Eski nedir ne demektir? İlgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 1
  1. Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, evvel.
  2. Geçmiş çağlardaki.
  3. Bir önceki ya da öncekiler arasında bulunan, sabık.
  4. Geçerli olmayan.
  5. Kullanıla kullanıla yıpranmış, harap olmuş.


İlgili birleşik kelimeler


  • Eski yazı: (dil bilim, edebiyat) Osmanlılarda 11. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine (Türkiye Cumhuriyetinde 1928'e) değin kullanılan, Arap alfabesine dayalı olarak geliştirilmiş olan yazı sistemi. Günümüzde bu alfabe, bazı Türk boyları tarafından hala kullanılmaktadır.
  • Eskiler:
    1. Eski çağ insanları, eski kuşaklar, bizden önce olanlar: Eskiler şöyle derdi, "İyi bir anlaşmadan her iki taraf da biraz mutsuz olmalıdır." (yani iki tarafta biraz fedakarlık yapmalıdır) (K. Tuncel)
    2. Eski eşya: Eğer "eski" değerli olmasa insanlar deli midirler ki, sabahtan akşama kadar yağmurda ve güneşte "Eskiler alayım" diye bağıra bağıra sokak sokak taban tepsinler. (Halikarnas Balıkçısı)
  • Eskisi gibi: Önceden olduğu gibi.


İlgili deyimler ve anlamları


İçinde "eski" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:

  • Eski ağıza yeni taam:
    1. Eskiden turfanda bir şey yenirken söylenen bir tekerleme: Eski ağza yeni taam, bu yıl da marula eriştik, hele şükür. (S. M. Alus)
    2. Yaşlı bir kimseye, eski bir topluluğa uygulanan yenilik: Eski ağıza yeni taam, diye bir sözümüz vardır, kulağımızın tek sesli alıştığı melodilerin zenginleştirilmesinden yanayım. (D. Hızlan)
  • Eski çamlar bardak oldu: Zaman değişti, eski tutumların değeri kalmadı: Eski çamlar bardak oldu, nerede o eski aşklar? (F. Babacan)
  • Eski defterleri karıştırmak: Eski olayları, bir yarar umarak ya da başka bir amaç gözeterek yeniden ele almak: Ama ille de bir şeyler söylemek isteyenler eski defterleri karıştırıyor, yalan yanlış yakaladıkları bazı şeyleri çekip sündürmek sevdasına kapılıyorlardı. (J. Gülizar)
  • Eski göz ağrısı: Eski sevgili: Bir gün benim eski göz ağrısı Bedriye'yi Eyüp'e götürmüştüm. (A. H. Eken)
  • Eski hamam, eski tas: (teklifsiz konuşmada) Hiçbir şeyi değişmemiş, eskisi gibi kalmış: Aradan yarım asır geçmiş, eyvah ki yine "eski hamam, eski tas" (S. Erol). –Ee ne var ne yok? –Bildiğin gibi pek değişen bir şey yok, eski hamam eski tas! (E. Demirel)
  • Eski hayratı da berbat etmek: Bir işi daha iyi bir duruma getirmeye çalışırken büsbütün bozmak: Hürriyet ilan ettik, dediler, eski hayratı da berbat edip bütün hürriyetimizi elimizden aldılar. (M. S. Reşit Akif Paşa)
  • Eski kafalı: Eski düşünüşe veya eski yaşayışa bağlı (kimse): "Eski kafalı!" denir daha dengeli düşünene. "Eski araba!" denir fazla yakıt tüketene. "Eski televizyon!" denir kumandası olmayana... Peki, o zaman neden insanlar şimdilerde eski radyoların, eski pikapların peşinde koşuyor, eski arabalara özlem duyuyor ya da sıkıntılarına çözüm bulamayınca eski tüfek büyüklerine danışıyor?.. (F. C. Onat)
  • Eski köye yeni adet: Yerleşmiş eski alışkanlıklara karşı, getirilmek istenen ama tepkiyle karşılanan, yadırgatıcı yenilik: Ortaya attığım fikirler, yaklaşıklar genelde "eski köye yeni adet" olarak görülüyordu. "Başımıza icat çıkarma," yanıtıyla çok kez karşılaşmıştım... (M. Can)
  • Eski kulağı kesik (kesiklerden): Yaşlı, deneyimli, görmüş geçirmiş: Kahveci Sali Aga, eski kulağı kesiklerden, uyanık biriydi. Kardeşi gibi uzun boylu, başındaki dökülen saçlarını gizleyen kasketiyle daha da heybetli bir görünüme sahipti... (M. Pekel)
  • Eski kurt:
    1. İş çevirmekte çok deneyimi olan, mesleğinde uzmanlaşmış kimse: Onlar eski kurt, hafife alma bence. Birini tanımaları için bir kez görmeleri yeter. (İlgili cümle kaynağı: G. B. Altıntaş)
    2. (mecazi) Bir işin hileli yanlarını bilen ve kolay aldatılamayan (kimse): Eski kurt olacakları tahmin etmiş olacaktı ki "Tamam sen içeride çalış dışarıya çıkma." diye Ender'i uyardı (E. Birol).
  • Eski toprak: Yaşlandığı halde dinçliğini koruyan (kimse): ... dede de bir tarafta bahçenin otlarını yoluyordu, ona baktı, yaşına göre dinç görünen bir adamdı, "ee ne de olsa eski toprak" deyip güldü, "bunlar yağla kaymakla büyümüştür, eskilerde temel sağlam." (A. S. Özdemir)
  • Eski tüfek:
    1. (mecazi) Herhangi bir işte kıdemli olan (kimse): Eski tüfek kaynana, biraz da nasıl sallama yapıldığını herkese göstermek istercesine ve gelinlerine de nazire yaparcasına, ekmekleri özene bezene ve nar gibi kızartarak pişirmişti. (G. Tirkayi)
    2. Eski solcu / komünist: Avukatlar, eski parti başkanları, "eski tüfek" dedikleri yaşlı sosyalistler... (A. Muhteremoğlu)


İlgili atasözleri ve anlamları


İçinde "eski" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • Eski dost düşman olmaz: Eski dostların dostlukları köklüdür; aralarında dargınlıklar olsa bile bu durum düşmanlığa varacak boyutlara ulaşmaz.
  • Eski düşman dost olmaz, it derisinden post olmaz: Birçok nedenlerden ötürü sürüp gelmiş olan eski düşmanlık, dostluğa dönüştürülemez.
  • Eskisi olmayanın yenisi (acarı) olmaz: Eski giysiler gündelik işlerde kullanılmasa, yeni giysiler gündelik işlerde kullanılacağından kişinin yeni giysisi olmaz.
  • Eskiye itibar (rağbet) olsaydı bit pazarına nur yağardı: Herkes yeni şeyleri sever. Eski şeylerden kimse hoşlanmaz.
( 1 soru/yorum )

Soru ve Yorumlar: 1


Anonim:
iyii
12/3/13 16:04