinin penceresinden sarkarak yoldakilerin işlerine bile karışırdı. (H. Durucan)
  • Her işin hakkından gelmek: Her işi becerir olmak: Evel Allah, aldığım her işin hakkından gelirim... (A. Yaka)
  • Her kafadan bir ses çıkmak: Bir konu üzerinde herkes rastgele konuşmak: Her kafadan bir ses çıkıyordu. Kimisi çayın yanındaki söğütlerin yerini, kimi Mollanın yol kenarındaki arsasını, kimisi de çayın öbür tarafını münasip görüyordu. (Varlık)
  • Her keseye uygun: Herkesin alabileceği ucuzlukta: Pırasa, kış aylarının her keseye uygun bol bulunan bir sebzesidir.
  • Her lafın altından kalkmak: Genellikle yerme veya hakaret sözlerinin altında kalmayıp cevap verebilmek: Böyle horoz gibi her lafın altından kalkarsan, kocan tuttuğu gibi geri yollar seni. (A. Kulin)
  • Her ne pahasına olursa olsun: Bir işi yapmak için şartların zor ya da kolay olmasının önem taşımadığını belirtir: Aydınları aydın yapan fikirlerini her ne pahasına olursa olsun savunmalarıdır. (İ. Beşikçi)
  • Her şeyden kendine pay çıkarmak: Her durumda kendi payı olduğunu öne sürmek, emeği olduğunu övünerek söylemek: Hayatı hava basmak üzerine kurulmuştu, her şeyden kendine pay çıkartmakta, hemen başrole geçmekte onun üstüne kimse yoktu. (M. Yoker)
  • Her şeye maydanoz olmak: Bilir bilmez her şeye karışmak, her işe bulaşmak: Vara yoğa söylenir, her şeye maydanoz oluruz. (B. Aksun)
  • (bir kimse veya bir şey birinin) Her şeyi olmak: O kimse için çok büyük değer taşımak: Oğlu onun her şeyiydi. Ona bir şey olmasına dayanamazdı... (M. Sakarya)
  • Her tarafı buz kesmek (kesilmek):
    1. Çok üşümek: Her tarafı buz kesmişti, daha önce hiç bu kadar üşümemişti. (Ç. Ural)
    2. Şaşırıp kalmak: Evet! dedi. Mustafa Bey'in her tarafı buz kesilmişti. Bütün kepazelikler, bütün aldatmalar, sanki bu bir kelime ile yıkanıp temizlenecekti. (A. Z. Kozanoğlu)
  • Her tarakta bezi olmak: Birçok işi veya ilişkisi olmak: Her tarakta bezi vardı, bin türlü iş yapardı (A. Tunç). Adamın her tarakta bezi, her konuda söylenecek sözü var!
  • Her tarladan bir kesek (kaldırmak): Birbiriyle ilgisiz, çeşitli konulardan birer parça (konuşma): Neydi akşamki o konuşmalar öyle? Her tarladan bir kesek. (K. Yedekçioğlu)
  • Her telden çalmak: Her çeşit işi yapabilir durumda olmak, her işte bilgisi, becerisi olmak, birçok şeyden anlar görünmek: Birkaç lisan söyler. Her telden çalar. Her fenden dem vurur, her taşın altından çıkar. (Ş. Toker)

Ayrıca bkz.: Her sözcüğü ile ilgili atasözleri ve anlamları