Hesap |
- Matematiğin, sayıları, bunların özelliklerini ve işlemlerini ele alan kolu, aritmetik.
- Nicelikler üzerinde matematik işlemlerinden birinin ya da birkaçının yapılması: Hesap yanlışı. Kar/zarar hesapları.
- Alacaklı veya verecekli (borçlu) olma durumu: "Hesabımızı görelim."
- Alınan şeylerin tutarı: Garsondan hesabı istedim.
- Oranlama, tahmin: Benim hesabımca, sen otuz ikini bitirdin, otuz üçüne girdin (K. Tahir).
- Bir şeyi zihinde hazırlama, tasarlama: Fakat bu hesaplara havanın o andaki özelliklerini de katmak gerekir (Y. K. Karaosmanoğlu)
- Hesap sözcüğü ad tamlaması belirtileni olduğunda "tutum", "durum" ya da "anlayış" anlamına gelir: Görmedim, bilmem - Duymadım, anlamam! hesabı (K. Tahir). Onunki vur abalıya hesabıydı.
Hesap ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "hesap" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Hesap çıkarmak: (deyiminin anlamı) Alacakla vereceği kağıda döküp karşılaştırmak.
- Hesap etmek: Tasarlamak, uzun uzadıya düşünüp taşınmak.
- Hesap etmek kitap etmek: Enikonu, ayrıntılı olarak düşünmek.
- Hesap görmek: Alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek.
- Hesap kitap:
- Hesap sonunda.
- Düşünüp taşındıktan sonra.
- Hesap meydanda: Her şey apaçık, belli, ortada.
- Hesap sormak:
- Sorumlu tutmak.
- Sorguya çekmek, yapılan bir işin niteliğini araştırmak.
- Hesap tutmak: Alacağı vereceği ya da olanı biteni bir yere yazmak.
- Hesap vermek: Kullandığı bir malın ya da yaptığı bir işin durumunu bir denetleyiciye göstermek.
- (Bir şeyi) Hesaba almak (katmak): Göz önünde bulundurmak, işini yürütürken o şeyi de düşünmek.
- Hesaba almamak (katmamak): Önem vermemek, göz önünde bulundurmamak.
- Hesaba çekmek: Bir kişiden yaptığı işler üzerine açıklama ve savunma istemek, birini hesap vermeye çağırmak.
- Hesaba dökmek: Bir işin hesabını kağıt üzerinde yapmak.
- Hesaba gelmez:
- Sayılamayacak kadar çok.
- Umulmadık, beklenmedik.
- Hesaba katmak: Dikkate almak, göz önünde bulundurmak.
- Hesabı kapamak: Alacak verecek bırakmamak, anlaşmazlığı sona erdirmek, tartışmaya son vermek.
- (Biriyle) Hesabı kesmek: Alışverişi ya da ilgiyi kesmek.
- Hesabı kitabı yok: Sınırsız, çok fazla.
- Hesabı temizlemek: Borcunu ödemek.
- Hesabı yok: Sayılamayacak kadar çok, sayısız: İçtiğinin yediğinin hesabı yok.
- Hesabına:
- Yönünden, için: Hesabına gelirse!
- Payına: Senin hesabına bu düştü.
- (Birinin) Hesabına gelmek: Yararına uygun düşmek, kendisi için elverişli olmak.
- (Bir şey) Hesabına koymak: Yerine koymak, saymak: Onu büsbütün zeki hesabına koydunuz.
- Hesabını almak: Bir iş sonunda hakkını almak.
- Hesabını bilmek: Tutumlu olmak.
- Hesabını görmek:
- Alacağını verip ilişiğini kesmek.
- Cezalandırmak, yok edip ortadan kaldırmak.
- Hesaplı hareket etmek: Önünü ardını düşünerek davranmak.
- Hesapta olmamak: Beklenmemek, daha önceden düşünülmemek, dikkate alınmamak.
- (Birini, bir şeyi) Hesaptan düşmek: Hesaptan çıkarmak, yok saymak.
- Hesapsız kitapsız: Deftere geçirmeden ya da belgeye bağlamadan.
Hesap ile ilgili atasözü ve anlamı
İçinde "hesapsız" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Hesapsız kasap ya bıçak kırar ya masat (hesabını bilmeyen kasap ne satır bırakır ne masat): (atasözünün anlamı) Ne yapacağını düşünmeden işe başlamış olan kişiler, ellerinde bulunan işe yarar şeyleri de bilgisizlik ve düşüncesizlik yüzünden ziyan ederler.
Soru/Yorum Formu
»