Kapı ile ilgili deyimler ve anlamları
Kapıyı büyük açmak |
İçinde "kapı" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )- (Bir şeyden) Kapı açmak: (deyiminin anlamı)
- Bir şeyin sözünü etmek veya bir işe başlamak: Gelecekte yapılacak araştırmalara kapı açtı.
- Fiyat vermek, pazarlığa çok yüksek bir fiyatla başlamak: Arabacı derhal iki liradan kapı açtı ve Adnan'a evet, yahut hayır demeğe vakit bırakmadan: — İsterseniz yarım lira verin de Üsküdar'da bırakayım, dedi. (H. F. Ozansoy)
- Kapı almak (yapmak): Tavla oyununda bir hanede iki pul toplamak.
- Kapı aralamak: Bir konuya giriş yapmak, karşısındakini hazırlamak: Bu gelişme, bilim ve düşüncede büyük değişim ve dönüşümlere kapı araladı. (F. Ayğan)
- Kapı baca açık: Korunmasız (yer): Kapı baca açık oturamayız. Boğazları silahlandıracağız. (Z. Arıkan)
- Kapı dışarı etmek: Kovmak, dışarı atmak: Yemeğe geç kaldım. Yemek kalmadı diye bizi kapı dışarı etti yemekhane çavuşu. (İ. Güzel)
- Kapı gibi:
- İri vücutlu, iri yarı kimse: Tam kapıya dayandıkları zaman karşılarına "kapı gibi" bir adam çıktı. (Türk Edebiyatı)
- Dayanak noktası güçlü, sağlam olan: Hiç çalışmadım ama benim kapı gibi kocam çalışıp bize bakabiliyor (E. Eroğlu). Elimizde kapı gibi rapor var. Şahitlerimiz var. (Z. Rade)
- Kapı kadar: Eni ve uzunluğu çok olan: Bu kapı kadar tabloyu nereye asacaksın? (T. Banguoğlu)
- Kapı kapı dolaşmak:
- Her yere uğramak, ev ev gezmek: Bir sütanne aradılar Şehzade için. Ev ev, hane hane, sokak sokak, kapı kapı dolaştı tellallar. (F. duman)
- Her devlet dairesine başvurmak: İlgili müesseseler arasında kapı kapı dolaştı, sonunda muvaffak oldu, Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa Allah'ın adıyla başlayan bir vakıf tüzüğü onaylandı. (R. Yıldız)
- Kapı komşusu yapmak (etmek): Bir yere sık gidip gelir olmak: Git gel... Git gel... Kayseri'yi kapı komşusu yapmıştı ya, yetinememişti ikisi de, o sebepten, kışı orada geçirmeye karar vermişti. (F. Ü. Şen)
- Kapı tutmak: İşe ya da hizmete girmek: Devletin geleneğinin "kapı tutmak" olduğunu anımsatıyor: kapıcı, mübaşir, hademe. İçeriye girmek önemlidir, ama otomatik camlı kapıdan içeri bir kez girdiğimizde dışarı çıkmak güçleşir... (Birikim)
- Kapı yapmak:
- Bir şey istemek veya söylemek için karşısındakini önceden başka sözlerle hazırlamak: Sıcak bir sözcüğü kapı yaparak girdi konuşmaya: "Arkadaşlar" dedi, "muzdarip yüzlerinizden bir bakışta bile anlaşılan şudur ki hepiniz altında bulunduğunuz cezaların azabını çekmektesiniz..." (K. Korcan)
- Ev gezmesi yapmak.
- Tavla oyununda bir haneye üst üste iki pul koymak: Tavla masalarında pul şakırdatmadan kapı yapmaya çalışırdık biz. Sessiz. Gürültüsüz. Mahalle kahvesi değildi orası.
- ... kapıda: ... gelmek üzere: Kış kapıda hazırlıklı olmak lazım! (A. Çimen). Dostlarım, sanırım yeni bir savaş kapıda. (D. Kocatürk)
- Kapıda kalmak: İçeri girememek: Anahtarımı almadığım için kapıda kalmıştım. (M. Gülsoy)
- Kapıdan çevirmek: Bir kimseyi kabul etmemek, içeri almamak, geri döndürmek: Dün beni kapıdan çevirdi ve bugün de ben onunla görüşmek istemiyorum. Bu kadar basit. (A. Tunç)
- Kapıdan kovsan (kovulsa) bacadan girer (düşer): Yüzsüz olduğu için kovulsa da yine gelir: Hem kızın isteyeni çoktu, kapıdan kovsan bacadan girecekler, bacadan kovsan bahçeyi kendilerine mesken edeceklerdi. O kadar uzun bir süre nasıl herkese hayır diyecekti? (Z. Aygül)
- Kapılar yüzüne kapanmak: İstenilen şeye ulaşma imkanı verilmemek: İş için çaldığı bütün kapılar yüzüne kapanıyordu. (K. Anadol)
- Kapıları açık tutmak: Herhangi bir konuda ilişkiyi kesmeden anlaşma ortamını sürdürmeye çalışmak: Partilerle işbirliği için kapıları açık tutmak eğiliminde görülüyor. (E. Teziç)
- Kapıları kapamak: Bütün ilişkileri kesmek veya anlaşma ortamını ortadan kaldırmak: Eşe dosta gitmeyi seven, her ortamda hoş sohbetiyle ilgi çeken karım birden sustu. Bütün kapıları kapadı, yüreğini kapadı. (H. Erol)
- Kapının ipini çekip gitmek: Evden çıkıp bir daha uğramamak.
- Kapısı açık sofrası meydanda: Kimseden gizlisi olmayan, konuksever, misafirperver: Babam kapısı açık, sofrası meydanda ve malı çok olan biriydi. [Abdülkadir Geylani (ks)]
- (Birisinin) Kapısına düşmek: Muhtaç olmak: Bazen eli başının altında, bazen ayağı koltuğunda, / Gam hastası düşe kalka, yârin lütuf kapısına düştü. (Anonim)
- Kapısına kilit vurmak: Bir yerin çalışmasına son vermek: Köyde okulun kapısına kilit vurulmuş, çocuk sesi duyulmaz olmuştu. (Y. Akkaya)
- Kapısında büyümek: Bir kimsenin yanında büyüyüp yetişmiş olmak: Çoban, beyin kapısında büyümüş, gönlü zengin, yiğit bir delikanlı imiş. (G. Pınarbaşı)
- (Birinin veya bir yerin) Kapısını aşındırmak: Onun yanına veya o yere sık sık gitmek: Tayinini çıkartabilmek için hükûmet kapısını aşındırdı. (İ. Ayverdi)
- (Birinin) Kapısını çalmak: (Birine) Başvurmak: Hz. Ebu Bekir'in kapısını çaldı. Derdini ona anlattı. Kendisi için Rasûlullah'la konuşmasını istedi. (M. Ş. Kalay)
- Kapısını yapmak → Kapı yapmak.
- Kapısının köpeği olmak: Birine köle gibi bağlı olmak: Ağamın ömrü uzun olsun, ben onun kapısının köpeğiyim, diye mırıldandı. (Halikarnas Balıkçısı)
- Kapıya bacaya çıkmamak: Evden dışarı çıkmamak: Gözden, nazardan sakındıkları için mi nedir, kapıya bacaya çıkarmaz; ele güne göstermezlermiş. Anası öper babasına verir, babası koklar anasına verir; böyle öpüle koklana el üstünde büyütürlermiş... (E. C. Güney)
- Kapıya dayanmak:
- Gelip çatmak: Kış kapıya dayandı daha kömür alamadık.
- Bir şey elde etmek için bir yeri zorlamak: Alacaklılar kapıya dayandılar.
- Kapıya yanaşmak: Kamyon geldi kapımıza dayandı.
- Kapıyı açmak:
- Bir işe veya bir konuya öncelikli olarak başlamak: Toplantıda ilk sözü alarak, projeyle ilgili tartışmanın kapısını açtı. (derleme cümle)
- Bir işte başkalarına örmek olmak üzere ilk hareketi yapmak: Yemek dağıtımı için yardım kuruluşuna ilk bağışı yaparak, hayır işlerine katkıda bulunmanın kapısını açtı. (derleme cümle)
- Kapıyı büyük açmak: Çok masraflı bir işe girişmek ya da hesapsız harcamak: Yeni bir iş kurmak için tüm birikimini riske atarak, kapıyı büyük açtı ve şimdi maddi sıkıntılarla karşı karşıya.
- Kapıyı dışarıdan kapa!: Defol git: Tekrar yerine dönmek üzere iken şu ihtarda bulunmuş: "Ben sana kapıyı dışarıdan kapa!" dedim. (Belleten)
- Kapıyı göstermek: Kovmak, uzaklaştırmak: "Haydi şimdi gidebilirsiniz," deyip kovarcasına kapıyı göstermiş. (A. Fırat)
- Kapıyı kırıp odun etmek:
- Her fedakarlığa katlanmak: Emret bize, kapıyı kırıp odun edelim!
- Çok sıkışık bir durumdan kurtulmak için en değerli malını feda etmek.
- Açık kapı bırakmak: Kesip atmamak, katı davranmamak, fırsat bırakmak: Onunla birlikte olduğu dedikoduları kulağına kadar gelmişti. Ama yine de bir açık kapı bıraktı Halim'e inanmak için. Kocasına iftira atıldığını düşündü. (E. Ş. Can)
- Arka kapıdan çıkmak: Bir kurumdan ya da okuldan başarısızla ayrılmak.
- At çalındıktan sonra ahırın kapısını kapamak: İş işten geçtikten sonra önlem almaya çalışmak: Akıllı adam, korktuğu başına gelmeden önce onun çaresine bakar. At çalındıktan sonra, ahırın kapısını kapatmak para etmez. (S. Uçar)
- Aynı kapıya çıkmak: Sonuç bakımından fark etmemek, aynı sonuca varmak: O anda erişebileceği tek adamı buldu; elbette ona şıp diye âşık oluverdi ya da âşık olduğunu sandı ki sonuçta aynı kapıya çıkar.
- Çat orada çat burada çat kapı arkasında: Çok çabuk yer değiştiren bir şeyin durumunu anlatan bir söz: Bazı kitaplar vardır, başına buyruk davranır, yerinde duramaz. Çat orada çat burada, çat kapı arkasındadır. Kitaplığında istenmediği zaman karşına çıkar da, arandığında bulunmaz. (C. Üster)
- Dış kapının mandalı:
- Uzak akraba: Cem dış kapının dış mandalıydı. (M. Aklanoğlu)
- Önemsiz, değersiz: Ev ahalisi onu kendi haline bırakmıştı. Dış kapının mandalıydı. (M. Kesmez)
- El kapısına düşmek: Yabancıya muhtaç olmak: Ara sıra para göndermese... Sürüm sürüm sürünecek, el kapısına düşecek. (H. Çetinkaya)
- Han kapısından teğelti atmak: Defetmek, kovmak: "Bir adamı hiç sormadan, etmeden böyle han kapısından teğelti atar gibi kolundan tutup fırlatınca içinde bir üzüntü kalır." (M. Ş. Esendal)
- İkisi bir kapıya çıkmak: Aynı sonuca varmak, aynı sonucu doğurmak: İster senin dediğini, ister onun dediğini yapalım. Netice değişmez. İkisi de bir kapıya çıkar. (N. Muallimoğlu)
- Kırk kapının ipini çekmek: İçinde bulunduğu sorunu çözmek için kapı kapı dolaşmak, birçok yere uğramak: Yokluk, darlık, kıtlık dönemleri... Borç bulabilmek için kırk kapının ipini çektiğimiz günler... (E. E. Karaismailoğlu). Her yere girip çıkıyormuşsun. Kırk kapının ipini çekiyormuşsun destursuzca. Külkedisi değil de kırk evin kedisi (M. Savaş).
- Komşu kapısına çevirmek: Yakın olmadığı ve sık sık uğranılması gerekmediği halde bir yere ikide birde uğramak: Bravo Aziz Bey, tıpkı ellerinde haritalarla televizyon kanallarını komşu kapısına çeviren jeofizikçi ulema gibi konuştun! (B. Ayvazoğlu).
- O kapı senin bu kapı benim: Sürekli gezip dolaşmayı anlatan bir söz: Ona deli Rukiye de derlerdi. O kapı senin bu kapı benim gündüz yetmezmiş gibi, geceleri de evde durmaz, komşu ziyaretlerine çıkardı (M. Selâhattin). Düşüyorum sokaklara, o kapı senin bu kapı benim gezip bir iş bularak beş on kuruş nafakamızı çıkarmağa çabalıyorum. (Y. K. Karaosmanoğlu)
- Şöhret kapısı açılmak: Meşhur olmaya başlamak: Spor kariyerine başladıktan sonra hızla tanınmaya başladı ve şöhret kapısı açıldı. (derleme cümle)
- Yağlı kapıya konmak: Rahat, sıkıntısız bir yere girmek, geçimini başkasının üstüne yıkmak: Zengin bir aileye damat oldu ve yağlı kapıya konmuş oldu.
- Yanlış kapı çalmak: İsteğinin yersiz sayılacağı bir yere başvurmak: Fakat meraklı komutanımız hem yanılmış, hem de yanlış kapı çalmıştı; işçilerin davasını, anılarını burjuva basını bestseller gibi yazamaz, yazmazdı. (S. Öztürk)
- Yumurta kapıya dayanmak (gelmek): Zaman daralıp iş sıkışık bir durum almak: Sınav günleri gelmiş, yumurta kapıya dayanmıştı. Gündüzümü geceme katıp ders çalışıyordum! (C. Erkmen)
Kapı ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "kapı" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Kapı arkası bile gurbet*: (atasözünün anlamı) Bir insan evinden pek uzağa gitmese de ayrıldıktan sonra yine de gurbette sayılır.
- Kapı çok, konuşacak komşu yok: Fiziksel yakınlığın sosyal ve duygusal yakınlıkla aynı anlama gelmediğini, gerçek ilişkilerin ve iletişimin önemini ifade eder. Modern yaşamda artan bireyselleşme ve sosyal izolasyona vurgu yapar.
- Kapıdan alacaklı bakarken, pencereden sadaka verilmez: Bir insanın borcu varsa önce o borcunu ödeyerek alacaklısını rahatlatmalı ondan sonra diğer insanlara yardım etmeyi düşünmeli.
- Kapına geleni Hızır bil, ne verirsen hazır bil: Gerçekten ihtiyacı olanlara yardım etmekten kaçınmamalı, çünkü mutlaka bir mükafatı vardır.
- Kapını iyi kapa (kilitli tut) komşunu hırsız etme*: Malını mülkünü güvenceye al, bir şeyin çalınırsa komşuna hırsızlık yapmış gözüyle bakma.
- Kapıyı kırıp odun etme: Sorunları çözmek veya bir şeyleri elde etmek için aşırı ve yıkıcı yöntemlere başvurmaktan kaçınmak gerektiğini, ölçülü ve dikkatli olmanın, gereksiz zarar ve kayıplardan kaçınmanın önemini vurgular.
- Kapıyı kırarsan odun çok olur: Bir gereksinimini karşılayacak parası bulunmayan kişi, önemli bir malını satmayı göze alırsa sorun kalmaz.
- Acemi katır kapı önünde yük indirir*: Anlayışsız ve beceriksiz kişi, işi en can alıcı noktasında bırakır, beklenen yararı sağlamaz.
- Açık kapı görünce it (bile) dalar: Kontrolsüz bırakılan fırsatların kötü niyetli kişiler veya olaylar tarafından suiistimal edilebileceğini ifade eder.
- Açık kapı melamet, kapalı kapı selamet: Bazı konuların veya durumların ortaya çıkmasının, açıklanmasının zararlı olabileceğini, gizli kalmasının ise daha iyi ve hayırlı olacağını ifade eder (melamet: Kınama).
- Akşam kapısı örtük, sabah kapısı açık gerek: Akşam, herkesin evine çekilip dinlendiği bir vakittir, sabahları ise herkes çalışmak, birbiriyle görüşmek için kapısını açık tutar.
- Allah bir kapıyı kaparsa bin kapıyı açar: İnsan, işleri kötü gittiği zaman karamsarlığa kapılmamalı. Çünkü Allah insana her zaman başka kısmetler de gönderir.
- Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar*: İşi bozulan kişi umutsuzluğa düşmemeli, Allahu Teâlâ'nın onu daha iyi bir işe kavuşturacağına inanmalıdır.
- Altın, ahiret kapısından başka her kapıdan girer: Para bu dünyada her kapıya açar, fakat öbür dünyaya götürülemez.
- Altın anahtar her kapıyı açar*: "Parayla her güçlük yenilebilir" anlamında söylenen bir atasözü.
- Altın kapılının ağaç kapılıya işi düşer: Varlıklı ve güçlü kimselerin bile bazen daha mütevazı veya fakir insanlara ihtiyaç duyabileceklerini ifade eder. Her insan, statüsü ne olursa olsun, bir gün yardıma veya dayanışmaya ihtiyaç duyabilir.
- Avrat (kadın) malı, kapı mandalı*: Bir erkek, karısının malından yararlanmayı düşünmemelidir.
- Bedava ararsan başka kapıya yanaş: Kimse kimseye karşılıksız bir şey vermek istemez. Bazı insanlar her şeye bedava sahip olmak isteseler de bu yüzden pek başarılı olamazlar.
- Borçtan korkan kapısını büyük açmaz (küçük açar)*: Borç almak istemeyen kişi, durumuna uygun yaşamalı, tutumlu davranmalı, savurganlıktan kaçınmalıdır.
- Bu dünya iki kapılı handır, gelen bilmez giden gelmez: Yaşamın geçiciliğini, ölümün kaçınılmazlığını ve insanın bu süreçler üzerindeki kontrolsüzlüğünü vurgular.
- Cennetin kapısını cömertler açar: Cömertliğin ve başkalarına yardım etmenin ahlaki ve manevi olarak yüce bir değer olduğunu; cömertlik ve yardımseverliğin, kişinin ahirette de mükafatlandırılmasına vesile olacağını vurgular.
- Çalma elin kapısını, çalarlar kapını* (Çalınır çalanın kapısı): Kimseye kötülük yapma yoksa onlar da sana aynı kötülüğü yaparlar.
- Deniz dalgasız olmaz, kapı halkasız*: Her nesnenin kendine özgü nitelikleri, kendisinden ayrılmayan özellikleri vardır.
- Deveci ile görüşen kapısını yüksek açmalı*: Kendisinden yüksek ve zengin kimselerle düşüp kalkan kişi, bunun gerektirdiği özveriyi göze almalıdır.
- Doğruluk hak kapısıdır: Dürüst, namuslu kişileri herkes tanır, böyle birinin sözüne herkes güvenir.
- Dost zindan kapısında belli olur: Gerçek dostlarımızı basımız derde girdiğinde daha iyi tanıyabiliriz.
- Dövme kapısını yüzük taşıyla, döverler kapını balta başıyla: Başkalarına karşı nazik ve saygılı davranan kişilerin aynı şekilde nazik muamele göreceğini, kaba veya kötü davrananların ise kaba bir şekilde karşılık bulacağını ifade eder.
- Düğün evinin kapısı açık olur: Evlilik herkesle paylaşılması gereken bir mutluluktur.
- El kapısı hem geç, hem güç açılır: Borç veren (veya yardımı istenen) insanlar hem çok nazlanır, hem de geri ödenmesi için bir sürü şart koşarlar.
- Elin kapısı ateşten gömlek, demirden leblebidir: Yabancı kişilerin iyi niyetle de olsa söyledikleri, kendilerine muhtaç olanların ağrına gider.
- Eve hırsız girdikten sonra kapıya kilit asar: İhmalkâr insan, başına bir felaket geldikten sonra önlem almaya başlar.
- Güzel söz demir kapıyı açar: Güzel, yumuşak sözler en inatçı, sert insanları bile yumuşatır, etkiler.
- Hasta sağ olacaksa hekim kapıya gelir: Vadesi gelmemiş kişi, çok ağır bir hastalığa yakalansa bile, ummadığı bir yerden gelen yardım sayesinde iyileşir.
- Her kapının bir anahtarı vardır: Nasıl ki her kapı, doğru anahtarla açılabiliyorsa, her dert veya problem de doğru yaklaşımla çözülebilir. Her derdi çözecek bir çare mutlaka vardır.
- Her kapının tokmağı vurulmaz: Her fırsatı veya durumu değerlendirmeden önce dikkatli olmanın, her kapıyı çalmadan önce düşünmenin önemini vurgular.
- Hırsıza kapı baca olmaz (Usta hırsız, kapı baca dinlemez): Sürekli hırsızlık yapan kişiler istedikleri yere kolayca girin istediklerini çalabilirler.
- Irz ehlinin kapısı daima kapalı gerek (Ehli ırzın kapısı kapalı gerek): Ahlaki değerlere ve namusa önem veren insanların kendilerini korumak ve itibarlarını sürdürmek için dikkatli ve tedbirli olmaları gerektiğini ifade eder.
- Kapa kapını, öv komşunu (Kapat kapıcığını, methet komşucuğunu): Kişi evinin sırlarını saklamalı, başkaları hakkında da dedikodu yapmamalı.
- Kapanması güç olan kapıyı, açma: Başlatılması zor olan veya başlatıldığında kontrol edilmesi zor olacak durumlara veya ilişkilere girmemeyi ifade eder.
- Komşunun kapısını döğme parmakla, el seninkini döver tokmakla: En küçük bir kötülük fazlası ile karşılığını görür.
- Köpek, ekmek yediği kapıyı tanır*: İnsanlar iyiliklerini gördükleri kimseleri unutmazlar.
- Maharetsiz hırsız, pabucunu kapı eşiğinde bırakır: Yeteneksiz kişi yaptığı işi eline yüzüne bulaştırır, başarılı olamaz.
- Marangozun kapısı olmaz: Bir kişinin başkalarına hizmet ederken kendi ihtiyaçlarını ihmal edebileceğini ifade eder.
- Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır*: Mart ayının kışın devamı gibi olduğunu ve çok soğuk geçtiğini anlatır.
- Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası*: Kimi gelinler kaynanalarını hiç istemez, kendi analarına büyük değer verirler.
- Ölüm bir kara devedir ki herkesin kapısına çöker*: Herkes istese de istemese de bir gün mutlaka ölecektir.
- Özüne dost kazan, düşman kapıdadır: Kişinin içten ve samimi dostluklar kurmasının, zor zamanlarda ona destek sağlayacak güvenilir bir çevre oluşturmanın önemini anlatır.
- Parayı görünce bütün kapılar açılır: Kişi ricayla yaptıramadığı işlerini parayla yaptırır.
- Rüşvet kapıdan girince insaf (iman) bacadan çıkar*: Rüşvet alan bir kimse adaletli, insaflı hareket edemez, hep rüşvet aldığı kimsenin tarafını tutar.
- Sahibine hırlayan köpek kapıdan kovulur: Geçimini sağladığı yere, kendisini gözeten kimselere saygısızlık eden kişiye kimse iş vermez.
- Sitteisevir kapıyı çevirir*: Kötü havalarda dışarı çıkmamayı öğütleyen bir söz [Sitteisevir: Güneşin Sevr (Boğa) burcunda bulunduğu nisan ayında çıkan ve altı gün devam eden soğuk, öküz soğuğu].
- Sonra gelen kapıyı kapar: Bir işte, bir fırsatta ya da bir durumda en son gelen kişinin işleri tamamladığını veya son noktayı koyduğunu ifade eder.
- Tembele "kapını ört" demişler, "yel eser de örter" demiş*: Tembel her işinin kendine kendine olmasını veya bir başkasının yapmasını bekler, öyle ki kapısının örtülmesini bile rüzgârdan umar.
- Tövbe kapıları her zaman açıktır: İnsanların ölümden önce her zaman hatalarından dönüp pişmanlık duydukları takdirde Allah'tan af dileme, bağışlanma ve doğru yola geri dönme fırsatına sahip olduklarını ifade eder.
- Yersen kap açık, yemezsen kapı açık: Sunulan bir fırsatı değerlendirenlerin hoş karşılanacağını, değerlendirmeyenlerin ise yoluna devam edebileceğini belirtir.
- Yoksulluk (Fakirlik) kapıdan girince aşk bacadan kaçar: Yoksulluk içinde yaşayan insanlar geçim sıkıntısı nedeniyle aşktan ve sevgiden zevk alamaz hale gelirler.
- Zor kapıdan girerse, şeriat bacadan çıkar: Zorbalığın hüküm sürdüğü yerde din kuralları, kanun emirleri yürümez (zor: Baskı).
Kapı ile ilgili birleşik kelimeler
- Kapı ağzı:
- Kapı yanı: Kapı ağzı masaya oturdum. (İ. Algör)
- İpucu.
- Kapı duvar: Çalındığı halde açılmayan kapı: Siz gidin, biz burada bekleyelim, gelirse kapı duvar olmasın. (Ş. Yaşar)
- Kapı kapamaca: Evde kimse kalmamak üzere: Kapı kapamaca bir hastalıktan yalnız Bacı kurtulmuş; evler, insanları tarumar olmuş. (F. Erdinç)
- Kapı (bir) komşu: Bitişikte oturan komşu: Kapı bir komşu da olsalar ne kadar az karşılaşıyorlar diye düşündü. (Y. Nabi)
- Kapı mandalı: İşe karıştırılmayan, kendisine önem verilmeyen kimse: Sen, onun, ben gazetede şuyum, buyum, dediğine bakma. Kapı mandalından başka bir şey değil. (N. Muallimoğlu)
- Kapı yoldaşı: Aynı hizmette bulunan hizmet arkadaşlarının birbirine göre durumu: Evliya Çelebi'nin sarayda bulunduğu yıllarda kapı yoldaşıydı. (M. N. Özalp)
- (Birinin) Kapısı açık: Konuksever: Sivas'ın Refahiye kasabasında, Hasan Bey isminde birisi vardı. Çok cömert, kapısı herkese açık bir adamdı.
Soru ve Yorumlar: 11
Soru/Yorum Formu
»