- Bir şeyden söz açmak: Bir konu üzerine konuşmaya başlamak.
- Söz ağzından dirhemle çıkmak: Çok az konuşmak.
- Söz almak:
- Konuşmaya başlamak.
- (Bir şeyin) Yapılacağı vaadini almak.
- Söz anlayan beri gelsin: Aranızda laftan anlayan yok.
- Söz ayağa düşmek: Bir sorun, karışmaları gerekmeyen değeri düşük kimselerin ağzına düşmek.
- Söz çıkmak: Ortalıkta bir haber dolaşmak.
- Söz dinlemek: Öğüt tutmak.
- Söz düşmek / düşmemek: Bir konuda düşüncesini açıklama hakkı doğmak / doğmamak.
- Söz ehli: Tatlı dilli, lakırdısı çekilen, kendini tatlı tatlı dinleten kimse.
- Söz eslemek: Söz dinlemek, başkasının buyruk ve dileklerini yerine getirmek.
- (Bir şeyi) Söz etmek: O şey üzerine konuşmak, o şeyin dedikodusunu yapmak.
- Söz geçirmek: Dediğini, buyruğunu yaptırmak.
- Söz gelmek: Bir eleştiriye konu olmak, yerilmek.
- Söz getirtmek: Hatalı davranışlarıyla kendisine ya da bir başkasına üzücü sözler söylenmesine yol açmak.
- Söz götürmek: Hakkında şu ya da bu düşünce ileri sürülebilmek.
- Söz götürmez: Doğruluğunda kuşku olmayan.
- Söz işitmek: Azarlanmak.
- Söz kaldırmamak: Kendisine dokunan söze dayanamayıp karşılık vermek.
- Söz kesmek: (En çok evlenme işlerinde) Anlaşıp kesin karar vermek.
- Söz konusu: Sözü edilen, şu anda üzerinde konuşulan şey.
- Söz konusu olmak (etmek): Konuşulmak, konuşmak; söz edilmek, söz etmek.
- Söz olmak: Dedikodu yapılmak ya da bir iş, hoş görülmediği ileri sürülerek konuşulmak.
- Söz sahibi: Bir konuda bilgisi ya da yetkisi olan kimse.
- Söz sahibi olmak: Konuşmaya yetkili olmak.
- Söz tutmak: Öğüt dinlemek.
- Söz uzamak: (Karşılıklı konuşma, söyleşi için) Uzun sürmek.
- Söz vermek: (deyiminin anlamı) Bir işin yapılacağını kesinlikle bildirmek.
- Söz yok!: Hakkında hiçbir şey söylenilemez.
- Sözde kalmak: Yalnız sözü edilip gerçekleşmemek.
- Sözü açılmak: Bir şey üzerinde konuşulurken o konuda söz söyleme olanağı bulunmak.
- Sözü ağında bırakmak: Sözü tamamlamasına engel olmak.
- Sözü bağlamak: Konuşmayı bir sonuca vardırmak.
- Sözü çevirmek: Önceden söyleyeceği sözün anlamını sakıncalı bularak, başka türlü konuşmak.
- Sözü geçmek:
- Söz geçirmek.
- Bir kimse ya da bir şey hakkında konuşulmak.
- Sözü kesmek:
- Sözünü bitirmeden susmak.
- Konuşmayı önlemek.
- Sözü mü olur?: Üzerinde konuşacak kadar önemi yok.
- Sözü tartmak: Ölçülü konuşmak.
- Sözü uzatmak: Gereğinden çok konuşmak.
- Sözü yere düşmek: Sözü dinlenmemek.
- Sözüm (söz) meclisten dışarı (yabana): Şimdi söyleyeceklerimden kimse alınmasın, sözlerimin bu topluluktakilerle ilgisi yoktur.
- Sözüm ona: (halk dilinde) Önemsenmeyen, hafife alınan, küçümsenen şeyler için alay yollu olarak "güya, sanki, sözde" kelimeleri yerine kullanılır: Sözüm ona büyük işler başarmış. Sözüm ona eğleniyorlar.
- Sözüm söz: Verilen sözde durulacağının önemle altını çizmek.
- Sözünde durmak: Verdiği sözden dönmemek.
- (Birinin) Sözünden çıkmamak: Birinin sözlerine göre, istekleri doğrultusunda davranmak.
- (Birinin) Sözüne gelmek: Birinin söylediğini sonradan kabul etmek.
- Sözünü balla kesmek: Karşısındakinin konuşmasını kesip arada bir şey hatırlatmak istenildiğinde, ondan özür dileyip kibarca izin istemek.
- Sözünü bilmez: Bir sözü, nereye varacağını düşünmeden söyleyen, patavatsız.
- Sözünü esirgememek: Düşündüğünü, karşısındakini kıracak bir söz olsa bile, söylemekten çekinmemek.
- Sözünü geri almak:
- Üstüne aldığı bir işten vazgeçtiğini söylemek.
- Söylemiş olduğu dokundurucu bir sözde haksız olduğunu kabul ederek onun söylenmemiş sayılmasını istemek.
- Sözünü sakınmamak: Söylemekten çekinmemek.
- (Birinin) Sözünü tutmak: Öğüdünü uygulamak.
- (Kendi) Sözünü tutmak: Verdiği sözü yerine getirmek.
- Sözünün eri: Verdiği sözü ne olursa olsun tutan kimse.
Bakınız:
Soru ve Yorumlar: 5
Soru/Yorum Gönder