Kapı ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 11

Kapı ile ilgili deyimler ve anlamları

Açık mavi kapı ve hoş geldiniz paspası
Kapıyı büyük açmak

İçinde "kapı" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
(atasözlerine geç)

  • (Bir şeyden) Kapı açmak:
    1. Bir şeyin sözünü etmek veya bir işe başlamak: Gelecekte yapılacak araştırmalara kapı açtı.
    2. Fiyat vermek, pazarlığa çok yüksek bir fiyatla başlamak: Arabacı derhal iki liradan kapı açtı ve Adnan'a evet, yahut hayır demeğe vakit bırakmadan: — İsterseniz yarım lira verin de Üsküdar'da bırakayım, dedi. (H. F. Ozansoy)
  • Kapı almak (yapmak): Tavla oyununda bir hanede iki pul toplamak.
  • Kapı aralamak: Bir konuya giriş yapmak, karşısındakini hazırlamak: Bu gelişme, bilim ve düşüncede büyük değişim ve dönüşümlere kapı araladı. (F. Ayğan)
  • Kapı baca açık: Korunmasız (yer): Kapı baca açık oturamayız. Boğazları silahlandıracağız. (Z. Arıkan)
  • Kapı dışarı etmek: Kovmak, dışarı atmak: Yemeğe geç kaldım. Yemek kalmadı diye bizi kapı dışarı etti yemekhane çavuşu. (İ. Güzel)
  • Kapı gibi:
    1. İri vücutlu, iri yarı kimse: Tam kapıya dayandıkları zaman karşılarına "kapı gibi" bir adam çıktı. (Türk Edebiyatı)
    2. Dayanak noktası güçlü, sağlam olan: Hiç çalışmadım ama benim kapı gibi kocam çalışıp bize bakabiliyor (E. Eroğlu). Elimizde kapı gibi rapor var. Şahitlerimiz var. (Z. Rade)
  • Kapı kadar: Eni ve uzunluğu çok olan: Bu kapı kadar tabloyu nereye asacaksın? (T. Banguoğlu)
  • Kapı kapı dolaşmak:
    1. Her yere uğramak, ev ev gezmek: Bir sütanne aradılar Şehzade için. Ev ev, hane hane, sokak sokak, kapı kapı dolaştı tellallar. (F. duman)
    2. Her devlet dairesine başvurmak: İlgili müesseseler arasında kapı kapı dolaştı, sonunda muvaffak oldu, Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa Allah'ın adıyla başlayan bir vakıf tüzüğü onaylandı. (R. Yıldız)
  • Kapı komşusu yapmak (etmek): Bir yere sık gidip gelir olmak: Git gel... Git gel... Kayseri'yi kapı komşusu yapmıştı ya, yetinememişti ikisi de, o sebepten, kışı orada geçirmeye karar vermişti. (F. Ü. Şen)
  • Kapı tutmak: İşe ya da hizmete girmek: Devletin geleneğinin "kapı tutmak" olduğunu anımsatıyor: kapıcı, mübaşir, hademe. İçeriye girmek önemlidir, ama otomatik camlı kapıdan içeri bir kez girdiğimizde dışarı çıkmak güçleşir... (Birikim)
  • Kapı yapmak:
    1. Bir şey istemek veya söylemek için karşısındakini önceden başka sözlerle hazırlamak: Sıcak bir sözcüğü kapı yaparak girdi konuşmaya: "Arkadaşlar" dedi, "muzdarip yüzlerinizden bir bakışta bile anlaşılan şudur ki hepiniz altında bulunduğunuz cezaların azabını çekmektesiniz..." (K. Korcan)
    2. Ev gezmesi yapmak.
    3. Tavla oyununda bir haneye üst üste iki pul koymak: Tavla masalarında pul şakırdatmadan kapı yapmaya çalışırdık biz. Sessiz. Gürültüsüz. Mahalle kahvesi değildi orası.
  • ... kapıda: ... gelmek üzere: Kış kapıda hazırlıklı olmak lazım! (A. Çimen). Dostlarım, sanırım yeni bir savaş kapıda. (D. Kocatürk)
  • Kapıda kalmak: İçeri girememek: Anahtarımı almadığım için kapıda kalmıştım. (M. Gülsoy)
  • Kapıdan çevirmek: Bir kimseyi kabul etmemek, içeri almamak, geri döndürmek: Dün beni kapıdan çevirdi ve bugün de ben onunla görüşmek istemiyorum. Bu kadar basit. (A. Tunç)
  • Kapıdan kovsan (kovulsa) bacadan girer (düşer): Yüzsüz olduğu için kovulsa da yine gelir: Hem kızın isteyeni çoktu, kapıdan kovsan bacadan girecekler, bacadan kovsan bahçeyi kendilerine mesken edeceklerdi. O kadar uzun bir süre nasıl herkese hayır diyecekti? (Z. Aygül)
  • Kapılar yüzüne kapanmak: İstenilen şeye ulaşma imkanı verilmemek: İş için çaldığı bütün kapılar yüzüne kapanıyordu. (K. Anadol)
  • Kapıları açık tutmak: Herhangi bir konuda ilişkiyi kesmeden anlaşma ortamını sürdürmeye çalışmak: Partilerle işbirliği için kapıları açık tutmak eğiliminde görülüyor. (E. Teziç)
  • Kapıları kapamak: Bütün ilişkileri kesmek veya anlaşma ortamını ortadan kaldırmak: Eşe dosta gitmeyi seven, her ortamda hoş sohbetiyle ilgi çeken karım birden sustu. Bütün kapıları kapadı, yüreğini kapadı. (H. Erol)
  • Kapının ipini çekip gitmek: Evden çıkıp bir daha uğramamak.
  • Kapısı açık sofrası meydanda: Kimseden gizlisi olmayan, konuksever, misafirperver: Babam kapısı açık, sofrası meydanda ve malı çok olan biriydi. [Abdülkadir Geylani (ks)]
  • (Birisinin) Kapısına düşmek: Muhtaç olmak: Bazen eli başının altında, bazen ayağı koltuğunda, / Gam hastası düşe kalka, yârin lütuf kapısına düştü. (Anonim)
  • Kapısına kilit vurmak: Bir yerin çalışmasına son vermek: Köyde okulun kapısına kilit vurulmuş, çocuk sesi duyulmaz olmuştu. (Y. Akkaya)
  • Kapısında büyümek: Bir kimsenin yanında büyüyüp yetişmiş olmak: Çoban, beyin kapısında büyümüş, gönlü zengin, yiğit bir delikanlı imiş. (G. Pınarbaşı)
  • (Birinin veya bir yerin) Kapısını aşındırmak: Onun yanına veya o yere sık sık gitmek: Tayinini çıkartabilmek için hükûmet kapısını aşındırdı. (İ. Ayverdi)
  • (Birinin) Kapısını çalmak: (Birine) Başvurmak: Hz. Ebu Bekir'in kapısını çaldı. Derdini ona anlattı. Kendisi için Rasûlullah'la konuşmasını istedi. (M. Ş. Kalay)
  • Kapısını yapmak → Kapı yapmak.
  • Kapısının köpeği olmak: Birine köle gibi bağlı olmak: Ağamın ömrü uzun olsun, ben onun kapısının köpeğiyim, diye mırıldandı. (Halikarnas Balıkçısı)
  • Kapıya bacaya çıkmamak: Evden dışarı çıkmamak: Gözden, nazardan sakındıkları için mi nedir, kapıya bacaya çıkarmaz; ele güne göstermezlermiş. Anası öper babasına verir, babası koklar anasına verir; böyle öpüle koklana el üstünde büyütürlermiş... (E. C. Güney)
  • Kapıya dayanmak:
    1. Gelip çatmak: Kış kapıya dayandı daha kömür alamadık.
    2. Bir şey elde etmek için bir yeri zorlamak: Alacaklılar kapıya dayandılar.
    3. Kapıya yanaşmak: Kamyon geldi kapımıza dayandı.
  • Kapıyı açmak:
    1. Bir işe veya bir konuya öncelikli olarak başlamak: Toplantıda ilk sözü alarak, projeyle ilgili tartışmanın kapısını açtı. (derleme cümle)
    2. Bir işte başkalarına örmek olmak üzere ilk hareketi yapmak: Yemek dağıtımı için yardım kuruluşuna ilk bağışı yaparak, hayır işlerine katkıda bulunmanın kapısını açtı. (derleme cümle)
  • Kapıyı büyük açmak: Çok masraflı bir işe girişmek ya da hesapsız harcamak: Yeni bir iş kurmak için tüm birikimini riske atarak, kapıyı büyük açtı ve şimdi maddi sıkıntılarla karşı karşıya.
  • Kapıyı dışarıdan kapa!: Defol git: Tekrar yerine dönmek üzere iken şu ihtarda bulunmuş: "Ben sana kapıyı dışarıdan kapa!" dedim. (Belleten)
  • Kapıyı göstermek: Kovmak, uzaklaştırmak: "Haydi şimdi gidebilirsiniz," deyip kovarcasına kapıyı göstermiş. (A. Fırat)
  • Kapıyı kırıp odun etmek:
    1. Her fedakarlığa katlanmak: Emret bize, kapıyı kırıp odun edelim!
    2. Çok sıkışık bir durumdan kurtulmak için en değerli malını feda etmek.
  • Açık kapı bırakmak: Kesip atmamak, katı davranmamak, fırsat bırakmak: Onunla birlikte olduğu dedikoduları kulağına kadar gelmişti. Ama yine de bir açık kapı bıraktı Halim'e inanmak için. Kocasına iftira atıldığını düşündü. (E. Ş. Can)
  • Arka kapıdan çıkmak: Bir kurumdan ya da okuldan başarısızla ayrılmak.
  • At çalındıktan sonra ahırın kapısını kapamak: İş işten geçtikten sonra önlem almaya çalışmak: Akıllı adam, korktuğu başına gelmeden önce onun çaresine bakar. At çalındıktan sonra, ahırın kapısını kapatmak para etmez. (S. Uçar)
  • Aynı kapıya çıkmak: Sonuç bakımından fark etmemek, aynı sonuca varmak: O anda erişebileceği tek adamı buldu; elbette ona şıp diye âşık oluverdi ya da âşık olduğunu sandı ki sonuçta aynı kapıya çıkar.
  • Çat orada çat burada çat kapı arkasında: Çok çabuk yer değiştiren bir şeyin durumunu anlatan bir söz: Bazı kitaplar vardır, başına buyruk davranır, yerinde duramaz. Çat orada çat burada, çat kapı arkasındadır. Kitaplığında istenmediği zaman karşına çıkar da, arandığında bulunmaz. (C. Üster)
  • Dış kapının mandalı:
    1. Uzak akraba: Cem dış kapının dış mandalıydı. (M. Aklanoğlu)
    2. Önemsiz, değersiz: Ev ahalisi onu kendi haline bırakmıştı. Dış kapının mandalıydı. (M. Kesmez)
  • El kapısına düşmek: Yabancıya muhtaç olmak: Ara sıra para göndermese... Sürüm sürüm sürünecek, el kapısına düşecek. (H. Çetinkaya)
  • Han kapısından teğelti atmak: Defetmek, kovmak: "Bir adamı hiç sormadan, etmeden böyle han kapısından teğelti atar gibi kolundan tutup fırlatınca içinde bir üzüntü kalır." (M. Ş. Esendal)
  • İkisi bir kapıya çıkmak: Aynı sonuca varmak, aynı sonucu doğurmak: İster senin dediğini, ister onun dediğini yapalım. Netice değişmez. İkisi de bir kapıya çıkar. (N. Muallimoğlu)
  • Kırk kapının ipini çekmek: İçinde bulunduğu sorunu çözmek için kapı kapı dolaşmak, birçok yere uğramak: Yokluk, darlık, kıtlık dönemleri... Borç bulabilmek için kırk kapının ipini çektiğimiz günler... (E. E. Karaismailoğlu). Her yere girip çıkıyormuşsun. Kırk kapının ipini çekiyormuşsun destursuzca. Külkedisi değil de kırk evin kedisi (M. Savaş).
  • Komşu kapısına çevirmek: Yakın olmadığı ve sık sık uğranılması gerekmediği halde bir yere ikide birde uğramak: Bravo Aziz Bey, tıpkı ellerinde haritalarla televizyon kanallarını komşu kapısına çeviren jeofizikçi ulema gibi konuştun! (B. Ayvazoğlu).
  • O kapı senin bu kapı benim: Sürekli gezip dolaşmayı anlatan bir söz: Ona deli Rukiye de derlerdi. O kapı senin bu kapı benim gündüz yetmezmiş gibi, geceleri de evde durmaz, komşu ziyaretlerine çıkardı (M. Selâhattin). Düşüyorum sokaklara, o kapı senin bu kapı benim gezip bir iş bularak beş on kuruş nafakamızı çıkarmağa çabalıyorum. (Y. K. Karaosmanoğlu)
  • Şöhret kapısı açılmak: Meşhur olmaya başlamak: Spor kariyerine başladıktan sonra hızla tanınmaya başladı ve şöhret kapısı açıldı. (derleme cümle)
  • Yağlı kapıya konmak: Rahat, sıkıntısız bir yere girmek, geçimini başkasının üstüne yıkmak: Zengin bir aileye damat oldu ve yağlı kapıya konmuş oldu.
  • Yanlış kapı çalmak: İsteğinin yersiz sayılacağı bir yere başvurmak: Fakat meraklı komutanımız hem yanılmış, hem de yanlış kapı çalmıştı; işçilerin davasını, anılarını burjuva basını bestseller gibi yazamaz, yazmazdı. (S. Öztürk)
  • Yumurta kapıya dayanmak (gelmek): Zaman daralıp iş sıkışık bir durum almak: Sınav günleri gelmiş, yumurta kapıya dayanmıştı. Gündüzümü geceme katıp ders çalışıyordum! (C. Erkmen)

Kapı ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "kapı" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Kapı arkası bile gurbet*: Bir insan evinden pek uzağa gitmese de ayrıldıktan sonra yine de gurbette sayılır.
  • Kapı çok, konuşacak komşu yok: Fiziksel yakınlığın sosyal ve duygusal yakınlıkla aynı anlama gelmediğini, gerçek ilişkilerin ve iletişimin önemini ifade eder. Modern yaşamda artan bireyselleşme ve sosyal izolasyona vurgu yapar.
  • Kapıdan alacaklı bakarken, pencereden sadaka verilmez: Bir insanın borcu varsa önce o borcunu ödeyerek alacaklısını rahatlatmalı ondan sonra diğer insanlara yardım etmeyi düşünmeli.
  • Kapına geleni Hızır bil, ne verirsen hazır bil: Gerçekten ihtiyacı olanlara yardım etmekten kaçınmamalı, çünkü mutlaka bir mükafatı vardır.
  • Kapını iyi kapa (kilitli tut) komşunu hırsız etme*: Malını mülkünü güvenceye al, bir şeyin çalınırsa komşuna hırsızlık yapmış gözüyle bakma.
  • Kapıyı kırıp odun etme: Sorunları çözmek veya bir şeyleri elde etmek için aşırı ve yıkıcı yöntemlere başvurmaktan kaçınmak gerektiğini, ölçülü ve dikkatli olmanın, gereksiz zarar ve kayıplardan kaçınmanın önemini vurgular.
  • Kapıyı kırarsan odun çok olur: Bir gereksinimini karşılayacak parası bulunmayan kişi, önemli bir malını satmayı göze alırsa sorun kalmaz.
  • Acemi katır kapı önünde yük indirir*: Anlayışsız ve beceriksiz kişi, işi en can alıcı noktasında bırakır, beklenen yararı sağlamaz.
  • Açık kapı görünce it (bile) dalar: Kontrolsüz bırakılan fırsatların kötü niyetli kişiler veya olaylar tarafından suiistimal edilebileceğini ifade eder.
  • Açık kapı melamet, kapalı kapı selamet: Bazı konuların veya durumların ortaya çıkmasının, açıklanmasının zararlı olabileceğini, gizli kalmasının ise daha iyi ve hayırlı olacağını ifade eder (melamet: Kınama).
  • Açtığın kapıyı selamla aç, selamla kapın açılsın: Nezaket ve saygının insana daima karşılık olarak iyilik getireceğini ifade eder. İnsanlara güzel davranan ve selam veren, aynı şekilde güzel muamele görür.
  • Akşam kapısı örtük, sabah kapısı açık gerek: Akşam, herkesin evine çekilip dinlendiği bir vakittir, sabahları ise herkes çalışmak, birbiriyle görüşmek için kapısını açık tutar.
  • Allah bir kapıyı kaparsa bin kapıyı açar: İnsan, işleri kötü gittiği zaman karamsarlığa kapılmamalı. Çünkü Allah insana her zaman başka kısmetler de gönderir.
  • Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar*: İşi bozulan kişi umutsuzluğa düşmemeli, Allahu Teâlâ'nın onu daha iyi bir işe kavuşturacağına inanmalıdır.
  • Altın, ahiret kapısından başka her kapıdan girer: Para bu dünyada her kapıya açar, fakat öbür dünyaya götürülemez.
  • Altın anahtar her kapıyı açar*: "Parayla her güçlük yenilebilir" anlamında söylenen bir atasözü.
  • Altın kapılının ağaç kapılıya işi düşer: Varlıklı ve güçlü kimselerin bile bazen daha mütevazı veya fakir insanlara ihtiyaç duyabileceklerini ifade eder. Her insan, statüsü ne olursa olsun, bir gün yardıma veya dayanışmaya ihtiyaç duyabilir.
  • Ara bozana Cennet’in kapısını açmazlar: İnsanlar arasında huzuru bozan, çatışma ve kargaşa yaratan kişilerin, iyi bir sona ya da ödüle ulaşamayacağını ifade eder.
  • Avrat (kadın) malı, kapı mandalı*: Bir erkek, karısının malından yararlanmayı düşünmemelidir.
  • Bedava ararsan başka kapıya yanaş: Kimse kimseye karşılıksız bir şey vermek istemez. Bazı insanlar her şeye bedava sahip olmak isteseler de bu yüzden pek başarılı olamazlar.
  • Borçtan korkan kapısını büyük açmaz (küçük açar)*: Borç almak istemeyen kişi, durumuna uygun yaşamalı, tutumlu davranmalı, savurganlıktan kaçınmalıdır.
  • Bu dünya iki kapılı handır, gelen bilmez giden gelmez: Yaşamın geçiciliğini, ölümün kaçınılmazlığını ve insanın bu süreçler üzerindeki kontrolsüzlüğünü vurgular.
  • Cennetin kapısını cömertler açar: Cömertliğin ve başkalarına yardım etmenin ahlaki ve manevi olarak yüce bir değer olduğunu; cömertlik ve yardımseverliğin, kişinin ahirette de mükafatlandırılmasına vesile olacağını vurgular.
  • Çalma elin kapısını, çalarlar kapını* (Çalınır çalanın kapısı): Kimseye kötülük yapma yoksa onlar da sana aynı kötülüğü yaparlar.
  • Deniz dalgasız olmaz, kapı halkasız*: Her nesnenin kendine özgü nitelikleri, kendisinden ayrılmayan özellikleri vardır.
  • Deveci ile görüşen kapısını yüksek açmalı*: Kendisinden yüksek ve zengin kimselerle düşüp kalkan kişi, bunun gerektirdiği özveriyi göze almalıdır.
  • Doğruluk hak kapısıdır: Dürüst, namuslu kişileri herkes tanır, böyle birinin sözüne herkes güvenir.
  • Dost zindan kapısında belli olur: Gerçek dostlarımızı basımız derde girdiğinde daha iyi tanıyabiliriz.
  • Dövme kapısını yüzük taşıyla, döverler kapını balta başıyla: Başkalarına karşı nazik ve saygılı davranan kişilerin aynı şekilde nazik muamele göreceğini, kaba veya kötü davrananların ise kaba bir şekilde karşılık bulacağını ifade eder.
  • Düğün evinin kapısı açık olur: Evlilik herkesle paylaşılması gereken bir mutluluktur.
  • El kapısı hem geç, hem güç açılır: Borç veren (veya yardımı istenen) insanlar hem çok nazlanır, hem de geri ödenmesi için bir sürü şart koşarlar.
  • Elin kapısı ateşten gömlek, demirden leblebidir: Yabancı kişilerin iyi niyetle de olsa söyledikleri, kendilerine muhtaç olanların ağrına gider.
  • Erken kalkmayan avrat, söz dinlemeyen evlat, mahmuzla gitmeyen at, kapında varsa kaldır at: İşe yaramayan ya da sorumluluklarını yerine getirmeyen kişi ve şeylerin faydadan çok zarar getireceğini ifade eder. Hayatı kolaylaştırmayan kişi ya da şeylerle vakit kaybetmemek gerektiği vurgulanır.
  • Eve hırsız girdikten sonra kapıya kilit asar: İhmalkâr insan, başına bir felaket geldikten sonra önlem almaya başlar.
  • Gündüz ağzını kapa, gece kapını kilitle: Gündüz ölçülü konuşmanın, gece ise tedbirli olmanın gerektiğini ifade eder. İnsan, hem sözleriyle hem de davranışlarıyla dikkatli olmalıdır.
  • Güzel söz demir kapıyı açar: Güzel, yumuşak sözler en inatçı, sert insanları bile yumuşatır, etkiler.
  • Hasta sağ olacaksa hekim kapıya gelir: Vadesi gelmemiş kişi, çok ağır bir hastalığa yakalansa bile, ummadığı bir yerden gelen yardım sayesinde iyileşir.
  • Her kapının bir anahtarı vardır: Nasıl ki her kapı, doğru anahtarla açılabiliyorsa, her dert veya problem de doğru yaklaşımla çözülebilir. Her derdi çözecek bir çare mutlaka vardır.
  • Her kapının tokmağı vurulmaz: Her fırsatı veya durumu değerlendirmeden önce dikkatli olmanın, her kapıyı çalmadan önce düşünmenin önemini vurgular.
  • Hırsıza kapı baca olmaz (Usta hırsız, kapı baca dinlemez): Sürekli hırsızlık yapan kişiler istedikleri yere kolayca girin istediklerini çalabilirler.
  • Irz ehlinin kapısı daima kapalı gerek (Ehli ırzın kapısı kapalı gerek): Ahlaki değerlere ve namusa önem veren insanların kendilerini korumak ve itibarlarını sürdürmek için dikkatli ve tedbirli olmaları gerektiğini ifade eder.
  • Kapa kapını, öv komşunu (Kapat kapıcığını, methet komşucuğunu): Kişi evinin sırlarını saklamalı, başkaları hakkında da dedikodu yapmamalı.
  • Kapanması güç olan kapıyı, açma: Başlatılması zor olan veya başlatıldığında kontrol edilmesi zor olacak durumlara veya ilişkilere girmemeyi ifade eder.
  • Komşunun kapısını döğme parmakla, el seninkini döver tokmakla: En küçük bir kötülük fazlası ile karşılığını görür.
  • Köpek, ekmek yediği kapıyı tanır*: İnsanlar iyiliklerini gördükleri kimseleri unutmazlar.
  • Maharetsiz hırsız, pabucunu kapı eşiğinde bırakır: Yeteneksiz kişi yaptığı işi eline yüzüne bulaştırır, başarılı olamaz.
  • Marangozun kapısı olmaz: Bir kişinin başkalarına hizmet ederken kendi ihtiyaçlarını ihmal edebileceğini ifade eder.
  • Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır*: Mart ayının kışın devamı gibi olduğunu ve çok soğuk geçtiğini anlatır.
  • Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası*: Kimi gelinler kaynanalarını hiç istemez, kendi analarına büyük değer verirler.
  • Ölüm bir kara devedir ki herkesin kapısına çöker*: Herkes istese de istemese de bir gün mutlaka ölecektir.
  • Özüne dost kazan, düşman kapıdadır: Kişinin içten ve samimi dostluklar kurmasının, zor zamanlarda ona destek sağlayacak güvenilir bir çevre oluşturmanın önemini anlatır.
  • Parayı görünce bütün kapılar açılır: Kişi ricayla yaptıramadığı işlerini parayla yaptırır.
  • Rüşvet kapıdan girince insaf (iman) bacadan çıkar*: Rüşvet alan bir kimse adaletli, insaflı hareket edemez, hep rüşvet aldığı kimsenin tarafını tutar.
  • Rüşvet kapıyı vurmadan içeri girer:
    1. Rüşvetin gücünü ve etkisini vurgular. Rüşvet, kişinin makamlara saygı duymaksızın, kurallara veya etik değerlere bağlı kalmaksızın, istenilen sonuca ulaşmasına olanak tanır ve bu durum, adaletin ve düzenin bozulmasına yol açar.
    2. Rüşvetin gizlice ve fark edilmeden yayılan bir kötülük olduğunu ifade eder.
  • Sahibine hırlayan köpek kapıdan kovulur: Geçimini sağladığı yere, kendisini gözeten kimselere saygısızlık eden kişiye kimse iş vermez.
  • Sitteisevir kapıyı çevirir*: Kötü havalarda dışarı çıkmamayı öğütleyen bir söz [Sitteisevir: Güneşin Sevr (Boğa) burcunda bulunduğu nisan ayında çıkan ve altı gün devam eden soğuk, öküz soğuğu].
  • Sonra gelen kapıyı kapar: Bir işte, bir fırsatta ya da bir durumda en son gelen kişinin işleri tamamladığını veya son noktayı koyduğunu ifade eder.
  • Tembele "kapını ört" demişler, "yel eser de örter" demiş*: Tembel her işinin kendine kendine olmasını veya bir başkasının yapmasını bekler, öyle ki kapısının örtülmesini bile rüzgârdan umar.
  • Tövbe kapıları her zaman açıktır: İnsanların ölümden önce her zaman hatalarından dönüp pişmanlık duydukları takdirde Allah'tan af dileme, bağışlanma ve doğru yola geri dönme fırsatına sahip olduklarını ifade eder.
  • Yersen kap açık, yemezsen kapı açık: Sunulan bir fırsatı değerlendirenlerin hoş karşılanacağını, değerlendirmeyenlerin ise yoluna devam edebileceğini belirtir.
  • Yoksulluk (Fakirlik) kapıdan girince aşk bacadan kaçar: Yoksulluk içinde yaşayan insanlar geçim sıkıntısı nedeniyle aşktan ve sevgiden zevk alamaz hale gelirler.
  • Zor kapıdan girerse, şeriat bacadan çıkar: Zorbalığın hüküm sürdüğü yerde din kuralları, kanun emirleri yürümez (zor: Baskı).

Kapı ile ilgili birleşik kelimeler

  • Kapı ağzı:
    1. Kapı yanı: Kapı ağzı masaya oturdum. (İ. Algör)
    2. İpucu.
  • Kapı duvar: Çalındığı halde açılmayan kapı: Siz gidin, biz burada bekleyelim, gelirse kapı duvar olmasın. (Ş. Yaşar)
  • Kapı kapamaca: Evde kimse kalmamak üzere: Kapı kapamaca bir hastalıktan yalnız Bacı kurtulmuş; evler, insanları tarumar olmuş. (F. Erdinç)
  • Kapı (bir) komşu: Bitişikte oturan komşu: Kapı bir komşu da olsalar ne kadar az karşılaşıyorlar diye düşündü. (Y. Nabi)
  • Kapı mandalı: İşe karıştırılmayan, kendisine önem verilmeyen kimse: Sen, onun, ben gazetede şuyum, buyum, dediğine bakma. Kapı mandalından başka bir şey değil. (N. Muallimoğlu)
  • Kapı yoldaşı: Aynı hizmette bulunan hizmet arkadaşlarının birbirine göre durumu: Evliya Çelebi'nin sarayda bulunduğu yıllarda kapı yoldaşıydı. (M. N. Özalp)
  • (Birinin) Kapısı açık: Konuksever: Sivas'ın Refahiye kasabasında, Hasan Bey isminde birisi vardı. Çok cömert, kapısı herkese açık bir adamdı.

Soru ve Yorumlar: 11

Anonim:
müthiş
18/12/13 15:26
Anonim:
Sağolun ödevi bitirdim sayenizde :)
19/12/13 15:16
Anonim:
saulun ödevi bitirdim çok teşekkürler
29/11/14 18:07
Anonim:
sağolun :)
17/12/14 19:00
Anonim:
evet
17/12/14 19:00
Anonim:
Sağolun ödevimi yaptım
18/1/15 12:24
Anonim:
Bir şey değil
18/1/15 12:26
Anonim:
tesekkürler
15/12/15 11:13
Anonim:
Sagolun
30/12/15 17:21
Anonim:
allah sizden razı olsun iki saat bunu düşüncektim vallaa
6/11/18 21:57
Anonim:
Açık kapı bırakmak da olabilirdi.
21/8/22 11:47